ZEN YOLU
Zen diğer öğretilerin tersine Taocu’luk gibi sponten oluşuma, içtenliğe yöneldiği için Satori hemen kapının arkasında, her an olabilirmiş şeklinde ele alınır. Zen tutkuları bastırmak değil oluruna bırakmaktır. İnsanın içgüdüleri ahlak ve toplum kurallarından daha üstün ve güvenilirdir. Zen mistik değil, yaşayan, basit somutluğu bilen ve tecrübe edendir. Tao-Sheng’ de aydınlanmanın, gündelik yaşamda birden bire olacağını söyler. Maneviyatın çıkarı için yapılmış eylem benciliktir tıpkı sadaka gibi. Ancak “hiçbir şey gözetmeden “ yapılan eylem iç özgürlüğümüzü sağlar. Zen’e göre olandan daha önemi bir şey olamaz. Zen’de gözlerin açıklığı ve böylesi duruş ile çay içme arasına uyum sağlanmıştır hatta yer yer Zen’in tadıyla, çayın tadının birbirine uyduğu söylenmiştir. Gerçeğin, olumlamanın ve yadsımanın üstündedir. Seng-Ts’an’ın şiiri: yaşamda ya şunu ya bunu seçmek olmasa/ esrik yol o kadar güç bırakılsa/ şunu sevmek bunu sevmek bir yana/ her şey kolaylıkla anlaşılacak.Zen, zihne giriş çıkışı engellemeden ya da zihne gireni orada tutuklamadan bir seyirci gibi bu akışı izlemek ister. Kişisel bilinç durup saydamlaştığında, evrensel bilincin görünüm olanağı kazanması kendi kendine bir oluşumdur. İçgörü, sezgi, yaradılışın derinliğinden gelir, bütünüyle bağımsız ve yaratıcıdır. Zen’ in amacı, Taocu’luktan gelen spontanlık ile düşünüp, karar verme ve kararı eyleme dönüştürme sürecindeki evreler arsındaki zaman açıklığını yok etmek, bu unsurların birbirinden ayrılmaz bir bütün haline getirmektir. Bunun içinde zihinde kaygı ve duraksama gibi etmenlerin yok edilmesini yani düşüncenin yokluğu gerekir. Zen’in bu özelliği asker durumlarda kullanılmıştır.“Zazen”, Batıda yanıltıcı olarak Meditasyon olarak bilinir, Zazen, Zen’de bir noktaya ya da konuya konsantre olmak değil, zihin doğal akışına bırakıp, zihin sakinleştikçe içgörü, sezgini ortaya çıkmasıdır. Sezgisel durumda zihin, aklın bölme ve sınıflandırmasını yapmaz. Sezgisel yaşam şimdikini yaşamak, sürekli şimdikiyi yaşamayı başarmaktır. Kendi zihnimizin yarattığı doğruyla eğri, haklıyla haksız, gerçeğin böylesiliğini görmemizi engeller. Zazen uygulamalarının birinci kuralı ne çok yemeli, ne de az. Ne çok uyumalı, ne de az. Yapılabiliyor ise Lotus oturuşu olmalı.Descartes, bütün bilgileri akıl açısından eleştirerek, zihnimizi arındırarak gerçeği aramıştır. Ve en sonunda gerçek olarak düşünmeyi sürdüreni varlıktan başka bir şey kalmaması sonucunda “Düşünüyorum öyleyse Varlığım var “ diyerek gerçeği tabana oturtmuştur, Peki varlık nedir? Gerçek varlık benim belleğimde birikmiş anıların toplamından daha fazla bir değer taşır mı? Böyle bir mantık ve kurgusallık Zen’de yoktur. Yaşam sözle değil ancak yaşanarak ve somut olanla bilinir.