bildirgec.org

birdcage inn hakkında tüm yazılar

Birdcage inn

sahaf1976 | 06 July 2009 11:23

KUŞU KAFESE KAPATIRKEN KENDİMİZİ DE DIŞARI KİLİTLİYOR OLMAYALIM?

birdcage inn
birdcage inn

1998 yılı yapımı olan bu film Kim Ki Duk ve Jeong-min Seo tarafından yazılmış senaryosuyla dikkat çekiyor.
Evlilik ve ilişki kavramlarıyla ilgili tutucu ve romantik düşünceleri olan Hye-mi (Hae-eun Lee) üzerinden bu kez yönetmenimiz ahlak kurallarını, aşkı ve dostluğu masaya yatırıyor. Tabii ki yine hepsini kendine özgü karşıtlıklarıyla… Üniversite öğrencisi Hye-mi erkek arkadaşıyla sorunlu yürüyen beraberliğindeki tüm sorunlardan ailesinin kiraya verdiği iki odayı tutan fahişeleri sorumlu görür.
Hatta fahişeler evden taşındıktan ve odalardan biri genç, güzel, kibar bir ressam adayı olan Jin-a’ya (Ji-eun Lee) verildiğinde bile, Hye-mi takıntısında ısrar eder. Keşfedilmeyi bekleyen cinselliğinin baskısıyla daha da hırçınlaşmıştır. Ona göre Jin-a’ da aşağılık bir fahişedir..Bu iki karakterin ise birbirini tanıyıp anlaması için önlerinde oldukça dikenli bir yol vardır.
Bu kez müzikte Moon-hui Lee isimi bulunmakta.

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (1)

sahaf1976 | 03 July 2009 09:58

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Organize İşler filminde Üzeyir karakterini filmdeki tüm karakterlerden daha fazla sevmemin nedeni Süpermen Samet ile aralarında geçen konuşmadır. “Üzeyir abi sen dilsiz değilsin. Niye hiç konuşmuyorsun?” diye sorar Samet. Yıllar geçmesine rağmen unutamadığım şu cümleyi söyler Üzeyir, “Bir ara çok konuştum, hiç faydasını görmedim. Bıraktım.”
Ne büyük bilgeliktir insanın bunun ayrımına varması. Küserek, acıyarak, kaçarak bir savunma biçiminde değil anlayarak, sindirerek tercih edilmiş bir suskunluk. Konuşan Türkiye’nin kısacık bir zamanda, ağzı olan konuştuğu için, Labarba yapan Türkiye’ye dönüşmüş olmasının ilacı belki de suskunları anlayabilmek, susmayı öğrenebilmektir. Evde, okulda, vapurda, sokakta, tiyatroda, bağıra bağıra ve sanki dünyanın en müreffeh ülkesinin imtiyazlı vatandaşlarıymışız gibi kahkahalarla konuşmamızın altında yatan o toplumsal hastalığı teşhis ve tedavi etmek zorundayız. Akıl sağlığımız biz söz sıkarak zamanı öldürmekle meşgulken ellerimizin arasından kayıp gidiyor oysa. 3. sayfaların cinnet ve cinayet haberleriyle doğru orantılı bir gürültü toplumu oluyoruz. Susan Türkiye istediğimden değil elbet, boş konuşan Türkiye’den yorulduğumdan…

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Suskunluğu tercih etmiş, hiçbir yere bağlı olmayan, gittiği her yerde hep misafir, hep sürgün olan birinin en kolay yaptığı şeydir resim çekmek. Fotoğraf makinesiyle değil zihniyle çeker resimlerini. Dilini, kültürünü bilmediği sokaklarda gezerken sesleri, sözleri değil resimleri toplar cebine. Konuşarak tüketmez içindekileri. Egolarını, hırslarını, korkularını da ehlileştirmiştir o, bu sayede mümkündür susabilmek.

20 Aralık 1960’ta Güney Kore’de bir taşra köyünde dünyaya gelen Kim Ki-Duk işte bu susan ama biriktiren insanlardan oldu. Çocukluğunun oldukça haşarı geçtiği biliniyor. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Seul’e taşınmış olmasıyla büyük şehir kavramıyla tanışmış oldu. Ailesinin ekonomik olarak güçsüz olması sebebiyle kısa sürede meslek sahibi olması gereken Kim Ki-Duk büyük şehirde tarım eğitimi verilen bir okula gönderildi fakat onu bu okula yönlendiren ekonomik sorunlar büyüyerek devam ettiği için okulu tamamlayamayarak ayrıldı.