bildirgec.org

nacak

11 yıl önce üye olmuş, 24 yazı yazmış. 192 yorum yazmış.

Chatten Sevgili

nacak | 05 June 2009 13:09

Uzun zamandır görüşüyorlardı msn’ den. Kamerada görmüşlerdi birbirlerini. Bir chat sitesinde tanışmıştı onunla. Buna tanışmak denirse. Sanal alemin sanal tanışması işte. Neyse hayıra vesile oldu bak diyordu kendi kendine. Meğer ne dürüst insanlar varmış bu chatte dedi içinden. Kuzenine iş bulacaktı hem. Çocuk kaç yıldır işsizdi. Bak ona da sevap oldu işte.

Ne de çabuk kaynaşmışlardı kısa sürede. Varını yoğunu anlatmıştı ona hayatındaki. O da anlatmıştı tabi Tülin’ e ama bazı şeyleri gizliyordu sanki. Neyse canım zamanla öğrenirdi Tülin nasılsa .

Gözlüğün Geçmişine Yolculuk ve Camın Hikayesi

nacak | 05 June 2009 09:04

Gözlüğün olmadığı dönemlerde görme sorunu olan insanların nasıl sorunlarla karşılaştıklarını hiç düşündünüz mü? Hele de göz numaraları çok yüksek olan insanların. Evden çıkmayıp, sosyal hayata karışmamış olmaları ihtimal dahilinde. Tabii eğer soruna başka türlü bir çözüm bulamadılarsa. Ben yine de bir şekilde bu soruna da çözüm bulmuşlardır diye düşünüyorum. Geçmiş çağları araştırınca, o devir insanlarının beyinlerinin daha fazla bölümünü kullandıkları belli. Teknolojik aletlerin de olmadığını düşünürsek hele ki internet gibi her aradığını insanın önüne anında çıkaran ve beyin yormak zorunda bırakmayan bir icadı düşününce başka çareleri olmadığını anlamamak da mümkün değil zaten. Tek çözüm sorunlara çare üretmek.

Antik çağ insanlarının optik camlar hakkında bilgileri olduğu biliniyor. Girit’te yapılan kazılarda M.Ö 1000 yılına ait büyüteç bulunmuş. Gözlüğü ilk bulan kişinin kim olduğu ise muammasını koruyor. Bilinmeyen bu şahsa teşekkür mü etmek gerek yoksa kızmak mı gerek bilemiyorum. Zira gözlük icad edilmeseydi belki lazer ameliyatlara çok daha önceden başlanabilirdi. Bu da garip bir yaklaşım oldu galiba.

Gözlüğü bulan kişi bilinmese de Venedik’te yaşamış birisi olduğu düşünülüyor. Zira ortaçağda Venedik cam üretimiyle çok ünlenmişti. 13. yy’a doğru unutulup giden renksiz cam yapma tekniğini Venedikli cam ustaları yeniden canlandırmıştı.

65 yılda yazılan bir eser: Faust

nacak | 04 June 2009 10:53

Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.

Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.

İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

SİHİRLİ İĞNELER VE AKUPUNKTUR

nacak | 03 June 2009 13:42

Akupunkturun en çok sigarayı bırakmada ve zayıflamada yaygın bir şekilde kullanıldığı düşünülür. Aslında çok daha yaygın bir kullanım alanı var akupunkturun. Solunum yolu hastalıkları (astım, bronşit, sinüzit vs), kalp-damar hastalıkları (hipertansiyon, hipotansiyon), sindirim sistemi hastalıkları (gastrit, ülser, diş ağrısı, aft), üro-genital sistem hastalıkları (sistit, kısırlık), romatizmal hastalıklar, alerjiler, alışkanlıklar (sigar, alkol vs), selülit, obezite, kronik yorgunluk, stres, depresyon gibi. Listeyi daha da uzatabiliriz. Birçok hastalığın tamamlayıcı tedavisinde uygulanıyor akupunktur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) raporuna göre yan etkisi olmayan bir tedavi şekli. Türkiye’de 1991’den beri yasal olarak uygulanıyor.

