bildirgec.org

Site arşivi: sinepil

Nicole Kidman

queennothing | 16 June 2009 09:51

20 Haziran 1967, Hawaii, Amerika doğumlu Nicole Mary Kidman, çocukluğundan aklında kalan her anıyı, Avustralya’da geçirdi. Kendisinden 3 yaş küçük kızkardeşi Antonia Kidman (yapımcı), psikoloji uzmanı, yazar babası Anthony Kidman ve hemşire annesi Janelle Ann MacNeille Kidman ile Avustralya’da yaşayan Nicole, sanata sıcak bakan ebeveynlerinin de etkisiyle önce baleye, sonra tiyatroya yöneldi. Bir süre sonra ‘oyuncu olmak’ istediğinden emin olduğunu ailesine bildiren Nicole, ‘St Martins Youth Arts Centre‘ (Melbourne, Avustralya), ‘Australian Theatre for Young People‘ (Avustralya) ve ‘St. Philip Theater‘ (Avustralya, kapandı)’da eğitim aldı. Ancak, Kidman şansı 16’sında dönmüştü; Avustralyalı yönetmen Howard Rubie‘nin yönetmenliğini üstlendiği televizyon gösterimi için çekilen “Chase Through the Night” adlı yapımda ‘Petra‘ karakterini canlandıran Kidman, aynı yıl ‘Sheena Henderson‘ karakterini canlandırdığı “Skin Deep” adlı TV filminde de rol aldı. Yine aynı yıl Henri Safran‘ın yönettiği “Bush Christmas” adlı yapımda ‘Helen’ karakterini canalndıran Kidman, İngiliz yönetmen Brian Trenchard-Smithin yönettiği “BMX Bandits” adlı macera yapımında ‘Judy‘ karakterini canlandırdı. 1984 yılında, Gary Conway‘ın yönettiği “Matthew and Son“da ‘Bridget Elliot‘ karakterini canlandıran Kidman, 13 sezonu tamamlayan “A Country Practice” dizisinin iki bölümüne, ‘Simone Jenkins‘ karakteriyle konuk oyuncu olarak katıldı.

Portal (2008)

queennothing | 15 June 2009 16:53

George Blumetti ve Maurice Kelly‘nin senaryosunu yazdığı, “Shelter Island“ın yönetmeni Geoffrey Schaaf‘ın yönetmenliğini üstlendiği korku / gerilim filmi “Portal“, 2008’in ‘vasat’ olarak nitelendirilen yapımlarından biri.
Mike Gibbs ve John Hooke, gösteri yapacakları Broke Festivali’ne gitmek üzere yol çıkarlar. Arabayla saatler süren yol boyunca, Gibbs ve Hooke, yoğun bir sisin etrafı kapladığını farkedip, önlerini göremez hale geldiklerinde araçtan iner. Kaybolduklarını ve ‘Mercy’ adlı bir kasabada olduklarını anlayan ikili, önlerine çıkan ilk pansyona girerek, oda kiralar. Pansiyonun kasvetli havasından tedirgin olan iki arkadaş, ertesi sabah, kahvaltı için yemek salonuna iner. Salondaki insanlar, ikiliyi tedirgin etse de, aldırış etmeksizin, gelecek olan kahvaltıyı beklemeye koyulurlar. Ancak, ‘kahvaltı’ olarak bekledikleri yemeğin, ‘akşam yemeği’ ve saatin aslında ’18:45′ olduğunu söyleyen insanlardan şüphelenen Gibbs ve Hooke, iyice gerilir. Gelen çiğ eti ve kırmızı şarabı tüketmeyen Hooke, Gibbs’in yemeği bitirmesine engel olamaz.

Yemek yemeden önce bir daha düşünün : ”Food Inc. (Belgesel)”

gorcun | 15 June 2009 14:50

Food Inc.
Food Inc.

