Penceremi açıyorum. Güneş ve hafif bir esintiyle birlikte dalıyor içeri bir anda ‘gün’. Peşinden sesleri ve kokuları da sürüklüyor… Evle dışarıyı birbirine katıyor, karmançorman ediyor… En küçük bir ayırım bile bırakmıyor aralarında.

En çok bu saatlerde seviyorum, O’nu odama konuk etmeyi. Güneş yeni yeni yükselmeye, pencerelerin perdeleri birer ikişer henüz açılmaya başlamışken… Ve dışarıdaki seslerin tek hakimi, hala kuşlarken…

Gün boyu hakim olacak sesin sahipleri, daha yeni yeni üzerlerinden atmaya çalışırken uykularını; uykunun kendileriyle aralarına soktuğu uzun saatlerin yarattığı, geçici hafıza kaybından kurtulmaya, kendileri olmaya çalışırken… ben çoktan kendime gelmiş, günü karşılamaya hazır bir şekilde açıyorum penceremi.