bildirgec.org

türk edebiyatı hakkında tüm yazılar

pis ağustos

kahramancayirli | 18 August 2009 16:13

photosmarval.org adresinden alınmıştır: Tabii ki ve sadece Dali.
photosmarval.org adresinden alınmıştır: Tabii ki ve sadece Dali.

İnsan birçok durum arasında gidip gelebiliyor. Sıkıyorsa işi bırakayım. Cevap: Cesaretim yok. Tayin iste, İstanbul’a git. İzmir’de mi kalacaksın İstanbul’a mı göçeceksin? Cesaret. Yok. Hadi bir hareket edeyim. Yok, masamdan kıpırdayamıyorum işte, biraz içsesler konuşsun değil mi?
Sonra millete akıl ver, sevmediğin işi yapma diye. Ben ne yapıyorum madem. Di mi?
Otur evinde yazını yaz. Öykünü yaz, şiirini yaz, birilerinin seni keşfetmesini bekle. Bir gün ben de sadece yazarak para kazanacağım nasılsa. Ömrüm yeter umarım.
Kendini işten attıracak bir şeyler yap. Ne yapabilirim? Bir düşünelim. Otuz sene düşün. İçsesler savaşsın. Ben bir tatile gidip geleyim yine yeni müzakere ederiz.
Otur not al. Öykün için, diyelim yazacağın büyük, kırmızı romanın için. Bu gidişle kırk seneye bitirirsin, mezarına koyarlar, kuşe kapaklı, kağıtlı. Öbür tarafta okurlarınla buluşursun.
İnsanlara hayallerini anlatırsın. Evrak aralarında roman okumaya çalışır ve tabii ki yakalanırsın, olur olmaz herkesle edebiyat sohbeti yapmaya çalış. Olmaz.
Bir noktada kırılmak gerek. Kırmak gerek. Nerede ve hangi parayla. Para yok.
Kısa zamanda çok para edinebileceğin bir şey düşün. Düşünmem lazım.
Allahtan radyolar, şarkılar, görüntüler, benzetmeler var. Hafifletiyor. Neyse ki.
Bu pis ağustos bitsin artık. Güz gelsin iş bitsin.

Sultan-üş Şuara: Necip Fazıl

powerbyfi | 04 August 2009 10:25

Şiir yönünden oldukça zengin olan Türk edebiyatında, dizelerin kahramanıydı o. Gençliğinde sürdüğü bohem ve serseri hayatın ardından, içindeki coşkun suları derin Türk tasavvufunun ışığıyla sakinleştirdi. Ölüm temasına hakim ve insanın içine işleyen şiirleriyle tanınıyordu. Necip Fazıl Kısakürek de aynı dizelerle tutunuyordu yaşamaya… 1980 yılında “Türkçenin yaşayan en büyük şairi/Sultan-üş Şuara” unvanını alması da tesadüf değildi. Dönemin gazete ve dergilerinde kaleme aldığı şiirleriyle toplumsal ve politik olaylara da göndermeler yapan Necip Fazıl, kelimeleriyle resim çiziyor ve sanatçı tavrını her durumda ortaya koymayı başarıyordu. Annesinin arzusuyla araladığı edebiyat dünyasının kapısından girip bir daha da asla geri dönmeyen Necip Fazıl Kısakürek şiir dünyasına izini, yürekte ince ve derin yara gibi bıraktı.

O kadar çok Kitap, Şiir, Deneme, Makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.
O kadar çok kitap, şiir, deneme, makale yazdı ki edebiyat literatürüne dava adamı nasıl olunur bir daha gösterdi.

Türk şiirinin unutulmaz ustalarından olan Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1905’te İstanbul’da dünyaya geldi. İstanbul Çemberlitaş’ta, büyükbabasının konağında geçen çocukluk yıllarının ardından ilk ve orta öğremini Amerikan, Fransız kolejleri ve Bahriye Mektebi’nde tamamladı. Fikir ve sanat adamı olması tesadüf değildi Necip Fazıl’ın. Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Akseki ve İbrahim Aksi gibi isimlerle eğitim alan Necip Fazıl Kısakürek, Darülfünun’un Felsefe bölümünden mezun oldu.

Ahmet Güntan

kahramancayirli | 30 July 2009 01:57

Bu, sıkıcı bir şiir yazısı. Okuyacak daha keyifli şeyler muhakkak vardır elinizin altında.