Food Inc. Amerika’daki gıda endüstrisini ve şirketlerini ağır bir şekilde eleştiren Robert Kenner tarafından çekilmiş ilgi çekici bir belgesel. Gazeteci, yazar ve aktivist Eric Schlosser ve Michael Pollan’ın yorumları ve düşünceleriyle desteklenen görüntüler ve iddialar fragmanından görüldüğü kadarıyla oldukça etkileyici. Food Inc. kısaca gıda şirketlerinin yediklerimiz üzerinde ne gibi değişiklikler yapıp önümüze getirdiğini ve insanların bu konuda bilinçlenmesi üzerine fikirler ortaya koyuyor. Ayrıca yediklerimizin nasıl önümüze geldiğini bilsek bunları yemekten vazgeçeceğimize dair bizi uyarıyor. Bu durumu tersine çevirmek içinde çeşitli tavsiyelerde bulunuyor. Bunların arasında tarım komünitelerini desteklemek, yerel olarak üretilen yiyecekleri almak ve süpermarketlerden sadece organik yiyecekleri almak gibi öneriler bulunuyor.

Scener ur ett äktenskap (1973)

queennothing | 15 June 2009 11:49

İlişkileri güçlü bir şekilde betimleyen yönetmen Ingmar Bergman‘dan, ‘kadın – erkek ilişkileri’ üzerine bir film daha; “Scener ur ett äktenskap“. 1973 yapımı, 165 dakikalık filmde Liv Ullmann ve Erland Josephson, başrolde yer alıyor.
Marianne, boşanma avukatıdır. Uzun süredir Johan’la evli olan Marianne, arkadaşları Peter ve Katarina’yı yemeğe davet ettikleri bir akşamda, çiftin arasında gelişen ve zamanla alevlenen kavgaya şahit olur. Johan, olaya kayıtsız kalırken, Marianne, içten içe kendi evliliğinin gidişatından da şüphe etmektedir. Johan’la aşkla bağlı olan genç kadın, bir akşam kocasına, ilişkileri ve cinsel hayatları hakkında sorular sorar. Aldığı cevaplardan, ilişkilerinin ölmek üzere olduğunu anlayan Marianne, evliliğinin bitmemesi için elinden geldiğince çaba gösterir.
Johan içinse durum, farklıdır. Hem kendi, hem de Marianne’in ailesinin tüm baskısını üzerinde hisseden Johan, artık pes etmiştir. İş için şehirdışına gittiği birgün, ‘Paula’ adlı genç bir kızla gönül ilişkis yaşar. 23 yaşındaki kıza aşık olan Johan, eve döndüğünde durumu Marinne’e anlatır. Gururu incinen Marianne, Johan’ın anlattıklarını sessizlik ve anlayışla karşılar. Her şeye rağmen kontrolünü kaybetmeyen Marianne, Johan’a olan tüm sevgisiyle, O’ndan ‘genç aşkı’nı anlatmasını ister. Kendisini aldatan kocasından nefret etmek bir yana, yıllardır eksilmeden katlanan sevgisini göstermekten çekinmediği o gecenin sabahında, Johan evi terkeder. Marianne ve iki kızı, artık geçmişte kalmıştır.

Ancak, durum hiç de böyle olmaz. Yıllarca devam eden evlilik, çift arasındaki paylaşımlar ve herşeyden önemlisi ‘bağlılık’, silip atılamayacak kadar güçlü ve sabittir. Marianne ve Johan’ın ilişkileri, tutku ve heyecanla harmanlanmış cinsellikle, dürüstlüğü katarak, yeni halini alır.

Rachel Hurd-Wood

hakenn | 15 June 2009 09:57

Rachel Clare Hurd-Wood 17 Ağustos 1990 yılında İngiltere’de doğmuştur. 2003 yılında çekilen Peter Pan adlı filmdeki Wendy Darling rolü ona şöhretin kapısını aralamıştır.

Ailesi ve Çocukluğu
Londra’da Philip ve Sarah Hurd-Wood çiftinin kızı olarak dünyaya gelen Rachel’in küçük kardeşi Patrick de Peter Pan filminde “I Do Believe In Fairies” sahnesinde uyuyan çocuklardan birini canlandırmıştır. Ayrıca kız kardeşinin son filmi olan “Soloman Kane” de “Samuel Crowthorn” rolünü üstlenmiştir. Rachel ise bu filmde Meredith Crowthorn adlı karakteri oynamıştır. Şu anda İngiltere Godalming’de bulunan ünlü Victorian evlerinde ailesiyle beraber ikamet etmektedir. Ayrıca amcası da beğeniyle izlenen ve birçok ödül kazanan House MD dizisinin Doktor Gregory House’u Hugh Laurie dir.

