İstanbul’da değilim.
Nerede olduğumu şimdi şimdi daha iyi anlıyorum.
Ege’nin bir köyünde balıkçı kahvesinin bahçesindeyim.
Mevsim yaz. Gök ateş.
Bahçe köy sakinleri ile dolu; Çoğu yabancı.. Gaven adlı İngiliz, dut gibi sarhoş; Yakasına koskoca bir
krizantem takmış, bakır rengi sakallarını kaşıyor.. Sağımdaki masada oturuyor. Yanında siyah saçlı, yanık tenli dudak boyaları akmaya yüz tutmuş geceden kalma bir kadın. O da sarhoş..
Adamla selamlaşıyoruz, kız tedirgin gibi gözüksede halinden memnun. Oturduğu taburede şile bezi elbisesini yarı beline kadar sıvamış, ten rengi donu gözüküyor..
Gaven’la kısa bir tanışıklığımız var. Bu saatte ne iş gibilerinden soruyorum.
“alkolün zamanı olmaz” diyor.
Geceyi Bodrum da geçirmişler, kanları kaynamış birbirlerine. Kahvelerini içtikten sonra teknelerinde
uyuyacaklarmış..