Ahmet Güntan ismini ilk, Birhan Keskin’den duymuş olmalıyım. Sonra da Lale Müldürle birlikte çıkardığı Voyıcır 2’ye rastladım Metis Kitap’ta. Dün kitapçıya Ahmet Güntan – Mahkeme Kitap için gittim, kocaman Toplu Şiirleri ile döndüm. Ne iyi oldu. Birkaç şiiri için gittim bir sürü şiirle döndüm. Nar hesabı.
Adamın ömrü boyunca yayımladığı tüm şiirler var kitapta: İlk Kan (1976-1981), Köpüklü Bir Kan, Bir Duman (1981-1983), Nezle (1987-1989), Romeo ve Romeo (1990-1994), İkili Tekrar (1995-1999) ve Mahkeme Kitap (2002-2005). Velhasıl 30 yılda yazılan şiirler bunlar. 200 sayfa. Az şiir yazmış bence, Güntan.
Güntan, şiirlerini şimdilerde Heves ve Fayrap’ta yayımlıyor. Yeni şiirlerini görünce heyecana kapıldığım bir isim. Parçalı Ham Manifesto’dan sonra özellikle.
Nezle’ye gelene dek, kalabalık şiirler yazmış, Güntan. Bu şiirler beni yordu, okurken. Ama Nezle öyle mi? Nezle’deki şiirleri dün gece bir daha okudum. Bu sabah bir daha okudum. Birazdan yine okurum.

Aşk renk değiştirdi

kahramancayirli | 14 July 2009 16:55

Aşk renk değiştirdi
Kahraman Çayırlı

Olayın özü şu: Elif Şafak’ın pespembe Aşk’ı şimdi gri. Neden? Çünkü erkek okurlar yanlarında pembe roman taşıyamıyorlarmış. Rahatsız oluyorlarmış. Şafak ne yapmış, yayıncısıyla birlikte aldığı karar dahilinde “erkekler de yanlarında rahatça taşıyabilsinler” diye romanın gri kapakla yeniden basımına izin vermiş. Aklım almıyor.

gazeteturka.com adresinden alınmıştır
gazeteturka.com adresinden alınmıştır

Bir sanat eseri halkın önünde eğilip bükülmemeli. Sanat eseri insanlara yol göstermeli. Bu hataya Elif Şafak nasıl düşer? Bunca çok okunan bir yazarın “biraz tiraj kaybı”nı göze alıp, kitabın renk değiştirmesine engel olması gerekmez miydi?Şehrin Aynaları ve Siyah Süt hariç tüm romanlarını büyük bir hayranlıkla okuduğum bir edebiyatçı, Elif Şafak. Romanlarında onca karakteriyle toplumsal kalıplara hayır dedikten, toplumsal cinsiyet meselelerine dair güzel ve önemli cümleler kurduktan sonra oldu mu şimdi bu? Sanatçının bir adım önde durması gerekmiyor mu?Diyelim yeni bir roman daha yazdı, Şafak. Romandaki karakterlerin kimi diyalogları bazı kadınları ya da bazı çocukları utandırdı, onları da mı değiştirecek “okurlarını kırmamak adına”? Bu, romana çok büyük bir saygısızlık değil mi?Yazarın canı ister, kitabın kapağı, rengi değiştirilir, ona lafım yok. Ama siz bir romanı piyasaya sunduktan sonra, erkek okurlarım dışarıda yanlarında taşıyamıyorlarmış diye bir kitabın kapağını değiştirmemelisiniz. Bu çok kırıcı. Bırakın yanlarında pembe kitap taşımaya çekinen adamlar okumasınlar kitaplarınızı, ne çıkar?Pinhan, Araf gibi nefis, derinlikli romanların kalemine bu renk değişimini, sadık bir okuru olarak, hiç yakıştıramadım. Aşk renk mi değiştirdi şimdi?

domatessuyu.com adresinden alınmıştır
domatessuyu.com adresinden alınmıştır

Renkler çok önemlidir. Okuyabilene öyle ince şeyler söylerler ki..Çok fena ve derin bir taviz bu. Toplumsal cinsiyet mevzusu her yere elini, kolunu uzatmışken, şimdiye dek romanlarında kalıplarla mücadele eden bu büyük ve genç romancımızın düştüğü hatayı fark etmesini dilerim. Erkek gri, kadın pembe olmasın bu topraklarda artık. Yeter.

kinyas da bitti kayra da..

kahramancayirli | 13 July 2009 12:13

sacmodelleri.de adresinden alınmıştır
sacmodelleri.de adresinden alınmıştır
at.blogcu.com adresinden alınmıştır
at.blogcu.com adresinden alınmıştır

