Şimdiye kadar bir albinonun yüzüne dikkatlice baktınız mı hiç? Albinolar hakkında bir fikriniz var mı? Ya da bir albino musunuz, yani böbreklerinizdeki malpigi tabakası, melanin pigmentini sentezleyemeyenlerden misiniz? Eğer öyleyse buyurun ‘Dublörün Dilemma’sına
Algınız bundan sonra albinoları seçebilir. Çünkü o belki de ilk defa bir romanın kahramanı olmuştur. Entelektüel albino Nuh Tufan her ne kadar ‘Küstahlık etmekten bedensel bir kaderle men edilmiştim’ diyorsa da -ki küstahlık onun men edemeyeceği özelliğidir; çünkü sanatseverdir- arkadaşı İbrahim Kurban’ın hazırladığı maskelerle istediği yüzü suratına kopyalayabilecektir. Veriler şöyledir: Atipik şizofren, entelektüel, dindar, albino Nuh Tufan; zengin, zeki, dindar, yakın dost İbrahim Kurban; sadece güzelliği iki sayfayla tarif edilebilen Dilara Dilemma ve bebek bezi imparatoru, kekeme ‘talihsiz’ Ferruh Ferman. Buraya kadar her şey filme hazırlıktır. Müziğin temposunu da duyuyorsanız artık film başlamıştır. Nuh Tufan bir dergiye verdiği “Aynı anda iki yerde birden mi olmanız gerekiyor? Bizi arayın’’ ilânına gelen cevapla iş adamı Ferruh Ferman olur. Başta üç beş kuruş para kazanmak için yaptığı bu dublörlük işi onun hayat dilemması olur. Aşkın ya da ayrılığın, paranın ya da yoksulluğun, ölümün ya da kalımın… Tüm bunlar işin görünen macera tarafıdır. Nuh Tufan’ın başkasının kaderini yaşamaya talip olması da felsefi zemini.