İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisansa başlamışım, başlamamla beraber işyerinde sorun olmuş ve istifayı basmışım. Ohh ohh süpermiş lan deyip 1 ay kadar evde götümü devirip yatmışım.Bu arada kardeşimin ev arkadaşı evden ayrılınca fırsat bu fırsattır deyip babamdan onay alınca kardeşimin yanına Beşiktaş’a yerleşmişim. Abi olmanın verdiği avantajları sonuna kadar kullanıp kardeşimi sabahları işe gönderip akşamları gönül rahatlığı ile yemek yaptırıp yemişim, ortalığı temizletmişim. Tüm zorbalığımı kullanarak kuralı tam koyacaktım “evin reisi benim” diyecekken hayatın gerçekleri yüzüme şamar gibi inmiş ve iş görüşmelerine başlamışım…Şöyle İstanbul boğazını gören bi plazada iş bulmuşum ve “teveccünüz efendim ” gibi laflar edip üç beş kuruşa kendimi satıvermişim. Okul ve işi bir arada yürütemeyip “öff sıktı ama ” dediğim bir anda kardeşimi memlekete gönderip, evde binbir çılgın şeyler yaptıktan sonra “huhh ” çekmişim, yorulup durmuşum, “noluyo lan sizde kimsiniz ” dediğim evdeki bilimum yabancıları sepetlemişim ve gidip babamın ve annemin elini öpmüşüm.Babam bi boşluğunu bulup “oğlum 25 yaşına geldin, kültürlü, efendi hanım hanımcık kız bul da düzenini kur artık ” demesi ile “hımm hımmm hımm” diyerekten İstanbul’a dönmüşüm. Okulda ve işyerindeki bayanların çetelesini tutmaya başlayıp tek tek elemeye başlamışım. Bir ay boyunca depresyon etkisine girmişim. Sonra vazgeçmişim, niye dert ettiysem o kadar.İşten istifa etmemek için kendimi çok zorlamışım. Saldırganlıktan atılganlığa geçişte – çevrem için küçük benim için büyük bir adım- bi ton saçımı dökmüşüm, sanırım büyüyormuşum… “fak yu” yerine “arkadaş, bir derdin mi var” demişim.Yaz gelirken okul bitmiş ve kendime daha çok vakit ayırmışım. Hep gitmek istediğim adalara gidip kuru balık yerken güneşlenmişim. İçtiğim biralarında etkisiyle güneşin fena şekilde beni çarpmasına tanıklık ettirmişim o kadar plaj insanını. Zamanınım artması ile kanım fokurdamış olacak ki fırsat bu fırsattır deyip +1 tane daha çapkınlık yapmışım. Yetmemiş bi tane daha yapmışım, kına gelmiş. Sonunda o an için tek eşlilikten yana karar almışım.Kardeşimle bu kadar iyi anlaşabildiğimizi hayretler içinde izlemişim. Meğersem kardeşim o kadar hayretler içinde kalmamış olacak ki istifasını verip memlekete gitti. İşte o bir ay boyunca benim yıkıldığım andı! yemeksiz, susuz, pis çamaşırlarla dolu dolu bi aydı. Dayanamadım, EE YETER be dediğimde kardeşim, biricik kardeşim geri dönmüştü.Haha, biliyordum tabi ki geri dönecekti. Haha’nın götümde patlaması uzun sürmedi. “ben işlerimi ayarladım, İngiltere’ye gidiyorum, bayramlarda falan görüşürüz artık, bu arada evi sana bırakıyorum, senin paspal eşyalarını da ikinci el satan bi dükkana kakaladım, yarın gelip alacaklar…”. Vav!! süper bir senaryo yazmışsın valla helal ben bile yapamazdım bu kadar demeye kalmadan sabahın körü uçağına bindi ve gitti.Tek gözümü önce kısarak “haa”, sonra dana gözleri şeklinde açaraktan “Lan Lannnn”, ben de giderim ulan alla alla. Dur bakayım hangi okullardan kabul almışım. hede hödü üniversitelerinden kabul almışım. hede evrenkenti, bu okul yaramaz, orası soğuk ülke. Bu okul çok uzak eve gelemem sonra. Neyse şöyle Avrupa’nın kucağında bi okul yok mu. Hııı güzelmiş bu şehir, her hafta en az 60 tane parti, maşallah maşallah ilim irfan yuvası yeminle. Al pasaport ver vize, tut elimden Almanya.Şimdi şöyle bir geçmişe bakıyorum da gram ilerleme yok lan…..