Yaşamı ve içindekileri sorgulamadan, kendime ufaltılmış bir hayat kurup, öz dünyanın dışında olup bitenleri siktiretmeyi öğrenemeden, huzuru bulup onu içime sabitlemeyi öğrenemeyeceğim. Keşke bu çağda gelmeseydim dünyaya. İnsanların bu denli kendilerinden uzak bir yaşam sürdükleri, gökyüzünden, bilinmeyen yıldızlar ülkesinden bi haber yaşadıkları bir zaman diliminde, bu anası kahpe insan topluluğunda yaşamak bana hiçbir zaman yetmeyecek. Düşünsene ne „akşam-gece“ olduğunda bulunduğumuz toprak parçasının güneşle arasına dünyanın diğer yarısının girmiş olduğunu anlayamadan, onu hissedemeden yaşıyoruz. Bir yıldızın kaymasındaki o muhteşem anı en son ne zaman görebildik? Toplasan toplasan bir insanın ömründe kaç tane yıldız kayar? Dolunayın aydınlattığı büyülü bir ormanda sırlı bir aynanın telaşsız hüznüne dolan denizin kıyısında ateş yakıp etrafımızı ateşin rengiyle boyamayalı kimbilir ne kadar oldu?… ya da gecenin ortasında şaşkın bir yengecin çakmak çakmak gözlerine denk gelmeyeli?…

Koca bir meşe ağacının gövdesine sarılmayalı?…