Dünyanın en büyük futbol şöleni başlıyor nihayet. Tüm dünyada spor adamları kupaya ilişkin haberler veriyor, yorumlar ve analizler yapıyor en heyecanlı halleriyle. Sakatlık haberleri, ölüm grubundan kimlerin çıkacağı ya da kupayı Arjantin’in kazanması durumunda Maradona’ nın gerçekten çıplak koşup koşmayacağı konuşuluyor keyifli keyifli. Evet bu yaz kadınlar “yine mi futbol” tandaslı konuşmalar yapıyor olacak. Pek çok erkek de ayağını uzatarak, göbeğini kaşıyarak, birasını içerek anın tadını çıkaracak: carpe diem. Kadınlarımızı futbolun içinde görmek isteriz elbette, onlar da bizimle beraber izlesinler isteriz; izleyenleri ayrı bir severiz. Hele bir de bu eğlenceye dünyanın dört bir yanından halkların katıldığını düşündüğümüzde “olimpik ruh” çağırmışçasına tüm dünyaya kardeşçil, barışçıl enerjiler yollamaya başlamışızdır. Transa geçmiş beynimiz artık başka başka çalışmaya başlamış, kendi ezberini bozmuştur: halklar bir, sınırlar suni, bayraklar masum, iktidarlar provokatif!

Evet bayraklar fazlasıyla masum. Dini bütün, bellekleri sağlam, her daim ümit var ve barışçıl. Devletler de yapay, sınırlar gibi! İnsanoğlunun genlerinde varolan hümanizmaya inat devletlerin refleksleri bir o kadar gaddar!

Şimdi devletleri boşvermek en iyisi (hep onlar vatandaşlarını boş verecek değiller ya) biz dönelim bayraklarımıza. Bahar gibi, rengarenk, cıvıl cıvıl bayraklara…