Dediğim kadar varmış. Heves Şiir Dergisi’nin yeni sayısında yayımlanan Birhan Keskin şiiri muazzam, çok hoş, çok zehir. Haberiniz olsun.
Turistas adlı bir korku filmi izledim. İnsanın yeni ülkeler görme hevesini kırıyor, korkutuyor. Epeydir korku-gerilim filmi izlemiyordum, özlemişim. Josh Duhamel arz-ı endam ediyor filmin başrolünde. 2006 yılının filmi, Brezilya ormanlarıyla tanıştıracak sizi..
Kinyas da bitti, Kayra da. Yaklaşık 600 sayfalık yer altı kültümüz. Helal olsun yazarına. 10 sayfa kısa öykü yazmaya gözüm korkuyor benim, aynı şeyleri tekrarlarım yeni bir şey yazamayacağım paniğine kapılırım vs diye, adam yazmış tuğlayı oturmuş. Hikayesi keyifli, dilindeki şiir keyifli. Tek itirazım kitabın kalın oluşu. 100-200 sayfayı geçti mi korkuyorum artık. Hakan Günday’ın ellerine sağlık. Kinyas ve Kayra’yı hiddetle öneriyorum. Tatile giderken alın yanınıza. Beğenmezseniz tatil dönüşü gelin kafama atın.
Geçenlerde bir arkadaşımla konuşurken söz Funda Arar’a geldi. Ben sıkıcı buluyorum Arar’ın yorumunu. Çok hareketli bir pop şarkısını bile ağdalı ağdalı söyleyiverecek gibi. Gözüm korkuyor. Kadın, insan olarak iyidir hoştur, orası ayrı. Ama ben Arar şarkısı duyunca kaçıyorum. Köşe bucak.
Sizin etrafınızda da milyon tane uyuz olduğunuz insan var mı? Benim var. İnsanın aklına kötü şeyler geliyor.
İnsanın yıldız olabilmesi için bir ışıltıya ihtiyacı var. Bir parıltıya. Ve bence bu ışık, Bengü’de yok. O yüzden isterse dünyanın en iyi şarkısını alsın parayla Serdar Ortaçtan. Bengü hiçbir zaman yıldız olamayacak. İyi bir pop şarkıcısı olabilir, sesi, yorumu iyi olabilir, ayrı. Ama kitleleri peşinden sürükleyemeyecek.

Kinyas ve Kayra

kahramancayirli | 09 July 2009 15:56

İsterim ki parıltılı kitap eklerimiz bilinmedik tanınmadık yayınevlerinden genç şairleri kapak yapsın. Yoksa hep aynı isimler kapaklarda, aynı isimlerle röportajlar.. Hep aynı “kitap”ı okumamızı istiyorlar aslında. Maalesef kitap ve edebiyat da paranın çevirdiği bir sektör..
Herkesin internet sitesi var. Bir ben eksik kaldım.
Aldığım ilk kaset Emel’in Faka Bastın albümüydü. Sonra kasedi kaybettim üstüne üstlük. Herhalde bin kez dinlemişimdir baştan sona sondan başa kasedi.
Her yıl kitap ekleri, dergileri okurlarına “yazın okunacak kitap listeleri” sunarlar. Daha düşük entelektüel düzeyli, kısa cümleli az edebiyatlı bu kitaplar güneş altında daha kolay okunurlar.
Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra isimli ilk romanını okuyorum şu an, epey kalın bir roman olmasına rağmen birkaç gün içinde yarıladım, müthiş akıcı, müthiş yaratıcı bir roman. Gündayla tanışmayanlar varsa özellikle öneririm. Sizin bu yaz ilk kitabınız Kinyas ve Kayra olsun mesela. Türk Edebiyatında yer altına bakan eserler pek okunmaz pek sevilmez, türü sevenler yabancı kült yazarların peşinden giderler. Günday iyi bir yer altı yazarına benziyor. Diğer kitaplarına da bakmalı..

2009 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri

admin | 01 July 2009 15:50

kemal özer
kemal özer
hakan günday
hakan günday

Dün Radikal gazetesinin kültür-sanat haberlerinde gezinirken 2009 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin açıklandığını öğrendim. Şiir dalında A.Barış Ağır kazanmış ödülü. Öykü dalında ise Aslı Akarsakarya. Zihin hemen buldu getirdi. 2005 yılında Kül Öykü dergisinde (o zamanlar gazete değil dergiydi, Kül Öykü) kısa öyküler yayınlarken, dergide öyküleriyle karşıma çıkan bir isimdi, sanırım soyadının ilginç olması ile de aklımda yer etmiş. Nedense bir sevinç kaplayıverdi içimi, fazladan bir sevinç.
Varlık dergisinin Temmuz 2009 sayısında gençlerin birer ürünleri ile birlikte kendileriyle yapılmış söyleşiler yer alıyor. Derginin dosya konusu da hoşuma gitti: 21. Yüzyılın Şiirini, Öyküsünü Yazanlar…
1933 yılından bu yana yayımlanan bir edebiyat dergisi, Varlık. Kısa ömürlü onca edebiyat dergisinin arasında 76 yaşına ulaşabilmek, mühim tabii. Darısı diğer tüm dergilerin başına.
Kemal Özer gitmiş dün. Ne yazık. Bir şair daha gitti. Özer, geçen sene Altın Portakal Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü.
Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra’sını okuyorum, sürükleyici, iyi bir hikaye okuyor gibiyim. Bakalım nerelere varacak olaylar..Yerli yer altı edebiyatı..

