Yaşamımda dönüm noktası, sisli puslu mart ayında bir Pazar günü. Günümüzden 28 yıl önce. O gün annem canciğer
kuzu sarması arkadaşı Nemide teyzeye ev oturmasına giderken bana “sen de akşamüzeri dört gibi gel, geç kalma. Akşam ağabeyin de oraya gelecek beraber döneriz. Yağmur yağarsa bahçedeki çamaşırları içeri al. Oyalanma derslerini bitir” diye sesleniyor.
Oh!.. evde yalnızım. Sigara?.. Sigara yaksam bir tane… ağzım kokar mı acaba anneme? Yok canım… niye koksun? Hem bak kaç saat var daha dörde.
Yakıyorum… İlk koku muhteşem. Kibritte mi keramet bilemiyorum. Şöyle elimi ileri doğru uzatıp yanan sigaranın ucundan çıkan büyülü dumanı izliyorum. Bu sefer içime çekiyorum dumanı tedirgin oluyorum aynı zamanda. İki nefes daha… Pişman oluyorum. Çünkü geçen sefer Leyla ile denemiştik bu dumanı içimize çekmeyi. Sonuç berbattı. Ne yaptım diye hayıflanıyorum.