bildirgec.org

pylan

11 yıl önce üye olmuş, 13 yazı yazmış. 0 yorum yazmış.

Hem padişahın işi ne?

pylan | 06 October 2007 17:12

Padişahın ruyasi
Sultan Murad Han o gün bir hoş”tur. Telaşeli görünür.
Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
– Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
— Akşam garip bir rüya gördüm.
– Hayırdır inşallah?..
— Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
– Nasıl yani?
— Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt’a
çıkar, döner Vefa’ya, Zeyrek’ten aşağılara sallanır.
Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
— Kimdir bu?
Ahali: – Aman hocam hiç bulaşma, derler.
Ayyaşın meyhusun biri işte!..
— Nerden biliyorsunuz?
– Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
komşumuz… Bir başkası tafsilata girer;
– Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
Azaplar çarşısı’nda çalışır. Nalının hasını yapar…
Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
– isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
— Nereye?
– Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
— Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem…
Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
Defini tamamlamak gerek.
– İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
— Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
– Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
— Mollalığa devam… Naaşı kaldırmalıyız en azından.
– Aman efendim, nasıl kaldırırız?
— Basbayağı kaldırırız işte.
– Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
paklanması var. Tekfini, telkini…
— Merak etme ben beceririm.
Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
– Şurada bir mahalle mescidi var ama…
— Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
– Ne bileyim, Ayasofya’dan, Süleymaniye’den,
en azından Fatih Camii’nden…
— Ayasofya ile Süleymaniye’de devlet erkanı çoktur.
Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii’ni iyi dedin.
Hadi yüklenelim… Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
ocağa… Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
vezirin de keza… Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
vardır daha… Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
– Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba…
— Nasıl yani?..
– Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
— Doğru, öyle ya, neyse… Sen başını bekle, ben mahalleyi
dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
– Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar…
Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından…
– Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir…
Bizim efendi bir âlemdi, vesselam… Akşamlara kadar
nalın yapar… Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
elindekini avucundakini verir
satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
— Niye?
– Ümmeti Muhammed içmesin diye…
— Hayret…
– Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek… O çeker gider, ben
menkîbeler anlatırdım onlara… Mızraklı ilmihal.
Hucceti islam okurdum…
— Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki…
– Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe’yi görmeli…
— Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
– işte bu yüzden Nişancı’ya, Sofular’a uzanırdı ya…
Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
inan cenazen kalacak ortada…
— Doğru, öyle ya?..
– Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
— Peki o ne dedi?
– Önce uzun uzun güldü, sonra;
– Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?

GErçeK ZenginLik

pylan | 01 October 2007 20:03

GErçeK ZenginLik

Başlangıçta Türkistan taraflarında bir bölgenin hükümdarı yani dünya sultanı iken vâkî olan bazı ikazlarla hükümdarlığını bırakıp maneviyat sultanı olmaya azmeden, bunu da gerçekten başaran İbrahim Edhem (VIII. y.yıl) dünya malına karşı o kadar tenezzülsüzdü ki kimseden bir şey istemez ve beklemezdi. Nefsini yokluğa ve mahrumiyete o derece alıştırmıştı ki bir benzerine

rastlanamazdı. Birgün büyük velilerden çağdaşı ve hemşehrisi Şakik Belhi ile karşılaştı ve ona sordu:

– Ey Şakik nasıl geçiniyorsun? Şakik Belhi cevap verdi:

MEDYANIN EMPOZE ETTİĞİ AİLE BİÇİMİ

pylan | 28 September 2007 12:26

Bana bir ülke gösterin . O ülkeyi az bir silah gücü ve para gücü ile 10 senede ele geçirim.

1. İlk önce o ülkede yaşayan insanların milliyetçilik , vatan , millet duygularını körelticek ne kadar uygulama varsa yaparım.
2. o ülkenin asıl sahipleri olan insanları birbirine düşman ederim. Birbirlerine düşman olabilecekleri ne kadar uygulama varsa hepsini yaparım. O ülkenin asıl sahibi insanlarını 5 parçaya değil elimden gelirse 50 parçaya bölerim. Hatta öyle bölerimki birbirilerine nefretle baksınlar. Birbirlerini kırsınlar. Öldürsünler.
3. Bunları yapmak ve kötü fikirlerimi empoze etmek için tabiki ilk önce medyayı satın alırım. Televizyonlar satın alırım.
4. o ülke içinde paragöz ne kadar insan varsa hepsini para ile satın alıp kendi kötü fikirlerimi yayayacak hale getiririm.
5. O ülkenin Silahlı kuvvetleri ile , o ülkenin insanlarının arasını açarım. Aralarına öyle fitne tohumlar atarımki Asker ile halk birbirinden nefret eder hale gelir. Öyleki dışarıdan saldırı olsa bile ülke insanları kendi silahlı kuvvetlerine yardım etmesinler. Benim getirceğim askerlere kurtarıcı gözü ile bakarlar.
6. Ülkenin siyasetçilerine el atarım. İçlerinde paragöz ne kadar çok insan varsa satın alırım. Hepsinde vatan millet duyguları kalmaz. Vatanı bana verin size para vericem desem , evet diyecek hale getiririm.
7. Ne kadar uyuşturucu varsa o ülkeye boca ederim. elimden geldiğince bol bol her yerde disco , bar açılmasını sağlarım., Kumar oynamalarına izin veririm. O ülkenin gençleri ne kadar çok uyuşturucuya , kumara alışırsa benim o ülkeyi o kadar ele geçirmem o kadar çok kolay olur.
8. O ülkede fabrikalar açarım. O ülkenin insanlarına ilk başlarda iyi para veririm. Güvenlerini kazandıktan sonra ekonomik sorunları vb bahane ederek maaşlarını git gide düşürürüm. Ne kadar az maaşa çalışırlarsa benım için o kadar iyidir. O ülkenin insanlarını sömürebildiğim kadar sömürürüm.Hatta o ülkede komünizm yaymaya çalışırım. Çunkı komünizm hikayesi ile o ülkeyi kandırırsam o ülkedeki bütün insanları devlet adına daha ucuz şartlarda çalıştırma imkanı bulmuş olurum. Tabi bu arada devletide benım paragöz adamların ele geçirmiş olurum. Olmadı Asker içinde paragöz insan varsa onlara gerekli şartları oluştururak darbe yaptırırım ve benım adıma ülkeyi ele geçirmelerini sağlarım.
9. Ülkeye kendi yandaşlarımı sokmaya başlarım. Hatta Kendi yandaşlarıma toprak satışlarını artıracak kanunları çıkartmaya çalışırım. Nasıl olsa milliyetçilik , vatan , millet duygularını sıfıra indirmeye başlamışım , bana kim karışır kim bişi der. Birileri bişi derse , satın aldıgım medyayı , televizyonları üstüne salarım. Olmadık iftiralar attırım. Ülkesini savunanları vatan haini bile ilan ettirim. Halkın gozunden düşürtürüm.
10. Aile kavramını kaldırmaya çalışırdım. Anne ayrı bir yerde baba ayrı bir yerde çocuk ayrı bir yerde olsun.Hatta gayri meşru olayları gayet normal göstericek yayınlar yapardım satın aldıgım televizyonlarda .. Aile de neymiş. En ufak parçalara kadar ayırmak lazım o ülkenin insanlarını ki , sağlıklı düşünemesinler.