Dağ gibiydi, taş gibi ,dünyaya hükmeder gibiydi, aleme ben de varım diyenlerdendi, çok koşardı,çok yürür, çok çalışır, çok hırslanırdı.Yakışıklıydı , etrafını parasına ve yüzüne gülen çok kadın sarmıştı iyi günlerinde.Işıltılı günlere hayrandı, ışıltılı sevmelere, parlak günlerin insanıydı…Sönmüş yıldızlar onun harcı değildi zaten…Zamana kandı, hiç bitmeyecek sandı, hep aynı kalacak… Evinin duvarlarına kendi resimlerini sıraladı boy boy, askerlik resimleri, gençlik resimleri, taptığı babasının resmi, vesikalık mustafa resimleri…Duvarlara sıraladığı kendi resimlerine hayrandı, kendine, başardıklarına, yapabildiklerine, yaşayabildiklerine deliydi…

Çok sevilirdi etrafındaki insanlar tarafında bir ayrı cephe oluşturmuştu , bambaşka bir kişilik sergiliyordu dışarda…Evinin dışında adam gibi adamdı çünkü… Saygınlığı parası oldu sürece vardı hep.Ayaktayken hiç dostsuz kalmamıştı, kardeşleri, sevenleri çepeçevre sardıkça büyüdü, büyüdüğünü sandı, ben kralım derdi… Kendi krallığını kurmuştu küçük akdeniz ilçesinde, bencil yakınları arasında, kendince bir krallıktı.Kral olduğunu sandı, halbuki herkesin gözünde madeni bir madde olduğunu göremedi… Evinde de olmaya çok çabaladı, sadece bir aslandı, kükremesinden korkulan, asla başı okşanmayacak… Korkutmanın, ürkütmenin sevgiyi getireceğini sandı yıllarca…. Aslında hiç tebası olmayan bir kraldı, bilemedi…