bildirgec.org

f tipi hakkında tüm yazılar

BIR F TIPI YAZISI

SUVEYDA | 27 December 2006 19:03

F Tipi cezaevi’ne konulan bir insan neler hisseder, bunun çok yakindan bir tanigi olarak bu yazimi sizlerle paylasiyorum:

BIR F TIPI YAZISI

ya da

Adem Mütecezzinin Bir Günü ve Her Günü

günler, ıslak zemin üzerine düşen kar taneleri gibi, hiçbir yükselti bırakmadan erirken tüm soğukluğuyla; hatıralar sandığında biriktirecek bir nefese bile sahip değildir insan…insansız yaşanan gün hayaldir, hayır yaşananın hayali değil; hayalmişçesine yaşanan, kabus ama bir kabusun kendini görene varlığını hissetme imkanı veren şiddetinden yoksun….yokmuş da varmış gibi yaşanan bir yaşam…yokluğun şiddeti; varolanın şiddetinin aksine, bir türlü nerenin acıdığını kestirmene izin vermez…sözün üzerine söz birikmeden, gülüş gülüşe katılmadan, gözler gözleri görmeden, günler nasıl dikilir ki ayaklarının üzerine, günler nasıl ayaklanır ki hayat meyvesini koparmak için… gözünün karşısında bir göz, sözüne karşılık bir söz, gülüşüne karşılık bir gülüş yoksa; kaybolmaya başlar yüzün…ağzının içindeki dilin, yüzünün iki yanında varmış gibi duran kulakların, görmek istediğini bir türlü göremeyen gözlerin….onların varlığını kanıtlamaya çalışırcasına kim bilir belki aynaya koşarsın….gözünün içine bakarsın, varlar mıdır acaba aynadan sana bakan “sen de kimsin” der gibi bakan gözler…durum gittikçe vahimleşir; aynadaki göz, değil sana varlığını göstermek, senin varlığına bir soru imi gibi bakmaktadır…senin varlığını sorgulayan gözlere diklenircesine, kalbin, bildiği bir dili devinmektedir küt küt atarken, “yaşıyorum ya işte” dercesine…dilin tahammülü yoktur kalbin kırılgan mırıltısına, birden bire fırlar, arkadan biri iteklemişçesine…dil kendini kırmızı bir boya gibi serpmiştir sanki aynaya; saçma deyip çekilirken sıkıntının huzurundan…kulak mı…o bir yabancı gibi dinlemektedir olup biteni; tüm iç ve dış sesleri, uzak ve yakın sesleri…keza artık ona yetmektedir durup dinlenmeksizin çaldığı çınlama; o nereden geldiği belli olmayan bir sesi dinlemektedir ıssızlıkta… eller, sarhoş da olsa evinin yolunu bulan bir adamın ayakları gibidir…eller yüze böyle dokunur…dağılan parçaları yerli yerine yerleştirmek ister gibi, karanlıkta düşmemek için tutunup duran bir el gibi…