“Herşey beyinde biter!”Zaman da!Hayret edilmeli ki evrim geçirmemiş olgu kalmamışken dünyada,zaman hala yerinde saymakta.“Zaman çok değişti evladım”,kabul,genel bir söylem…Ama yerinde sayıyor olarak tabir ettiğim zaman,değişimlerin giydiği bir kılıf değil,sözlük anlamıyla o akıl ermez,miniminnacık zaman parçacıklarının oluşturduğu derin kuyu. Şöyle bir geri çekilip bakılınca gözleri yaşartan bir süreç değil de, üzerinde durup düşünülemeyecek,varlığı bile hissedilemeyip bir hiçlik zırhı ile örtünecek değişik bir şey zamandan kastım.Bir şey işte,henüz adı yok…Koca bir gizem.Ama sorun esas burada başlıyor.Ad yokluğu,eksikliği…Böylesine derin bir kavramdan bahsederken,soyutluklarımızın aslında isimlendirilen somutluklar vasıtasıyla harekete geçtiği, farkına varılıp anlamlandırıldığı dünyanın bu faniliği,gelin görün ki zamanı bu konuda oldukça eksik bırakmış.Demek istediğim şu ki;dünyanın en akla gelmez ve de akla sığmaz devasa bir oluşumu,düşüncesi,vesairesi mutlaka kendisiyle çok alakasız bile olsa herhangi bir somutluktan,yani isimlendirilmiş,anlamlandırılmış birşeyden peyda olurken,;sınırları,zaman ile kıyaslanığında komik derecede nokta şeklinde kalan,bu dünyaya ait sonsuz sayıdaki Şey,milyonlarca dala ayrılıyor.Hepsinin de ayrı ayrı isimleri,çeşidi var.Halk arasında sürekli kullanılanlar dışında sadece o alanın uzmanları olan kişilerin bile,bu isimleri bilip kullanma konusunda çekinceleri var. Etraf,dünya isimden,çeşitten,daldan,kategoriden geçilmiyor,üstelik bu isimler hammaddesi tek olan şeyi bölmekten başka ne işe yarıyor.Tamam,bilime sıcaklık duymadığım bir gerçek,fakat yukarıda yazdıklarım tabiiki birbirinden farklı olduğu iddia edilen şeyleri sınıflandırmak adına konulmuş isimlere karşı kökten bir itiraz değil,kendi kendime açtığım bir isyan bayrağı hiç değil.Etsem ne yazar zaten değil mi? Ama düşününce,adil olmayan birşeyler var. İlgisi olsun olmasın,her türlü ıvır zıvıra konulan bu isim,çeşit meraklılığı,eş anlamlı sözcüklerin yarattığı kalabalık da cabası; herkesin ama herkesin ilgisi olduğu kocamaann bir kavramda son buluyor,tıkanıp kalıyor,yokmuş gibi davranıyor.Yani neden sadece 4 mevsim var? Kocaman bir 3 ayı kapsayan günler toplandığında,ortalama elde edilen bir sıcaklık derecesinin adına yaz demişler.Fakat eğer ortalamalar ve genellemelerden ibaretse isim koymalar ve hayat, niye 1000 çeşit kedi var,niye 100000 çeşit balık var,niye sayısız isimde taş,çiçek,böcek;allah aşkınıza aklınıza ya da gözünüzün önüne gelip de çeşidi olmayan herhangi bir şey??? Peki ya insan?Çeşitliliğinin doğurduğu,daha doğrusu çeşitliliğinin değil de,çeşitliliğinin o aptal isimlendirilmeler,sıfatlarla vurgulandırılmasının doğurduğu onca çeşitli mide bulandırıcı olay… Herkes,herşey çeşitli,fazla…Çünkü dünya çok fazla…Dünyayı içine alan zaman kavramı fazla,böyle oldukça da çeşitlendirmelerin sonu zaten yok..Peki sıra ne zaman zamana gelecek? İyi kötü,güzel çirkin bizi,fanilikle büründüğümüz bizleri etkileyen her oluşumun kaynağı mutlaka ismi olan bir şey ise… Zamanın nasıl geçip gittiğinin farkında olmayışımız,yeterince ismi ve çeşidi olmamasından olabilir mi? Zaman herkesin ağzına geldiği gibi saliseden mi başlar,dakika saat hafta gün ay yıl asır ile devam mı eder? Bu isimlendirmeler arasında miniminnacık zaman parçaçıklarının olduğunu tabiiki herkes biliyor,fakat maharet bilmekte değil kullanmakta,biraz isim vererek hayata sokup beynin farkındalığını sağlamakta. Zamanın