bildirgec.org

varoluş hakkında tüm yazılar

Yaşamın yasasını açıklıyor Calmmoon…Hegel açıklamıştı sıra onda…

wurgun5 | 06 June 2006 17:23

picasso
picasso

Yaşamın yasasını açıklıyor Calmmoon…Hegel açıklamıştı, sıra onda…Kendiyle tutarlılık önemlidir ama barındırmaz yaşamı içinde henüz. Kendiliğinden iyi olan, kendiliğinden kötüyü de barındırır içinde. Ama, bu karşıtlıktır ki, başlatır hareketi. Çelişkinin farkında olanlar, hatta farkında olmakla kalmayıp, onu bağrında taşıyanlar, omuzlarına alarak götürenler, bunu yapabildikleri ölçüde canlıdır, canlı hayatın simgeleridir. Artık vardırlar ve varolmak ancak böyle bir şeydir.Varoluşun farklı biçimlerini kaçırmamak gerekir gözden. Bir kere varolanlar, karşıt diye anımsadıklarının saflarına da geçmelidir. Ve karşıtları birbirinin içinde varetmelidirler. Kendi içlerinde bile karşıtlığı yaşatma bilgeliğinde olmalıdırlar. Böyle değilse eğer, yaşamın hareketi affetmez. Böyle olsa bile, henüz asıl rengi değildir yaşamın ve karşıtlıklar içinde yokolup gitmeye mahkumdur, bu kadarıyla yetinenler.Yaşam ve bilgelik vardır, birbirini kucaklayan ahenkle. Bilgin ve teorisi vardır, tecrübeye dayanmayan ve tecrübe edilemeyen. Bu kadarı bile yakalayabilir karşıtlığı ve sürdürebilir varlığını.Yine de yaşama asıl rengini vermemiştir bu biçim, on binlerce yıldan beri.Yaşama rengini verdiğini bilmeyenler çoğunluktadır her zaman ve karşıtlıkların baskısı altına gönüllüce girerler sanki. Kendi dışlarında varolanların başka hesaplarında ya da yokoluşta, yazmasına boyun eğerler kaderlerini.Bize düşen, yaşam ve bilgeliğin birbirini kucaklayıp taşıdığı harekete dikmektir gözlerimizi ve bunun yasalarıyla yaşamaktır…

Varolmadan yokolan bir kuşak!

admin | 26 March 2006 15:50

Son zamanlarda okullarda artan şiddet olaylarını,her gün yaralanan ya da ölen birilerini görmeniz mümkün.Haber bültenlerine katılan M.E.Bakanı Hüseyin Çelik ise, durumu basının abarttığını sık sık vurgulayarak,”Napalım hepsinin başına bekçi mi dikelim.Ailenin ve çevreninde sorumluluğu var.Çocuklar okuldan sonra grup halinde yürüyorlar…” şeklindeki sözleriyle bu konuya müthiş bir şekilde hakim olduğunu gösterdi ve içimize su serpti! Hepimiz ilkokulda okurken sıra dayağı denilen aptalca bir durumla karşı karşıya kalmışızdır elbet.Küçükken sınıfta öğretmen denilen bir kişinin bir çocuğu sırf konuştuğu için ağızı burnu kanıyana kadar dövmesini gördükten sonra mavi önlüğü giydiğim anda ‘suskunluk saatlerim’ başlamıştı.Ben böyle tepki vermiştim,böyle korkmuştum bi de o çocuğu düşününce bugün gördüğüm görüntüler şaşıtmıyor beni.Fransa’da çıkacak olan istihdam yasasına öğrenciler ve işçilerin nasıl el ele mücadele verdiğini gördük.Bütün öğrenciler sokağa döküldüler,ilginçtir ki tam bu sırada Türkiye’deki öğrencilerde sokaklardaydılar. Ama onlar YÖK’e,eğitimdeki uygulamalara,küçük yaştaki çocukların köle gibi çalıştırılmasına karşı değil,’neden bana öyle baktın?,bizim grup sizi döver… gibi kişisel kompleksler ya da bir anlık öfkeler nedeniyle sokaktalar.Ellerinde bıçaklar,bellerinde silahlar hepsi şu meşhur ‘Polat Alemdar’ nidalarıyla meydanlarda kendilerini gösteriyorlar.Noldu bu çocuklara böyle?Biz nerde yanlış yaptık sorusuna kimse cevap bulmak istemez eminim ki, çünkü muhakkak bu olaylara ilişkin bizde suçluyuz.MEB yanlış politikaları nedeniyle,ailleler ise ekonomik durumlarını ortaya attıkları için,bizde bunca yıl okullarda olan olayları,eğitim sisteminde yapılan yanlışları oturup öylece mal gibi seyrettiğimiz için bu soruya cevap veremeyiz.Sosyal bir vaka yaşanıyor,bir nesil yavaş yavaş kendi yolunu! bulmaya başlıyor.40 ve 50’li yıllarda kendini bulmaya çalışan bir nesil ,60’lı ve 70’li yıllarda devrimci,isyancı,haklarını korumaya çalışan gençler,80 ve 90’lı yıllarda ise boşlukta olan kendilerinden öncekiler yapılanlar nedeniyle kendi kabuğuna çekilen bir gençlik,2000’li yıllarda ise artık kendini bulamadan çöken bir gençlik var.Farkında mısınız kültürel,ekonomik,sosyolojik,psikolojik vb. her bakımdan bir kuşak varolmadan yok oluyor,varoluşlarının altında eziliyorlar ama kimse onlara dönüp bakmıyor bile!