Yıllar, yıllar önce insanlarla, mistik yaratıklar (Elfler, Goblinler, Ogreler vb..) arasında büyük savaşlar olmuştur.. Bu kanlı savaşların bir döneminde insanlar, savaşın üstün tarafı haline gelerek, rakiplerini kırıp geçirmişlerdir..
Elf kralı bu katliamdan çok etkilenmiş, üzüntüye boğulmuştur..
Bir gün, bir ‘Goblin’ demirci ustası, krala, altından imal edilmiş, asla karşı konulamayacak, devasa askerlerden oluşan, mekanik bir ordu yapmayı teklif eder.. Oğlu Prens’in de etkisiyle, Kral bu öneriyi kabul eder..
Bu yenilmez armadayla birlikte, bir de taç imal edilmiştir ki, tacı başına takan, bu tehlikeli ordunun kontrolünü de ele geçirecektir..
Elf Kralı, artık, bu Altın Ordu’nun da kralıdır..

Gel zaman, git zaman; insanlar yeniden saldırıya geçtiğinde, karşılarında buldukları ‘acı ve merhamet duygusundan nasipsiz’ bu Altın Ordu’nun önünde, müthiş bir kıyıma uğrarlar..
İyi yürekli Elf Kralı, bu kez de, bu kararından büyük pişmanlık duyar ve başındaki tacı üç parçaya böler; birini insanlara verir, ikisini kendisine saklar..
Kral, bundan böyle, insanların şehirlerde; diğer yaratıkların da ormanlarda hüküm sürmelerini karara bağlar..
Altın Ordu ise, tacın parçaları birleşmediği sürece, etkisiz kalmaya mahkum olarak dünyanın bilinmeyen bir yerine kapatılır..