“Kaybedenler Kulübü”, “Kadınları ve yaşamı öğrendiğimiz Kadıköy sokakları”,Wilde, Poe, Blake “tutku”su…

Hayata dair, “standart” olduğu iddia edilen herşeye karşı, kompleksli, orta yaşlarını geçmiş bu iki adamın önderliğinde yapılan herşeyi protesto ediyorum.. Edebiyat ve müzik hiçbir zaman bu kadar basit olmadı…

İki adam vardi bir de radyo programı, kaybedenler kulübü… Bu iki adam kaybetmişti sözde. Standart yaşam içinde yollarını bulmaya çalışıyorlardı, kaybetmişlerdi ya, hayat sırtını dönmüştü onlara.. Hiçbirşey aynı olamazdı onlar için, anlayamazdı kimse onları, keşke Buckley hayatta olsaydı, ama onu öldüren şey de yanıbaşlarındaydı. Her an sıra onlara gelebirdi. Paraları yoktu, aşk arıyorlardı, kadınlar arıyorlardı, acı çekiyorlardı sadece müzik vardı, ve kitaplar.. Herkes aradı onları, Çamlıca Kız Lisesi’nin bahçesinden baktı kızlar Kaan’ın motorunu görebilmek için, ne zaman gelirdi eve, kedisi var mıydı acaba? Ne yerdi, nasıl kadınları severdi… Kısa süre içinde efsane oldu Kaan ve Mete. Kadıköy sokaklarında her köşe başında bir kız beklerdi ya onları. Bir gece önce radyoda duyduklarını düşünerek… Ne kadar da özeldiler! Anlayamadılar, radyoda duydukları Poe’nun umutsuzluğuydu, Nick Cave’in acısıydı onların hassaslığıydı, sadece onların kırılganlığıydı… Kaan ve Mete’nin değil. Kaybedenler Kulübü büyüdü, Kaan ve Mete de büyüdü, para kazandılar, para harcadılar, hor gördükleri stardart hayatın gözde tüketicilerinden oldular. Kaan yeni motor aldı, Mete çöp evini, annesini ve kedisini terk etti. Ama radyo programında kaybetmeye devam ettiler. Esas kaybedenlerin kazandırdıklarını tükettiler. Küçük kızlar da gözyaşlarını tükettiler onlar için… Ne acı…Mete bakire olanlarla yatmazdı, Kaan için fark etmezdi, seçme hakları vardı artık, erkeklerdi ya, efsane olmuşlardı, tükettiler…

Çok tuttu bu. Kahraman oldular. Neden daha fazlası olmasındı ki? Daha fazla hayran, daha fazla para, daha fazla… O kadar fazla ki kompleksleri görünmese…Bir yayınevi mesela, sanatla içiçe, zavallılıklarını kaybetmişliğe büründürebileceleri tek şeydi edebiyat.

İşte bu yüzden, hiç bu kadar ucuz olmamıştı kitaplar, müzikler… Hala sürdürüyorlar bu yalanı… Ve ben, inanmamayı tercih ediyorum. Birebir yaşanmışlıkların acısıyla dolu olmasam da, karşı cinse sunabilecekleri her türlü fiziksel çekicilikten yoksun kalmış bu adamların kıt edebiyat ve müzik bilgisini kadınları ve üstün yaşam standardını onlara getirecek bir araç olarak kullanmalarını protesto ediyorum… Kullanılmayı reddediyorum..