Ne zaman onun filmlerini, video enstalasyonlarını düşünsem aklımdan yağmak isteyen, bir türlü içini bırakamayan, sıkıntılı, simsiyah bir gökyüzü geçiyor. Hayatın görmekten kaçındığımız kareleri, toplumun kafasını çeviriverdiği karakterleri, unutayazdığımız renkler, uzak durduğumuz, uzaklaştıkça içine battığımız ne varsa, tutup yeniden gözümüze sokuyor, o. Simsiyah bir gökyüzü gibi keder yüklü ama bir o kadar gerçek işte. Kapkara ve gerçek. Tıpkı hayat gibi.Kutluğ Ataman, ilk ışığı, 1994 yılında, uzun metrajlı filmi “Karanlık Sular” ile yaktı. İsmi gibi simsiyah bu cinayet hikayesi, sanatçının ülkemizle birlikte uluslar arası sanat alanında da hemen işaret edilmesini sağladı. Ama Ataman aslında Lola ve Bilidikid (1998) ile kırdı camları. İkiyüzlü, korkunç ahlak anlayışımız, zihinlerimizdeki ırksal örümcekler beyazperdeden izleyicilere yürüdü. Sonra Perihan Mağden’in İki Genç Kız isimli romanını sinemaya uyarladı (2005). O çarpıcı, hızlı, derinlikli roman ancak bu kadar iyi, sahi film olabilirdi. Ataman, elindeki kırılgan malzemeyi çarçur etmedi, yetenekli bir aşçı olduğunu gösterdi. Sanatçı en çok bu filmle ülkemizde tanındı. Siyah-beyaz fotoğraflarla dört köylünün Ay’a seyahat etme çabalarını anlattığı son filmi (2009), Ataman’ın sinemanın bambaşka pencerelerinden ustaca bakabildiğini kanıtladı.Sinema, Ataman’ın sadece bir yönü. Sanatçı esas olarak sergi ve video enstalasyonlarıyla biliniyor. İstanbul Modern, 10 Kasım itibariyle Ataman’ın video enstalasyonlarından oluşan en zengin sergisini açıyor. İçimdeki Düşman isimli sergide, 11 çalışması var sanatçının. Bu çalışmalardan en önemlisi Peruk Takan Kadınlar (1999), dört kadının, peruk takmak zorunda kalma sebeplerini tartışıyor özünde. Terörist diye kovalandıktan sonra hayatını saklanarak geçiren bir kadın, kemoterapi yüzünden saçı döküldüğü için peruk takan tanınmış gazeteci, türban taktığı için sınıfa alınmayan genç öğrenci, polis tarafından yakalanınca tüm saçı kesilen transseksüel. Bu dört kadının videolarını izlerken zihninizde bir sürü soru belirecek, kimlik, cinsiyet, aidiyet diye düşünürken dört ekran birbiri içine geçişecek. Sergide kaçırılmaması gereken, en mühim iş bana kalırsa bu. Çıplak, yakın, sarsıcı, cesur bir iş.