bildirgec.org

akira terao hakkında tüm yazılar

Ran (1985)

queennothing | 13 September 2011 22:20

1910 senesinde Japonya’da dünyaya gelen yönetmen Akira Kurosawa, “Yojinbo”, “Seven Samurai”, “Rashomon” gibi filmlerle başarısını kanıtlamıştır. 1998 senesinde kaybettiğimiz Kurosawa’nın yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Ran“, 1985 senesinde gösterime girdi. İngiliz oyun yazarı William Shakespeare’nin “Kral Lear” adlı eserinden uyarlanan film, En İyi Sanat Yönetimi, En İyi Set Dekorasyonu ve En İyi Yönetmen dallarında Oscar adayı olurken En İyi Kostüm Tasarımı dalında Oscar kazandı. Tatsuya Nakadai, Akira Terao, Daisuke Ryû, Jinpachi Nezu gibi isimlerin rol aldıkları eser 12 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle çekildi. 16. Yüzyıl’da geçen “Ran”, eleştirmenler ve sinemaseverler tarafından Kurosawa’nın başyapıtı olarak görülmekte. Orjinal süresi 162 dakika olan “Ran”, tüm sinema seyircilerine tavsiye edilebilir.

“Tünel”

ashg | 29 April 2009 10:02

Düşler” – “Tünel”

Akira Kurosawa’ın “Düşler”inde üçüncü dördüncü hikaye olan “Tünel” bana göre bu sekiz hikayenin içinde insanı en çok etkileyen film. Kısaca bir tünele giren ve orada ölümünden sorumlu olduğu başka askerlerin hayaletleriyle karşılaşan bir askerin tünelin sonuna varma çabaları anlatılıyor. Yönetmen bu filminde evrensel bir konuyu işliyor ama Japon değerlerini ve etkisini hissediliyor.

Film, ıssız bir yolda tek başına bir askerin görüntüsü ile başlıyor. Genel planlarla örülü filmde Kurosawa tablo gibi kadrajlanmış görüntüler elde etmiştir. Alacakaranlıkta karşına çıkan ve sonu görünmeyen tünele girmek üzereyken bir köpeğin ulaması ile asker gerilemeye başlıyor. Tünelden çıkan köpeğin üzerinde el bombalarının olduğunu görüyoruz. Köpekten korkan asker yavaş yavaş tünelin karanlığında yok olmaya başlıyor. Yönetmen konusunu hemen hemen aynı ölçeklerle anlatıyor: Orta ve Amerikan Plan. Kurosawa’nın ağır bir ritimle tünelin sonunu görmeden ilerleyen kamerası bizimde askerin tedirginliğini yaşamamıza neden oluyor.
Tünelin sonuna çıkan asker tünelden gelen ayak seslerini duyar ve korkuyla -ve büyük bir olasılıkla- köpeğin gelip saldırmasını bekler. Tüneldeki karanlıktan orada ölümüne tanık olduğu “Er” rütbeli Noguchi gelir. Askerin koyu ceset makyajından bir ölü olduğunu anlarız. Bu makyaj biçimi yönetmenin Japon öğelerini göz ardı etmediğini gösteriyor. Askerin ceset makyajı geleneksel Kabuki Tiyatrosu’ undaki figürleri andırıyor. Er komutanına gerçekten savaşta ölüp ölmediğini soruyor! Gerçekten öldüğüne inanamayan asker eve gittiğini ve annesinin onun için hazırladığı kekleri yediğini anlatıyor. Filmin dramatik olarak en etkileyici bölümü erin uzakta kalan ışıkları gösterip evine gidememe acısını anlattığı sahne. Ailesinin O’nu beklediğini komutanına anlatıyor. Noguchi artık savaşta öldüğünü kabul ediyor ama bunu ailesi asla kabul edemeyecek. Noguchi arkasını dönüp tünele doğru giderken komutanı O’nu uyarıyor ve son kez erin kendisini selamlamasını istiyor. Er Noguchi tünele girdikten sonra uygun adım gelen bir grup askerin ayak sesleri duyulmaya başlıyor. Komutanın önene kadar gelip O’nu selamlıyorlar. Bölüğün çavuşu, komutana üçüncü müfrezenin kayıpsız döndüğünü söylüyor. Komutanın şaşkınlığı ve üzüntüsü film içinde en yakın ölçeklerden biri ile ile bel planla anlatılmış. Komutan üçüncü müfrezenin yok edildiğini ve hepsinin savaşta öldüğünü askerlere yüksek sesle anlatıyor. Tüm müfrezenin ölümünden kendinin sorumlu olduğunu itiraf eden komutan nasıl esir düştüğünü ve ölmeyi ne kadar çok istediğini anlatıyor. Dünyaya tekrar gelmelerinin hiçbir şey kanıtlamayacağını ve dönmelerini istiyor. Filmin ana metaforu tünel iki boyutu birbirine bağlayan bir kapı gibi düşünülmüş. Komutan tünelin karanlığına girmeyen üçüncü müfrezeyi yine emirle göndermek zorunda kalıyor. Müfreze tünelde ilerledikçe derinlerden marş duyuluyor. Askerlerini son kez selamlayan komutan olduğu yere yıkılıyor. Köpek tekrar tünelden çıkarak komutana hırlıyor.