Match Point (2005)

queennothing | 14 June 2009 15:04

Sinema dehası Woody Allen‘dan 2005 yapımı bir film; “Match Point“. Daha önce birçok filmde rol alan, son zamanlarda, özellikle The Tudors” dizisiyle tanıdığımız İrlandalı aktör Jonathan Rhys Meyers ve başarılı aktris Scarlett Johansson‘un başrollerini paylaştığı yapım, yine bir Allen klasiği olarak, ‘kadın – erkek ilişkileri’ni irdeliyor.
Chris Wilton, usta bir tenis oyuncusudur. Bu profesyonelliğini, özel ders vererek kullanan Chris, mütevazı bir ev kiralamış, kendi halinde yaşamaktadır.
Özel ders öğrencilerinden Tom Hewett ile yakın arkadaş olan genç adam, Tom’un kızkardeşi Chloe ile tanışır.
Chloe, Chris’ten hoşlanır ve onunla görüşmek ister. Chris, Chloe kadar hisli değilse de, genç kadına karşı ilgisiz kalmaz ve ikili, bir süre vakit geçirdikten sonra, ilişkiye başlar.

Öte yandan, Tom’un nişanlısı Nola ile tanışan Chris, Nola’nın çekici güzelliğine karşı kayıtsız kalamaz ve ikili arasında tuhaf diyaloglar gelişir.
Chloe ile nişanlanma kararı alan Chris, Hewett Ailesi’nin yanına taşınır.

Terminator 3: Rise of the Machines (2004)

queennothing | 14 June 2009 12:38

Bilim-kurgu sinemasına yepyeni bir boyut kazandıran, 1984 yapımı “The Terminator” ve devamı 1991 yapımı “Terminator 2: Judgment Day“den sonra diğer devam filmi “Terminator 3: Rise of the Machines“, 2003 yılında vizyona girdi. Amerikalı yönetmen Jonathan Mostow tarafından çekilen, James Cameron (Terminator Serisi’nin yaratıcısı), Gale Anne Hurd, John D. Brancato, Michael Ferris, Tedi Sarafian tarafından senaryosunun oluşturulduğu filmde, Arnold Schwarzenegger, Nick Stahl, Claire Danes, Kristanna Loken ve David Andrews rol alıyor.
Makinaların varlığını yavaş yavaş unutan John Connor, annesi Sarah Connor’ın, onun için istediği ‘savaşçı’ kişi olmak yerine evsiz ve işsiz bir hap bağımlısı olmuştur. John, yıllar önce kansere yenik düşen annesi Sarah Connor’ın, Skynet’i durduğunu sanarken, bulduğu yerde uyuyan, umursamaz ve bağımlı benliğinin düşündüğü en son şey ‘sibernetik organizmalar’dı. Bir gece, uyuşmak için bir veteriner kliğine giren John, ilaç içer ve orda sızar. Ancak, gecenin ilerleyen saatlerinde acil durum vakasıyla kliğine gelen Doktor Kate, Connor’ın kendisine tuttuğu silahı çevik bir hareketle etkisiz hale getirir ve onu kafese kilitler. Polisi aramak için dışarı çıkan Kate, kiliniğe kedisini getiren kadının kanlar içindeki bedenini görür. Diğer odaya baktığında, her tarafı dağıtmakta olan, ifadesiz suratı, mekanik vücut hareketleriyle, insanüstü güce sahip bir kadın görür; bu, John Connor’ı yok etmek için, gelecekten gönderilen kadın görünümlü bir ‘sibernetik organizma’dır ve Connor’ı aramaktadır. Bu güçlü mekaniğe karşı, Connor’ı korumak için gelecekten gönderilen organizma da, kadim dostu ‘Terminator’dür.

