Ekonomik kriz, politik kriz, kültürel kriz dünyayı ablukaya almış durumda. Hele yabancı müdahalelerden kurtulamayan İslam dünyası, bir batağın içine sürüklenmekte. Gelen haberler, paçası çamura batmış kimseleri anımsatmakta. Saplandığı bataktan kurtulmaya çalıştıkça daha da batan kimseleri…

Bir odaya yanlışlıkla giren kuş, kafasını bir o duvara bir bu duvara vurur, girdiği pencereyi bir türlü bulamaz. Ülkemizde, topluma bağımsız bir dünya vadeden kurumlar 1950’lerden beri didiklenmekte. İşte bu durumda; her kafadan bir ses geliyor, bilen-bilmeyen, farkında olan-olmayan, insandan insana gözlemsel eleştirel, karşıt ya da yandaş tepkiler havalarda uçuşuyor. Yalanın egemenliği, reklamı tek söylem haline dönüştürdüğünden; medyada, politikada ya da yorumcuların ağzında toplumun kafasını karıştıracak her şey üretiliyor. Hepsinde değilse de birçoğunda tutarsız yargılar, yarım yamalak gözlemler bulunmakta. Toplumu geleceğe hazırlayacak söylemleri “hak getire”. Türkiye’de iklimsel kriz, enerji krizi, ekonomik ve sosyal kriz neredeyse “Allah’ın” yardımıyla çözülecek.