Şiir için güzel bir yaz

kahramancayirli | 20 June 2009 18:54

türk şiiri için önemli bir isim: gülseli inal
türk şiiri için önemli bir isim: gülseli inal

Bu cumartesi sabahı Betül Tarıman’ın yeni şiir kitabının çıktığını öğrendim. Mutlu oldum çok. Kar Merdiveni iyiydi güzeldi, bakalım Ağır Tören nasıl?
Şiir için güzel bir yaz olacak bu yaz. 80 kuşağı şairlerinden Gülseli İnal’ın toplu şiirleri yayımlanıyor. İlk ikisi çıktı bile: Kocamanlar ve güzeller onlar da..
Niye yayınevleri genç şairlerin ilk şiir kitaplarını basarken kılı kırk yarıyor. Ellerini taşın altına koyuverseler, daha düşük fiyatlarla yayımlamaya çalışsalar (burada aslan payı dağıtımcılara gider genelde). Sanırım hala en geçerli yol edebiyat ödülleri. Bu sayede isim yapabilirseniz, belki de yayınevleri size döneceklerdir..
İlk kez aç insan sayısı 1 milyarı geçmiş bütün insanlık tarihinde. Kimin ne kadar umurunda?
Yasakmeyve şiir dergisinin mayıs haziran sayısı çıktı. Kaan Koç’un ismini bir kez daha anmak istiyorum.
Kül Öykü Gazetesinin yeni sayısı gecikti. Umarım bir sorun yoktur. Belki de iki-üç ayı birleştirip bir yaz sayısı yayınlarlar. Birçok dergi yaz’ı böyle geçiriyor, haklılar mı bilmem.
Teoman’ın yeni şarkısı Çoban Yıldızı’nın müziği ne kadar hoş, bayıldım. Sezen Aksu düş bahçelerinde yürüyor yine. İyi ki. Kibir’i bir de ondan dinlemek, süper. Farklı vurguları, farklı duyguları, kadın bir tane yahu hakikaten. Aksu, Kibir’i önce Özcan Deniz’e vermiş, Deniz “bu, bir kadın şarkısı” demiş ve şarkı neyse ki Hande Yener’in oldu.
Mete Özgencil yeni bir albüm yapsın isterim. Şarkı sözlerini yazsın bassın ona da razıyım. Ya da Yıldırım Türker 15 sene sonra yeni bir şiir kitabıyla çıkıverse. Umay Umay da.

on yedi ilinti

kahramancayirli | 06 June 2009 11:31

1-Haziran da geldi. Haziranda yılandan, ramazanda imamdan korkacaksın, der eskiler. Çok sıcak, hava.
2-2006 Cemal Süreya Şiir Ödülü’nü kazanan “Çok Tanrılı Sular” adlı şiir dosyası, Komşu Yayınları’nca yayımlandı. Kitabın yazarı Kaan Koç, 86 İstanbul doğumlu. Ve halen Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğrenci. Epeydir dergilerde ismine rastladığım bir genç. Bir an önce okumalı.
3-Şu ana dek okuduğum kitapların arasında en güzeli hangisiydi? Bu soruyu çok defa sordum kendime. İlk sorduğumda içimdeki yanıt: Orhan Kemal – El Kızı idi. Belki de insan küçük yaşlarında kitaplardan daha fazla etkileniyordur. El Kızı’ndan gerçekten çok etkilenmiştim, belki bir de yanında Yaşar Kemal – Karıncanın Su İçtiği (Bir Ada Hikayesi 2)’nin ismi anılabilir. Yaşar Kemal’in dili su gibi hakikaten. İnsan o kalın kalın, karınca duası gibi küçücük harflerle basılan romanları nasıl bitirdiğini çözemiyor. Edebiyatın büyüsü de bu.
4-İhsan Oktay Anar’ın bir internet sitesi var artık. Yeni açılmış olmalı, çünkü ben google’da sık sık Anar’ı arattırıyordum. Belki yeni bir gelişme, bir kitap vs. Anar’ın tavrı çok hoş. Beş güzel kitap yazdı, tek röportaj yok. Edebiyat büyülü kalmalı. Bir de diğer yazarlara bakın, aynı soruları aynı yanıtları tekrar tekrar tekrar… İnsanda kitap okuma heyecanı kalmıyor. Allahtan şairler böyle değil. Yoksa şiir de okunmazdı.
5-Aylin Aslım’ın yeni albümünün ilk klibi “Sen mi” şarkısına geldi. Daha sert bir müzik, ama sözleri sevmedim (sözleri bayat bence şarkının). Şarkıya da alışamadım daha. Mtv Türkiye’nin sitesinde var, klip.
6-Metis Yayınları’nın internet sitesinde gezerken Ahmet Güntan’ın bir şiirine rastladım. Bence çok etkileyici ve çok öz. Buraya alıntılamak istemedim, isteyen adresten okur, diyerek. Epeydir hiçbir şiirden bu denli etkilenmemiştim.
7-Dün gece yağmur yağdı. Evin tüm pencerelerini açtım, yağmur kokusu içeri doluştu. Yağmur kokusuyla uyudum.