Sideways (2004)

queennothing | 12 June 2009 13:17

Rex Pickett‘in romanından uyarlanan, Alexander Payne‘nin yönetmenliğini üstlendiği “Sideways“, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Görüntü Yönetmeni’, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü adayı olurken, ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar kazandı.
Miles, 2 sene önce eşi Victoria’dan boşandığı halde, bekarlığı hala kabullenememiş, ilerde birgün, eski eşiyle tekrar biraraya geleceğine inanan, uysal, tekdüze ve evcimen bir adamdır. Amatör bir yazar olan Miles, yazdığı romanın müsveddesini gönderdiği yayınevinden haber beklemektedir. Ayrıca Miles, gerçek bir şarapseverdir ve hemen her tür şarabı ayırdedebilecek kadar profesyoneldir.
Miles’in arkadaşı Jack ise, evlenme hazırlıklarının son raddesine gelmiştir ve imzayı atmasına bir hafta kala, Miles ile, hergünü kadınlarla geçecek bir ‘bekarlığa veda haftası’ geçirmeyi planlamaktadır. Kadınlardan uzak duran, içine kapanık Miles, arkadaşı Jack’in aksine, bütün haftayı türlü yerlerde, gezerek geçirmeyi planlamıştır.
Jack’i sürekli yemek yediği lokantaya götüren Miles, Jack’in kuruntu ve abartmaları sayesinde, lokantada çalışan garson Maya’nın kendisinden hoşlandığını farkeder. Maya, gerçekten Miles’den hoşlanıyordur, ama Miles, kadınlardan uzak durduğu gibi, kendi benliğine de uzaktır ve bu ilgiye karşı kayıtsız kalır.

Dirty Dancing (1987)

queennothing | 12 June 2009 09:53

‘En İyi Müzik’ dalında Oscar adayı olan, 1987 çıkışlı “Dirty Dancing“, New Yorklu yazar / senarist Eleanor Bergstein‘in kaleminden çıkıp, “He Makes Me Feel Like Dancin’” adlı yapımla Oscar Ödülü kazanan, 1993 yılında hayatını kaybeden yönetmen Emile Ardolino‘nun yönetmenliğiyle, sinemaya kazandırıldı.
Dört kişilik bir aile olan ‘Houseman’lar, yazı geçirmek için bir tatil köyüne gelirler. Ailenin küçük kızı, ‘Baby’ olarak çağırılan Frances, babasına düşkün, uyumlu ve olgun bir kızdır. Ablası Lisa ise, kardeşinin aksine, henüz olgunlaşamamışi natçı ve eğlence düşkünü biridir.
Tatil köyünde, akşamları gerçekleşen dans gösterilerinin iki ana dansçısı Johnny ve Penny, yıllardan beri birlikte dans ettiklerinden, izleyicilerin vazgeçilmezi olmuştur. ‘Baby’, bir akşam, dansçı Johnny ile tanışınca, genç adamdan hoşlanır ve onun yaptığı dansa özenir. Dans etmek istediğinin henüz kendisi bile farkına varmamışken genç kız, bir tesadüf sonucu, ‘Penny’nin hamile olduğunu ve bebeği aldırmak istediğini’ öğrenir. Bebeğin babasının kayıtsız tavırları, durumu daha zor kılarken, Penny, kürtaj için gerekli parayı asla bulamayacğını düşünüp, umutsuzluğa kapılmıştır.

He’s Just Not That Into You (Erkekler Ne Söyler, Kadınlar Ne Anlar)

queennothing | 11 June 2009 09:59

1957, Amerika doğumlu yönetmen Ken Kwapis‘in yönetmenliğini üstlendiği, Greg Behrendt ve Liz Tuccillo‘nun “He’s Just Not That Into You: The No-Excuses Truth to Understanding Guys” adlı kitabının, Marc Silverstein ve Abby Kohn tarafından, sinemaya uygun bir hikaye halinin getirildiği “He’s Just Not That Into You“, yetenekli isimlerden oluşan kadrosuyla, başarıyı garantiliyor.
Beth ve Neil, yıllardan beri birlikte yaşayan mutlu bir çifttir. ‘Özgürlüğüne düşkün ve evlilik karşıtı erkek’ profiline uygun bir adam olan Neil, Beth’in artık evlenmek istediğini öğrenir. Bu istek, Neil’in isyanıyla, bir karara dönüşür ve çift, fikir çatışmasının tam ortasında kalarak, aralarındaki ilişkiyi sorgulamaya başlar.

Janine ve Ben, evli bir çifttir. Katı, kuralcı ve bir o kadar da evcimen bir kadın olan Janine, kocası Ben üzerinde ‘kadın egemenliği’ni kurmuş, şüphelerini ‘aldatılma’dan yana değil, nefret ettiği sigaradan yana yoğunlaştırıyordu. Janine, Ben’in sigara içtiği doğrularsa, işi boşanmaya kadar götürecektir.