başı sonu ucu bişeysi nasıl olsa yok,ne kadar isim koysak nafile,bu derinlikte isimler kaybolur gider gibisinden düşünülmüş olacak ki,kavramlar sınırlı kalmış,koca yılın farkındalığı beynimize yaz kış sonbahar ilkbahar diye kazınmış,bugünden sonra yarın gelir,bugünden önce dün diye günde sonsuz kez beynimize ses frekanslarımızla çarpılmış.Halbuki zaman! Farklı şeyleri ayırmak için kategorilendirme yapıldığına bakılırsa,mantıken,bir anının diğer bir anını tutmadığı,farklılık kelimesinin kendisinden gelmesi gerektiği bu kavramın içinde aynı olan iki şeyin barınma olasılığının imkansızlığına rağmen,isimlendirmenin fakirliğin alasını yaşadığı tek alan…Ben gene demek istiyorum ki; hayatımızdaki yüksek seslerin,kulağımızla algıladıklarımızın,kendi kendimize tekrar edip,tekrar etmek için de bir isme sahip olanların önemi;sadece içimizden soyut olarak düşünüp,bu soyutluğun onların var olup olmadıkları,ya da acaba sadece bize göre mi var olup olmadıkları konusunda bizi düşüdürttüğü şeylere nazaran daha fazladır. Bu bir gerçek,En azından pratikte kocaman bir gerçek. Buna rağmen ne kadar çağ atlanırsa atlansın değişmeyen tek şey gibi gözüken zamanın kullanımına dair türlü sorunlar,bir somutlaştırma aşaması ile indirgenmeye çalışılmamış. Zaman ile yarışın sadece deyimlerde,esprilere konu olan cümlelerde kaldığı bu fani dünyada onu sınırlı kavramlarla isimlendirmek,çok büyük olan kendisini küçültme yanılgısına düşürmüyor mu bizleri? Aptallaştırıyor olsa da gerek,çünkü önüne geçilemez derecede geniş olduğunun farkında olunarak,bir yandan sanki hiç geçmeyecekmiş gibi izlenimini veren sınırlı isimlendirmelerin içerisindeki paylaştırılmış mecburi genişlik dilimi bugünün işini yarına bırakmamıza,bu ay çıkacağımız bir yolculuğu gelecek aya ertelememize sebep oluyor.Ocak ile Şubatın buluşma noktası olan 15 günlük bir zaman dilimine de bir isim takılsaydı eğer ve pelesenk olsaydı dillere,ya da ilkbahar ile yazın buluşma noktası da bir isme aracılık etseydi,vesaire vesaire, bu zaman dilimlerinin çokluğu, zamanı gözümüzde daha verimli kullanılası ve her anının olmasa da en azından şu zamana dek kaçırdığımız isimlendirilmemiş bu zaman dilimlerinin daha farkında olunası bir hayat tarzı yaratmaz mıydı? Böyle isimlendirmelerin olduğu bir durumda,artık “bir dahaki aya erteledim” cümlesi,arada somutça kaçan zaman dilimlerinin beyinde yankılanmasıyla,daha çok acı vermez miydi bize ve vicdanımıza?İstediğimiz gibi değerlendiremediğimiz zaman dilimlerinin somutça çokluğu,bizi “artık birşeyler yapmalıyım” lara daha da çok teşvik etmez miydi? Bence ederdi…Bilmiyorum,kafayı bozmuş olabilirim,ama ağızımızın söylediği herşeye inanan beynimize zaman konusunda daha ciddi uyarılar vermek gerekiyorsa eğer,farkındalık sağlayıcı birşeyler olması lazım.Çünkü ben inanıyorum ki,madem bu fani dünyanın zorlanan sınırlarından bahsediyor ve içinde büyüyoruz,bir şekilde zamanla aramızdaki mağlubiyet farkını en azından aşağıya çekebiliriz.Eğer ben geçen gün televizyonda bir ışınlanmanın nasıl yapılabileceğine dair teknikleri dinlemişsem, bundan çok çok daha azını kendi kendimiz yapabilir,en azından sadece kendi hayatlarımıza hükmetme amacını gütmüşken,bu dar sınırlarda daha fazla hakimiyet elde edebiliriz.Birilerinin koyduğu sınırları kendi ellerimizle pekala değiştirebiliriz.
yorumlar
Koyver gitsin..
pbk, tam isabet. ::)zamanın her saatine, dakikasına, saniyesine bir isim versek ne değişecek ki ?
