Dün gece İstanbul’un çok “lüks” bir semtinin yamrı yumru kaldırımlarında popomu koyacak bir avuçluk yer buldum.
Pek meşhur italyan modacıların adını taşıyan devasa güneş gözlükleriyle ruhlarını örtmeye yeminlilerin gözbebeklerini seçemesem de, gelen geçenin şaşkın bakışlar attığına emindim.

Ruh tartan tartımı bisküvi kartonlarından devşirdiğim kaideye itinayla yerleştirdim.
İşin çığırtkanlık boyutunu “lansman” etiketiyle kaplamaya hazırlanırken, “mekap” ayakkabılarımın burnuna arsız kedi edasıyla kırış kırış bir kağıt parçası yapıştı.
Aldım elime. Bir prospektüsmüş. Okumaya başladım.