Tarihimizde Karahanlılar’a kadar dayanan Türk çini sanatı böylelikle yaklaşık 1000 yılı aşkın bir süre Türk mimari eserlerinde yüz görümlüğüne çıkmıştır. İlk gelişmiş örneklerini Konya’da 13.ncü yy’da inşaa edilen Kılıçarslan Sarayı (depremde yıkılıp tekrar inşaa edildikten sonra anıldığı adıyla Alaeddin Keykubat Köşkü) sergilemiş; daha sonraları Osmanlı çiniciliğine devredilen miras Selçuklu mozaik çini işlemeciliği ve renkli sır tekniğinin birleşmesi sonucu oluşmuş ve beşiğini İznik olarak kabul ettirmiştir. Selçuklular’ın yıkılışından sonra Germiyanoğulları Beyliği‘nin Kütahya‘da bıraktığı çini mirası da ayrıca hatırlatılması gereken bir konudur.

Osmanlı’nın nadide eserlerinden Bursa Yeşil Camii’nde çinilerin yıllara meydan okumaya çalışan örneklerini görmek mümkündür. Her ne kadar Osmanlı devraldığı tekniklere çok renkli sır tekniği ve sır altı tekniğini de eklese, çini, mimari eserlerde özellikle dış cephe kullanımında doğa şartlarına direncini ne yazık ki; kanıtlamakta zorlanan bir sanat eseri – göz nurudur.