Bir zavallının alabileceği bütün yolculukları tüketmişken… Atılabilecek bütün geri adımları silmişken… Benim hiç, karelerim kalmadı. Siyahın, beyazdan yana katlandığı bütün hamlelerin acımasızlığı ve sıranın karşı tarafa geçtiği anlar… Kaç el sonraydı bilmiyorum, yenmenin aslında yenilmekten yandaki ağırlığı ve inkarı… Kılıçlar yarıya kadar bilenmiş, fil sadece sağ yanından mahmuzlanmış… Parmak izlerinin intiharıyla bütün piyonlar işaretlenmiş… Düzeneğin sadece karşı yanı aydınlıkken bile, becerinin öldüğü rakip bir renk…Tek karelik tahtında mahkumken kral, bütün karelere sürgünken vezir, kalenin en cesur prensi ağlarken bozmuş kız yanını. Yamandığı ayaklarda renk kalmayınca, dudaklarını silmeden kendini öpmüş piyonlar. Taktıkları nişandan kan izleri tükürmeden harelendi kuşakların çatışması. Zeminin zıpladığı bu oyunda, bütün alçaklar yükseğe tırmanırken, sadece elimdeki hamle; gerçek mesafesini selamladı. Bu ölümcül makamın, nihayi avazıdır. Kulaklarınızın çirkinliğinde güzelleşemeyecek kadar, bütün hesaplara kapalıdır. Duyduğum gün batımı, yükselirken yavaş yavaş, bütün gölgeler beden idamını sobeler. Ve sönme zamanı, ya dirisindir ya ölü…Kuruvaze; çapraz iliklenmiş benliğin son hali. Daha fazla çelişkiye ihtiyaç yok, zaman daha dolmadı, saat sabahı çalmadı! Siyaha beyaz, beyaza siyah çaprazındaki kaleye eşlik ederken, oyun yeni başladı.

—————————————————————————————————————–