Hiç :)..Zaten olan birşeye isim koyulmuş he Veli He Ali, Ali ye Veli desek ne değişecek..Işınlama bulunur da ışınlanırsam insan değilim..Özü bozacağına inanıyorum..
baya kelime biliyormuşsun:)
Zamanın sadece bizim algıladığımız kadarına isim verebiliriz. Bir de algılamadığımız yönleri var. Hatta belki zaman diye bir şey bile yok, bu sadece beynimizin bir sanrısı.
algılyabildiğimiz kısmına zaman adını vermiş olamayız yani öyle mi?:)
Ben de onu dedim zaten 🙂
neyi hero neyi??
zamanın sadece algılayabiliğimiz kısmına isim verdiğimizi. belki zaman diye bir şey bile yoktur ama biz olmadığını algılamadığımız için olmayan zamana isim vermiyoruz. sadece algıladığımız zamana isim veriyoruz -ki o isim de “zaman” zaten.
tamam sustum hero:)
🙂
gülme heroo gülmeee:) (iç sesss)
yok yavu. sevimlilik şeysiydi o. kötü niyetim yoktu walla.
Pbk;evet aliye veli desek hiçbirşey olmaz ama önemli olan birşey diyebiliyor olup sonuçta ali ya da veli diye birşeyin varlığının kulağımızdan beynimize çarpması…Superhero,algılayabildiğimiz kısma isim verebiliyor olduğumuza dair cümleniz demek istediğime çok yardımcı olacak; işte biz zamanın isimlendirilmiş kısmını algılayabildiğiniz kısmı olarak tanımlıyoruz fakat yok böyle birşey…Kandırmaca:D 1 ayın üçte birini,nazıl olur da aynı soyutluğa sahip sadece 1 aydan daha az algılayabiliriz? Teknik olarak imkansız,çünkü zaman bu yani..d Ama daha iyi algılayıp daha farkındaymışız gibi yapan şey işte o 1 ay olgusu…Yani 1 ayın 3 te birine bir isim takılsaydı,biz zamanın daha fazla bir kısmını,senin de dediğin gibi algılayabilecektik.Daha büyük birşey gelecekti zaman,ve asıl benim ilgilendiğim kısmı;kaçırdığımız,isimlendirilmiş dolayısıyla farkında olduğumuz zaman parçacıklarının her yitip gidişi bizi daha çok acıtacaktı,daha çok zaman kaybettiğimiz hissini yaratacağı için…
Yoksa zaman var mı yok mu,ışınlanma olunca nasıl oluruz gibisi sorular ilgi alanım değil:D
Çok mantıklı geldi, böyle bir yazı yazdığın için teşekkür ederim. İsimlerimi de araştıracağım ve her haftaya isim koyacağım ve öyle nitelendireceğim, yazacağım…Spiritüel isimler bulacağım ki, onları ne kadar kullanırsam o derece iyi.Sevgilerimle, ‘sayın zaman düşkünü zeki’ arkadaşım…
Isimlerin hicbir onemi yok, biri size, “bakar misin” dediginde bakmiyor musunuz..
Sen şimdi dalga geçtin dimii…Olsun,göze alarak yazmıştım:D
dalga gecmedim, en basindan beri soyledim, isimlerimizin hicbir onemi yok, takilmayin diye..
Tamam işte Pbk,biri bakar mısınız dediğinde bakmıyoruz belki ama biri ismimizi söylediğinde bakıyoruz. Yani isimlerin önemi warmış:D
Bir de ben Astral’a söyledim dalga mı geçtin diye..:))
Tamam anladim, ama biri arkamizdan kosup geldiginde magaza da bir yerde bakar misin dediginde bakiyoruz iste o zaman adimiz o an icin “bakar misin” oluyor..
Ya Pbk..:D:D Bana birini hatırlattınn ama..:D Neyse:DOlay farklı bir boyuta gelse de…Tamam,adımız bakar mısın oldun.. Hiçbir sakıncası yok.. Yeter ki bir adımız olsun ve o ana bakar mısın sözcüğü madem bizim adımız,bize kendimizi hatırlatsın.. Bunu demek istiyorum. Benim isimlerle bir derdim yok.. Ama isimlerin farkındalık sağladığını kimse reddedemezz… İsim verilmemiş daha bir çok şey olabilir ve biz onları sadece isim verilmedi diye bilmiyor olabilirizz… Öyle değil mi ammaa??
