Hiç unutmam Commodore 64 zamanlarıydı, Ocean diye bir firma vardı devamlı gişe başarısı göstermiş filmlerin ikinci sınıf oyunlarını yapar ve bu oyunlardan gelir beklerdi. Arada sırada güzel şeyler yaptığı da olmuştu gerçi. Bir Hudson Hawk‘ı oynadığım zaman aldığım zevki az oyundan almıştım o zamanlar. İlk Die Hard da çok güzeldi, senaryo anlatımı ve atmosfer açısından şimdiki bir çok oyunla boy ölçüşebilecek kalitede idi. O zamanlar oyun sektörü Hollywood’un pek umrunda değildi ama sonradan işler değişti tabii. Popüler bir çok oyun, senaryo sıkıntısı çeken Hollywood için tabir yerinde ise sağlam kapı olmaya başladı. Ama bir şey pek değişmemişti, bu iki sektor arasındaki aktarım genellikle kaliteden düşülmesine yol açıyordu. Yıllar geçti ama bu kural hala tam olarak yıkabilmiş değil. Örneklerini zaten biliyorsunuz, burada bir daha üzerlerinden geçmiyorum. devamı
Diğer bir yandan ise Pitch Black denen film ayrı bir hikaye. Zevkine güvendiğim bir arkadaşımın aylar boyunca süren zorlamalarından sonra oturup seyrettiğim, sonunda ise eh işte dediğim bir film. Gerçi ortamda pek seveni var, o yüzden Pitch Black adına kulağımın bir köşesi hep açık olmuştur. Riddick karakteri ilk orada gözüktü ve yakın zamanda gelen The Chronicles of Riddick adlı film ile birlikte Hollywood’un planı su yüzüne çıktı. Vin Diesel, zamanında Scwarzenegger ve Stallone‘nin doldurduğu, şimdilerde ise boş olan karizmatik ve ‘kaslı’ kahraman ikonu olmaya çalıştırılıyordu. Diesel bu taht için uygundu ama son derece buyuk bir produksiyonun ürünü olan The Chronicles of Riddick istenen başarıyı yakalayamamış, Hollywood hedefi tam olarak tutturamamıştı.
İşte bu sırada cok ilginç, oyun ve sinema sektöründe pek gözükmeyen bir şey gerçekleşti. Adını Enclave gibi orta sınıf bir oyunla duyduğum Starbreeze Studios, The Chronicles of Riddick: Escape from the Butcher Bay, Developer’s Cut adlı oyunu çıkardı. Oyun son derece başarılı tasarlanmış bir sinematik anlatıma, bana göre Fallout‘tan beri yanına yaklaşılamamış kalitede karanlık bir atmosfere sahip. Universal Studios‘un da katkılarıyla oyunun prodüksiyonu, özellikle sesleri tam anlamıyla kusursuz. Diesel’in oyundaki Riddick’i kendi seslendirdiği ve bu seslendirmenin karakteristik olarak filmindekinden daha karanlık olduğu ve Riddick’in kişisel karakter özelliklerine daha uygun olduğu not edilmeli. "Developer’s Cut" eklentisi boşuna değil, oyunun içinde bulacağınız "sigara paketleri" yardımı ile oyunun ve daha ilginci filmin concept artlarını açmak mümkün. Özellikle oyunun başlarında açılan "The Making Of" videosu son derece başarılı yapılmış. Uzun lafın kısası Universal Studios, filmi ile başarmaya çalıstığı ama tutturamadığı işi oyunu ile yapacak gibi gözüküyor. Böylece ilk defa bir oyunun ipten dönen bir franchaise’ı diriltecek olması da gittikçe birbirine yaklaşan bu iki sektor açısından yeni bir evlilik yıldönümü oluyor. Bu arada The Chronicles of Riddick: Dark Fury adlı animasyon da unutulmamalı, o da sadece ve sadece Riddick’i ortama yaymak için yapılmış gibi sanki.