onyedi tablet

kahramancayirli | 03 June 2009 09:51

royksopp
royksopp
nehir erdoğan
nehir erdoğan

1.Aylin Aslım’ın ilk albümü gel-git (2000) gibi albüm gelmedi buralara. Durup durup dinliyorum. Öldürücü bir albüm. Sıkıntılı, gergin ve güzel. Ateş gibi, su gibi ve durgun. Güzel.
2.Para ne kadar iğrenç bir şey. Sevdiğim insanların para karşısında eğilip bükülmesi ne iğrenç. Aslında iğrenç olan para değil yahu, insan.
3.Şiir dergilerine, kokularına bayılıyorum. Tedavi olmam gerekir mi? Kitapçıya girince kendimi tutamıyorum, millet dergide ne yazıyor diye bakar, ben kokusuna.
4.Yeni bir şey yazmak, söylemek ne zor. Her şey söylenmiş zati. Ne zaman mükemmel bir cümle yazdığımı düşünsem, çok geçmiyor hemen okuduğum bir kitapta, bir yazıda aynı şeyin çoktan yazıldığını görüyorum. Kat ettiğim mesafe?
5.Aylin Aslım’ın yeni albümü çıkmak bilmedi. Müzik neredeysen çık dışarı.
6.Elimdeki kitapları sattıkça kendimi daha hafif hissediyorum. 3-5 de para geçiyor elime. Daha satılacak bir sürü kitap var.
7.Yağmur yağacaktı yağamadı bir türlü. Bulut sıcağı çok fena.
8.Nehir Erdoğan ve Ayşe Nil Şamlıoğlu’nun başrolünde oynadığı Meleğin Sırları’nı, Kadir İnanır ve Hümeyra’nın oynadığı Kırık Bir Aşk Hikayesi’nin yarısını izledim. Ömer Kavur’u tek geçelim. Senaryoda Selim İleri’nin de imzası var.
9.90larda 9da 9 diye bir albüm çıkmıştı. Bir klip çektiler o albümden: Fatih Erdemci – Ben Ölmeden Önce. O şarkıyı övebilecek söz yok.
10.Gökçe’nin yeni albümünde Düşün Yakamdan adında bir şarkı var, onu da durup düşünüp durup düşünüp yeniden dinliyorum. Ateş.
11.İzmir de birinci derece deprem bölgesi. İlin, zemini en kötü semtlerinden birinde oturuyorum. Ne güzel.
12.Veysi Erdoğan’ın yeni bir şiiri yayımlanmış Varlık’ın haziran sayısında. Alıp okumalı. Birhan Keskin şiirleri hakkındaki kitabını ne zaman ve hangi yayınevinden yayımlayacak acaba?
13.İnsan kitap okudukça mutsuz oluyor. Okumamak daha iyi olabilir. Mi?
14.Epeydir korku filmi izlemiyorum. Bir vesile falan çıksa.
15.Athena’nın Kayıp şarkısı, güzel. Hele klibi.
16.Sırf ünlü oldukları için gazetelerin köşelerini işgal edenlerden nefret ediyorum. Kamyonla da para kazanıyorlar. Onlardan çok daha nitelikli yazılar yazabilecek milyar insan var etrafta. Hepsi bir temizlense ortalıktan. Yıldırım Türker ve Perihan Mağden hariç.
17.Royksopp süper. Remind Me, eski bir şarkıları ama her vakit iyi geliyor.