Hiç yoktun aklımda,hiç yoktu aklımda seni hatırlamak o an,üstüne üstlük bir de yazı yazmak…
Senden başlayıp konu,başka yerlere bağlanır umuduyla oturdum zaten klavyenin başına… Elimdeki kalemden kurtulmak için oturdum klavyenin başına…Bazen sevmiyorum çünkü kalemi sayende…Biraz önce de o getirdi seni aklıma…Elimin her zamankinden farklı dansı kalemle adi bir işbirliği içerisine girdi ve resmen seni yazdı kağıda…Sadece senin gibi yazarak… Öyle uzun uzun ismini karalayarak da değil. Nasıl mı?
Bir ‘b’ yaptım ki demin…Hiç öyle yapmam, o şekil yazmam ben küçük ‘b’ leri… Önce yukardan bir çizgi indirir,sonra aynı çizgi üzerinden biraz daha yukarı çıkıp, yukarıdan aşağıya doğru bir çizgiyi kıvırarak yaparım dairesini…Yani,hep böyle yaparım ben küçük ‘b’ leri. Ne olduysa, onca ‘b’ arasından canı sıkılmış ‘b’nin biri oyun oynadı bana, bir bemol işaretine benzedi tıpkı,tek bir hamlede,daha sancısız bir daire yaptı kendisine… Ben ‘b’ leri öyle yapmam ki , sen yaparsın…Ve bu hain ‘b’nin kıvrımlarını aynı sen bu derece aynı yaparsın… Bu derece salaş,ama kendinden emin;umursamaz ve karakterli… Hiç dersini çalışmayıp gene de sınıfını yüksek notlarla geçen zeki ve haylaz çocuklara benzer senin küçük ‘b’lerin, benimkiler ise hep özenli ve titizdirler,ayrıntıya takılıp gereksiz telaş yapanlardan, her zaman derslerine çok çalışıp daha düşük not alanlardan…