Bir Türk Kızılderili kabilesi
MESAİLER!

1970 ve 1980’ li yılların siyah beyaz televizyon yayınlarını hatırlayanlar, eminim, kızılderilileri ve kovboy filmlerini de hatırlıyorlardır. Çocuk aklımızla o zamanlar kovboyların tarafını tuttuğumuzu hatta belimize sarılan mermi dolu kemeriyle kovboy tabancası takımları aldığımızı da hatırlıyorum. Kabile isimleri ise şöyleydi; Siular, Apachiler, Comançiler…O günlerden aklımda kalan başka bir keskin hatıra ise babamın beyaz arabamızı satmasıdır. Ne zaman kullanmaya kalksak çalışmayan ve arkasından mahalleli yardımıyla itilerek çalıştırılan eski arabamız yerine, nasıl olduysa kısıtlı imkanlarımıza rağmen yepyeni bir araba almıştı babam. Tam da o günlerde evdeki eski mobilyalar da yenileri ile değiştirilmişti.
Ülkemizin en büyük, en gözde, çalışılmak için en fazla can atılan birçok şirketinde, çalışanların türlü bahanelerle ücreti ödenmeden normal çalışma saatleri dışında mesaiye bırakıldıkları, kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçek. Yıllar önce bir bankada çalışırken arkadaşlarımla onlara bir isim takmıştık. “MESAİLER” diyorduk. “Onlar kızılderili bir kabileden geliyorlar. Para almadan çalışmak onlarda gelenekmiş”
Bir çok şirket bu duruma çözüm bulmak bir yana bunu profesyonelliğin bir gereği olarak çalışanlarına neredeyse ezberletmeye çalışıyor. Sonra da çalışan motivasyonunu nasıl sağlarız diye kara kara düşünüyorlar. Oysa bu durumun nedenlerinin profesyonel olmakla ilgisi yok. Üstelik F.Herzbergin çok bilinen çift etmen ( Hijyen-güdüleme ) kuramına göre, insanları etkin ve verimli birşekilde çalıştıracak işyeri kurallarının başında; genel işletme politikası ve yönetimi ile işyerindeki fiziksel çalışma koşullarının öncelikli olarak çok iyi olması gerektiği vardır. Bunun ardından – gerekli motivasyonel davranışlarla birlikte insanları üst düzey performans için güdüleyebilirsiniz – noktasına ulaşılır. Neredeyse şirketlerdeki bütün üst düzey yöneticiler ile insan kaynakları yöneticileri/çalışanları da bu kuramı bilirler.