Burda kendin de illa bir isim yakıştırması yapıyorsun zaten bak:D Mecburi geliyor falan filan..
Bak beni buradan alip Astral yolculugu falan yaptiracaksan hayatta gelmem, bilesin..
:D:D Ben onu yapmaya çalışan biriyle tanıştım bu yaz :S Ürpererek dinledim,kimseyi çekmem çekemem o yola:D
ben de hep günlerin neden 24 saat olduğuna takmışımdır. en az 36 saat olmalıymış. dalga geçmiyıorum. 36 saatlik periyotlarla yaşamaya çalıştığımız zaman da gayet iyi idare edebiliyoruz, tecrübeyle sabit. bari hiç değilse 25 saat olsaymış.
En iyi anlatım, en az kelime kullanılarak yapılandır (bence). Her zaman parçasına kedimizce kelimeler bulup anlatırsak bizi kimse anlamıyacaktır. Zaman parçalarına verilen isimler (karşılıklar) kargaşadan başka bir şey getirmiyecektir.Dünyaca kullanılan zaman isimleri birisinin böyle olsun dediği için olmamıştır. Ortak özelliklerde buluşulup kabul gören kavramlardır bunlar. Siz istediğiniz kadar parçalara bölün, isimlendirin, kargaşayı siz yaşayacaksınız. Zaman geçip gidecektir yine. Hala geçip gidiyor… 🙂
Neden herkesin her yazdığına katılabiliyorum ben?(gülmek manasında değil,agree olarak:d)Dediklerin çok doğru Teacher,zaman parçaları isimlerinin,listeden gözleri kapayıp da seçilerek,dirsekler masada eller başta,’şimdi buna ne desekk’ tarzında konulmadığını biliyorum..:)Zamanın geçip gittiğini söylemişsiniz,ben de zaten en çok bunu vurgulamak için yazdım bu yazıyı;ama çok kelimenin yarattığı karmaşıklığın diğer dünyevi alanlarda göze çarpmayıp söz konusu zaman olunca gün ışığına çıkıyor olması acı birşey aslında..Yani şimdi böyle ek isimlendirme olaylarının karmaşıklık yaratacağının düşünülüyor olması,bence bi 1950 lerde cep telefonu ve onun,internetin şu anki karmaşık sistemlerinin imkansız olarak düşünülmesi gibi birşey:DBizi kimsenin anlamayacak olması da zaten önemli değil,benim sözünü ettiğim kendi hayatlarımıza kendimizce bir anlam yüklemek.Kendimi lider devrimci bir bilimadamı olarak hisediorm:D:D
Şimdi birşey de farkettim, aslında benim en başından beri sözünü ettiğim olay,”artık daha küçük zaman dilimlerine böyle somutt isimler koymalıyız ” gibi birşey de değil… Biraz daha soyut bir çözüm,kendi kendimize oynayacağımız küçük bir oyun vesairr.. Gelin hepberaber isim bulalım gibi birşey değil aslında..:D Yok mu beni anlayan birii???
super hero DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 10:37)Zamanın sadece bizim algıladığımız kadarına isim verebiliriz. Bir de algılamadığımız yönleri var. Hatta belki zaman diye bir şey bile yok, bu sadece beynimizin bir sanrısı.simulten DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 10:39)algılyabildiğimiz kısmına zaman adını vermiş olamayız yani öyle mi?:)monosuper hero DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 10:56)Ben de onu dedim zaten :)simulten DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 11:19)neyi hero neyi??monosuper hero DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 11:28)zamanın sadece algılayabiliğimiz kısmına isim verdiğimizi. belki zaman diye bir şey bile yoktur ama biz olmadığını algılamadığımız için olmayan zamana isim vermiyoruz. sadece algıladığımız zamana isim veriyoruz -ki o isim de “zaman” zaten.super hero DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 11:küsür)yok yavu. sevimlilik şeysiydi o. kötü niyetim yoktu walla.sevimlilik şeysini yapmasaydın eblehebleh güleceğidim ama sevimlilik şeysini yaptın.. olmadı ki! yine peşimden koşmam gerekiyoraynı şeyi demiyoruzun açıklaması örn;al bi kağıt bide kalem bi elips(elips olsun ama yuvarlak olmasın) çiz heh! o kümemiz adını yaz zaman diye… tamam (şimdi içine istediğin kadar alt küme yap )senin anlattığın bu.şimdi o kümenin kapsayacak daha büyük bir elips çiz ona bir isim verme benim anlattığımda bukapiş..
