Hacı nenem dindar ve itikad saibi kadındı.münasebetleri çok sağlam idi.nenemin hacı olma isteği eylesine güçlüydükü kabeye gitmediği halde ona hacı nene derdik.üsküdara yerleşmemize de nenem vesile oldu küçücük bi oğlan çocuğuyken.bi sabah ansızın şemsipaşada eğreti bi eve yerleştik.ev omuzları çökmüş bi ihtiyarı andırıyordu çoktan göçüp gitmiştir ya. nenem beni önce aziz mahmut hüdayi türbesine götürdü, orda ona bi daha çalar saatini kurcalamıyacağıma dair söz verdim. o da bana türbenin girişindeki yazıyı tercüme etti;” bizi sevenler denizde boğulmasın,ahir ömürlerinde darlık çekmesin,imanlarını kurtarmadıkça göçmesin”.
sümbülzade sokağına geçenlerde fotoğraf çekmek için gittim, bizim ihtiyar çoktan göçmüş, babamın semaverden, namuslu çaylarını içtiği, gelincik cigarasını tellendirdiği cumbası, rumba olmuş,o dem’in buharı kimbilir havanın hangi zerresinde hayat bulmuştur kendine. nenemin çitin yanında durup, yazmasını sallayarak beni paşakapısı ilkmektebine uğurladığı, ispiro amcanın bostanını da yağmalamışlar. üsküdara sebze meyve satan bu urumun dantele gibi işlediği topraklardı buralar..