M.Ö. 200 yılında konuyla ilgili kaynak kitaplara rastlıyoruz. Brezilya’da yamyam bir kabilenin kamış yardımıyla akupunktur noktalarına iri okçuklar üflediği kaynaklarda yer alıyor. Ancak akupunkturu ilk sistematize edenler Çinliler. Akupunktur Çincede ‘chen- chin’ (iğne ve ısı) olarak adlandırılıyor. Batıda ise akus (iğne) ve punctura (batırmak) sözcüklerinin birleşimiden oluşuyor. Evrende birbirine zıt iki enerji olduğundan bahsedilir Çin’de. Yin ve Yang adı verilen bu zıt enerjiler aynı zamanda birbiriyle uyumludur da. Yin siyahı, Yang ise beyazı temsil eder. Ancak Yang ve Yin iç içedir. Birbirinin içindedir. Yang’ın içinde Yin, Yin’in içinde ise Yang vardır. Yin ve Yang devamlı dengesizlik içindedir ve dengeyi bulmaya çalışır. İşte vücudumuzda da yin ve yang karşıtlığı vardır. Örneğin vücudumuzun sol tarafı Yang, sağ tarafı Yin’dir. Yin ve Yang’ın dengesizliği vücutta bazı anormalliklere (hastalıklara) yol açmaktadır. İşte akupunktur denilen iğne tedavisi ile uyarı noktalarının uyarılması sonucu bu denge sağlanmaktadır.

NİKAH ÖNCESİ TAZE DAYAK

nacak | 27 May 2009 15:58

Sıcak bir yaz günüydü. Kuaförümdeydim. Çivi çiviyi söker misali sıcak çayımı yudumluyordum beklerken .
-İstersen seni önce alayım , istersen bekle dedi kuaförüm.
-Acelem yok beklerim dedim. Gelin başı yapılıyordu o esnada .Haliyle uzun bir işlem.Ama bitmek üzereydi. Saatlerdir süren bir uğraş verilmişti o saçı yapabilmek için.

Etrafı seyre daldım . Kayda değer bir şey yoktu . Oyun oynayan çocuklar . Sokakta yürüyen insanlar. Her zamanki manzaralar.

Amma da hareketsiz bir gün dedim kendi kendime . Daha düşüncemi bitirmemiştim ki dışarıdan genç bir adam baskın yaparcasına daldı içeri. Ne olduğunu anlayamadan , saçı yapılan müstakbel geline tekme tokat girişti. Ortalık bir anda karıştı. Kız tarafı bir yandan , erkek tarafı bir yandan sonradan müstakbel damat olduğunu öğrendiğim şahsı sakinleştirmeye çalışıyorlardı .

ÖLDÜĞÜNE AĞLAYAMADIM

nacak | 26 May 2009 17:17

Artık yoksun bu dünyada . Veda edip gittin sessizce başka alemlere . Son demlerini göremedim senin . Bilmiyorum neler çektiğini. Görsem de dayanamazdım zaten . Aklımdan gitmezdi o son görüntülerin. Vicdan azabım kat kat artardı o zaman .

Ağır hasta olduğunu biliyordum . Ama hiç hastayken görmemiştim seni. Hasta değilken bile görmedim ki doğru düzgün . Çocukluktan kalma bir kaç resim var kafamda sadece . Kendimi zorlasam da tek bir görüntünden başkasını getiremiyorum beynime . O da hayal meyal . Kırık , dökük. En son ortaokuldayken gördüm belki seni tam hatırlamıyorum . 10 yıldan fazla zaman geçmiş üzerinden .

TACİZ MAĞDURU ERKEKLER

nacak | 26 May 2009 16:42

Taciz …Fiili , sözlü , yazılı , psikolojik ….Belki onlarca çeşidi var tacizin .Ama kadınlar mı tacize uğruyor sadece? Taciz denildiği zaman , bu suçun mağdurunun kadınlar olduğu düşünülür hep. Ama tacize uğrayan erkeklerin sayısı hiç de azımsanacak oranda değil . Bazen bir TV ekranında şahit oluyoruz. Milyonlarca izleyicinin gözü önünde hem de fiili olarak kadın tarafından taciz edilen erkeğe.Bazen bizzat yaşadığımız yerlerde şahit oluyoruz bu duruma .

Günümüzde tacize yönelik çok çeşitli araştırmalar yapılıyor . Liselerde , üniversitelerde , sokakta , yolda …Tacize yönelik veriler çok enterasan . Bazen %80 -%90 lara kadar çıkabiliyor istatistiklerde bu rakam . İnsan ilk bakışta şaşırıyor tabi. Ne bu böyle diye ? Ama sadece fiilen yapılan bir hareketi ifade etmiyor taciz. Bazen bakış bile taciz olarak değerlendiriliyor. Bu günkü yazımın konusu erkeklere yapılan tacizler…Taciz mağduru erkekler…Konuyu ilginç kılan bir başka yönü de taciz mağruru bu erkeklerin , ferdi tacizle değil , toplu tacizle baş etmesinin zorluğu…