Tembellik, değerler sisteminde pek olumlu karşılanmayan bir durumdur. Tembellik, çalışma isteğinin olmaması, işten, çalışmaktan, meşgaleden tiksinme, sürekli dinlenmeye ve asalak yaşam biçimine olan eğilim şeklinde açıklanabilmektedir. Bu tanımda tembelliğin özünde olumlu bir şey yokmuş gibi gözükmektedir. Tabii her şey bu kadar basit değil. Tembelliğin birkaç çeşidi var. Bu yüzden kendinizi, çevrenizdekileri tembellikle suçlamadan önce tembelliğin çeşitlerine ve içeriklerine bakmakta fayda var.
İlerleme motoru şeklindeki tembellik.
Tekerlekten internete kadar insanlığın zamanını ve gücünü rasyonel bir biçimde harcamasına elveren icatları yapan mucitlerin çoğu “tembel” olmuşlardır. Sorunun çözümüne yönelik sergilenen yapıcı yaklaşımdan hareketle bu duruma tembellikten daha çok somut bir sorunu fazla çaba harcamadan optimal yöntemlerle çözme isteği denebilmekte. Aynı şekilde herhangi bir görev/ödev (işte, okulda, evde) alan birini, bunu yapmaya acele etmemesinden dolayı tembellikle suçlamak da yanlış olabilir, çünkü bu işi yapmadan önce en mantıklı, sonuç alıcı yöntemini bulmaya çalışıyor olabilmektedir.
Bünyeyi koruma tepkisi olarak ortaya çıkan tembellik.
Bazen iş yapma isteğinin olmaması, fiziksel ya da zihinsel olarak aşırı yoğunluğun sonucunda da ortaya çıkabilmekte. Fizyologların dilinde “korumacı frenleme” anlayışı vardır. Bu anlayışa göre, uzun zaman boyunca ara vermeden çalışanın vücudu, bir gün basit işlevler için bile güç bulamayacak, bünye insanın denetiminden çıkacaktır. Aniden elinde kitapla yatakta uzanmak, netten ya da telefonla arkadaşlarla sohbet etmek, planlanmamış öğle uykusu istenebilmektedir. Bu tarz “tembellik”, günün 24 saatini çalışarak geçiren insanlara özgüdür.