bildirgec.org

lirik hakkında tüm yazılar

BEYAZ ISLAK

teacher07 | 27 June 2009 16:05

Bahçem yeşil
Kelebekler uçuşmakta
Arılar, börtü böcek.
Kuşlar nağme fısıldamakta
Şen şakrak.
Gönlüm suyun şırıltısı gibi
Doğa can, çiçekler renk
Balıklar oyunda
Cıvıl cıvıl, su berrak
Avucum beyaz, beyaz avucumda
Yaz gönlüm yaz…
Avucumda pampak
Avucumda beyaz ıslak…

BÜYÜK ADAM

morfik | 09 July 2008 09:48

4 gündür hiç uyumamıştı gözleri. buranın her karışını adı gibi bilirdi. neredeyse temeline kadar. kaç odası var, kaç koridoru, medivenleri kaç basamaktan oluşuyor … bu büyük taş binanın her miliminde koşturdu. bütün simalarını tanırdı. asık suratlarının kendine bakıp gülümsemelerine her seferinde yeniden şaşırmıştı. şeker kız candy esprilerinin ardından şeker almak için koşturarak gittiği tek bir oda vardı. mor çiçekler açmış menekşelerin bulunduğu oda. menekşeleri de bu odada bulunan her şeyi çok sevdiği gibi sevdi. en çok masa başındaki büyük adamı seviyordu. 6 yaşındaydı ve bu adamdan başka kimsesi yoktu. annesi ve kardeşleri bir senedir bu adamla yalnız bırakmıştı onu. nedenini hiçbir zaman anlamadı, geri döndüklerinde bin kez açıklamalarına rağmen aklı ermemişti. tüm bu yaşananlara karşın bu adam sayesinde mutsuz değildi. içi su damlasıydı ve istediği yere akabilirdi.
4 gündür hiç uyumayan gözleri her karışını biliyorum sandığı bu yerin gerçek yüzünü seneler sonra görüyordu. burası, yüzleri yitip kaybolmuş insanların toplandığı koca bir boşluktu. -1000 derece havasında iliklerine kadar, yüreğindeki en ince damara kadar üşüyordu. ellerinde tuttuğu mor çiçekli menekşe hafif bir ısı veriyordu parmak uçlarına. 4 gündür kıpramamıştı masa başından. insanlar yalvarıyorlardı birden büyümüş bu küçük kıza. ne dedikleri hakkında en küçük fikri yoktu. algılayamıyor, tepki veremiyordu. hiçbir şey yememişti. çok bitkindi. bir yudum su içiren annesini affediyordu. buz kesmiş damarları tek tek söküldü yerinden, suyu annesinin göğsünde parçaladı ve acı içinde koşmaya başladı, küçük bir kız gibi seneler önce koştuğu merdivenlerden. sendeleyip yere düştü..kahretsin burası nereydi. daha önce hiç görmemişti burayı. kesinlikle hiç gelmemişti buraya. asla unutamayacağı ve asla tarifinin mümkün olmadığı sesi o anda duydu. kendi yaşlarında bir kızın yeri göğü inleten çığlıkların arasından bıçak keser gibi ayrılan o ses. ciğerlerini parça parça kusarkenki o ses. bir insanı öldürebileceğinin ilk kez o zaman farkına vardı. güç bela kalktı yerinden 4 kişinin yardımı ile. bu kadar ağır nasıl olabilirdi? sürünerek vardı kapıya. şifreyi giriyordu ki içerden iki adam çıktı. ‘şu an alamayız. bir hastayı kaybettik ve bunu görmeni istemiyoruz.’ ‘hayır. doğruyu söylüyoruz.’dediler.
Uzun zamandır en küçük bir hareketlenmenin olmadığı yüzünde belli belirsiz bir çizgi oluştu yüreğinde kopan damarlara rağmen. o acının içine bir acı daha saplandı apansız. Allahım dedi susarak, nasıl bir şey bu yaşattığın. göçüp giden adamın da bir kızı varsa! nasıl bir insanım ben? affet. yalvarırım affet diyerek ardı arkası kesilmeyen dualar etti yabancıya. sabır vermesi için yalvardı durmaksızın. ancak iki saat sonra öğrendi gerçeği:
Dua ettiği adamın, mavi takım elbisesi ile acilin kapısından dimdik giren o büyük adam olduğunu iki saat sonra öğrendi. Beyaz gömleğinin düğmelerini kendi iliklemişti. acile girmiş ve bilinci yığılıvermişti bu adamın. bilinçsiz bir insanın tuvalete kalkmaya çalışabileceğini de o zaman öğrenmişti. hiç şaşırmamıştı bu duruma çünkü ağrılarına inat hep gülümsemişti küçük kızına büyük adam, bilinci çok kısa bir süreliğine geldiğinde ‘zahmetimden ötürü kusura bakmayın’ demişti mesai arkadaşlarına. hiç vazgeçmemişti ki insanları mutlu etmeye çalışmaktan. saçları döküldüğünde kemoterapiden; ‘yahu şu sineklere bir tabela asın kafamı iniş alanı sanıyorlar’ diyerek güldürmüştü son nefesine dek.
içinden sessizce şu sözleri söyledi: ‘astım CANIM BABAM, BÜYÜK ADAM. tüm sineklere tek tek tabela astım :)’