Ne güzel demiş Nezihe Meriç, Dünya Öykü Günü Bildirisinde: “Öykü yaşamdır. Öykü bir iksirdir. Onsuz olunmaz.” Hakikaten de olmaz öyküsüz…Öykü yazmak ve okumak, diğer edebi türlere kıyasla daha zahmetli, daha fazla emek gerektiren bir iş. Öyküde sınırlı olan edebi alana yerleştireceğiniz her sözcük üzerinde (diğer türlere kıyasla) daha çok durursunuz. Özellikle öykü yazarken hem ölçülü ve ekonomik hem de etkili olmalısınız. Zira öykü okurları daha vefasızdırlar, okumaya başladıkları öyküden kolaylıkla vazgeçip başka bir öyküye atlayabilirler. Avantajı, kısa olması, daha az vaktinizi almasıdır. Günümüzün hızlı tüketim söylemine daha uygun mahiyettedir, bu yönüyle.Yazma edimiyle ilgilenen gençler, bir dönem şiire yığılmışlardı oysa şimdi öykü türünde bir yoğunlaşma söz konusu (ki bu güruha ben de dahilim). Nitelikli öykü dergileri yayımlanıyor ancak üç ay öncesine kadar bir öykü gazetemiz yoktu. Ancak ülkemizde öykü dergiciliğine gerçekten gönül veren Bilal Kolbüken, yolculuğunun üçüncü durağına vardı bile. Türkiye’nin ilk öykü gazetesi olan Kül Öykü’nün 3. sayısı yine çok keyifli: 18 yeni öykünün yayımlandığı son sayıda usta öykücüler Sadık Yalsızuçanlar ve “Soyka” adlı öykü kitabıyla edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken Zafer Doruk ile yapılmış söyleşiler yer alıyor. Ayın kitabı olarak Ahmet Büke’nin “Çiğdem Külahı” adlı eseri değerlendirilirken, son sayının odak öykücüsü, Ruth Rendell: Yaşamöyküsü, yazarla yapılan söyleşi ve “Parıltılı Bir Gelecek” isimli öyküsü, gazetenin odak kısmında okunabilir. Ayrıca her sayıda, Foto-Grafi, Komiser Cemal Öyküleri, Öykü Atölyesi gibi kısımlar öykü yolculuğumuza eşlik ediyor. Gazetenin 15 Nisan’da yayımlanacak 4. sayısında ise okurları hoş bir sürpriz bekliyor: Kültür sanat gazetesi “Kosmik Yumurta”, gazetenin ücretsiz ilavesi olarak verilecek..