bildirgec.org

helena hakkında tüm yazılar

troya efsanesi-I

| 05 September 2009 10:16

paris ve helen
paris ve helen

Troya bizim tabirimizle Truva antik kenti Çanakkale Boğazı’nın güneyinde yer alır. Homeros’un ilyada’sında bu hikaye i.ö 750 yılında vuku bulmuştur. Fakat Troya Savaşı’nın bir efsane mi, tarih mi olduğu tam olarak saptanamamıştır. Zeus’a göre Troya savaşı üç güzel kadın arasındaki rekabet mücadelesiyle başlar. Zeus’un karısı HERA, APHRODITE,ATHENA.Bu üç kadının arasında inanılmaz bir kıskançlık vardı.Bir şölende uyumsuzluk tanrıçası Eris elinde altın bir elmayla gelir ve elmaya en güzel kadının sahip olacağını söyler. Bu üç kadın elmanın kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Eris bu işin içinden çıkamayacağını anlayınca elmayı verme görevini Zeus’a aktardı. Zeus bu işin içinden çıkamayacağını anlayınca bu görevi Troya Kralı Priamos’un Oğlu Paris’e devretti. Kadınlar farklı şekillerde Paris’e vaatlerde bulundular. Paris, kendisine en cazip geleni; Aphrodite’nin teklifini yani yeryüzünün en güzel kadınının aşkına karşılık altın elmayı Aphrodite’ye verdi.O dönemde yeryüzünün en güzel kadını Helendi. Fakat HELEN‘ Sparta kralı Menelaos ile evliydi. Üstelik bu evlilik Helen’in diğer taliplerine karşılık Yunan savaşçılar tarafından korunuyordu. Paris kendisini Troya’ya elçi olarak atanmasını sağladı.

65 yılda yazılan bir eser: Faust

nacak | 04 June 2009 10:53

Ünlü Alman oyun yazarı Johann Wolfgang Von Goethe 1749 yılında Frankfurt’ta doğdu. 1832 yılında ölüm döşeğinde son sözü ‘ışık, daha çok ışık‘ olmuştur. Goethe’nin en önemli eserleri Faust, Genç Werter’in Acıları ve Doğu Batı Divanı’dır.

Goethe hukuk eğitimi almış ve doktora aşamasına kadar bu eğitimini sürdürmüştür. Annesi kadar duygusal, babası kadar da akılcı birisidir. Resim ve tabiata karşı ilgi duymuş ve eğitimini tamamladıktan sonra kendisini edebiyata adamıştır.

Dünya klasikleri arasında önemli bir yer tutar Faust. Adeta Goethe’nin bütün eserlerinin sentezi gibidir. Goethe çok genç yaşta Faust’u yazmaya başlar ancak ömrünün sonlarına doğru eseri ancak tamamlar. Başladığında 18, bitirdiğinde ise 83 yaşındadır. Eser 2 bölümden oluşur. Sade ve anlaşılabilir tarzda olan ilk bölümde, Goethe’nin hayata verdiği önem göze çarpar. Daha karmaşık olan ikinci bölüm ise felsefe ağırlıklıdır.

“Hazlarım dünyadan fışkırıyor, güneş acılarımı aydınlatıyor” sözü, insandaki kader inancını yansıtıyor. İnsanoğlu ne kadar araştırırsa o kadar anlıyor bilgisizliğini, bilginin sonsuzluğunu. Hayatın kendisi hatalarla ve acılarla doludur. Ama insan yine de içinde bir yerlerde iyilik barındırır. Ulaşmak elinden gelmese de doğrunun ne olduğunu bilir. Faust’un ruhu da böyle karmakarışıktır işte. Bir yandan dünyaya dört elle sarılır, her şeyi elde etmek ister; bir yandan da hiçbir şeyden gerçek haz alamaz, gökyüzüne ulaşmak ister. İki ruhlu karmakarışık bir insandır Faust. Hayata değer kazandıran da Faust’un ruhundaki bu çatışmadır zaten.

İkinci Faust’ta romanın tonları değişir. Bu bölüm, meleklerin Faust’un ruhunu gökyüzüne çıkarmasıyla son bulur.

Faust’un teması Kuran-ı Kerim’de anlatılan şeytanla Allah arasında geçen diyalog üzerine kuruludur. Şeytanın insanoğlunu yoldan çıkaracağına dair ahdı…

“Zeytun” antlaşması…

koza 68 | 07 February 2007 11:45

19 ekim 1895, Maraş’ın , Zeytun beldesi yakınlarında Karanlık Dere…
Ermeni çeteciler bir toplantı yaparak, ayaklanma kararı alırlar… Bölgenin , diğer yörelerle irtibatını sağlayan telgraf telleri kesilir ve saldırı başlar…
İsyanın finansmanını, Osmanlı Devletinin açtığı, bölgedeki tüm ihaleleri alan ve servetine servet katan Maraş’lı, Agop Hırlakyan sağlar…İngiltere’nin Halep ve Adana konsoloslukları da isyana destek verirler…Kamu binaları basılır; Kaymakam, asker, subay ve kamu görevlileri isyancıların eline geçer...Andırın Hükümet konağı yakılır…
Osmanlı, Zeytun isyanını bastırması için Mustafa Remzi paşayı görevlendirir...20000 Türk’ün şehit edildiği,125 ermenin öldüğü isyan, İngiltere,Fransa ve Rusya’nın da araya girmesiyle bastırılır…Asilerin bir kısmı tutuklanır, bir kısmı kaza merkezine sığınır…Dış güçlerin baskılarıyla , Osmanlı tarihinde bir ilk gerçekleşir ; Hükümran bir devlet, kendi yapısı içindeki bir azınlıkla anlaşma yapmaya zorlanır…
Osmanlı; Almanya,İngiltere,Fransa,Rusya’nın da katılımı ve gözetimi altında Ermeni çetecilerle “Zeytun” anlaşmasını imzalar…Yapılan antlaşmanın maddeleri arasında, vergi borçlarının affından tutun da , Ermeni komitacılarının ellerindeki silahlara dokunulmaması kaydı bile vardır…
Yirmi beş yıl sonra…
Birinci dünya savaşının nihayeti, Osmanlı yenilmiş,Maraş bölgesi Fransız işgali altında…
Ermeni komiteci Hırlakyan’ın torunu, Osep’in kızı, Helena Fransız işgalcilerin komutanı ile bir baloda dans etmektedir…
Fransız subay,Helena’nın somurtganlığından şikayetçidir;
-Matmazel!, Kendinizi tam olarak bana veremiyorsunuz, sebebini öğrenebilirmiyim… der.

Helena’nın yanıtı çarpıcıdır…Maraş kalesinde dalgalanan Türk bayrağını göstererek;
– Mösyö, kalesinde hala Türk bayrağı dalgalanan bu topraklarda kendimi nasıl özgür hissedebilirim de mutlu olabilirim!…