Keps lak açık kalmış yine..
wuuwww..
Bu sorgulamaları ortaokulda yapardım, korkuyorum sormaya İl mare, orta mı Lise mi..
Diğer üyelerle yaş farkını çok belli ediyorsun Pillibebekkuyuda. Başkası söylese sana bunu, “a, ne terbiyesiz insan” derdim. Senin yaşında da fazla değil, il mare gibi genç birisin sonuçta sen de.
Anthro, benimle muhabbet etmeyince buralar çekilmez oluyor, değil mi..Ben ciddi olarak söyledim, ortaokulda, cevaplayamadığım bir sürü sorular vardı böyle..
sensiz buralar çöle dönüyor pillibebekkuyuda. ne diyosun :)bana da sık yaptığın muhabbet olduğundan, araya 3. tekil kişilik olarak daldım.
Pbk;yaptığın ortaokul benzetmesi aslında çok doğru değil,çünkü bu zaman,allah,din,isim vesaire konulara çocuklar ortaokul aşamasından çok önce eğiliyorlar,çevremde örnek var..Bunun adı neden buuu? tarzında sorular falan inan ortaokula yetişmiyor,sana anasınıfı deyim.Sen biraz geç başlamışsın:D Bir çocuk ortaokula geldiğinde ise,eğer beyni gerçekten istisna olarak farklı çalışmıyorsa(çok var zeki düşünen çocuk o ayrı)bu tür kavramları kendine sorun bellemenin aksine popüler kültürün zırvalıklarına çoktan kendini kaptırmış oluyor.Sorun böyle olmayanların azınlık olarak kalması zaten.Ve işte tam da senin dediğin gibi,o aslında minik beyinlerden çıkıp asıl irdelenmesi gereken konular sadece o yaşlarda kalıyor,birer çocukluk hatırası misalii,ve insanlar büyüdüklerinde küçüklüklerinin sorularını o olgun beyinleriyle örtüyolar….Ve sonucu söylemeye de gerek yok zaten..Ne kadar güzel bir dünyada yaşıyoruz? Çiçekler böcekler ne güzel??Sen bir çiçeğin yanından öylesine geçerken(genel konuşuorm)elini tutarak sürüklediğin minik çocuk o güzelliğin kendisine gelen orjinaliteliğinin farkında olaraktan kafası arkada adımları önde,o büyük elin hakimiyetinde ordan geçip gitmek zorunda kalıyor.Tıpkı milyonlarca düşüncesi gibi..Ve gene bir çocuk barış kavramının ne demek olduğunu çok daha özümseyebilirken ve bir savaş gördüğünde barışın ne demek olduğunu çok daha iyi bilirken;koca beyinlilerin(üniversitelerini çoktaan bitirmişler senin kriterinle)barıştan kastı topu tüfeği bir süre durdurup müzakerenin en çıkarlısı için yol almak oluyor.Kİmsenin beyni temiz değil!Bu cümleler de fazla ortaokulvari oldu sanırım,ama sen aslında ,çocukların küçükken sorguladıklarını büyüdüklerinde unuttuklarına bakarsak eğitimin türkiyede ne kadar zayıf olduğunu bir kez daha vurgulamış oldun;çünkü atıyorum zaman kavramı ile yakından ilgili ışınlanma olayının UZAK biryerlerde üstüne gidilmesi,küçükken sorgulananların peşinin bırakılmadığına da işaret ediyor.Ve zaten onlar bilimde hep bizden ileride gidiyor…
Hiii,ne kadar uzun olmuşşş:S:S:S Böyle duracağını bilseydim silerdim biraz.. Kusra bakılmasın. )
il mare DİYOR Kİ, (26 Ağustos 2009 21:32)Pbk;yaptığın ortaokul benzetmesi aslında çok doğru değil,Ben ortaokulda sorulan sorulardı bu sorular derken, yazını yermek ya da küçümsemek olarak kurmadım o cümleyi, gerçekten gece uyuyamazdım bunları düşünürken, gündüzleri de yorgun kalkardım, seni merak ettim o yüzden..
Ben ” merak ediyorum ,orta mı lise mi” kısmını;sen ortaokula mı gidiyorsun yoksa liseye mi olarak algıladım Pbk… Kusura bakma:S Ama zaten bunu kendime öyle bir hakaret olarak algılayıp da cevap vermiş değilim: ) O şekilde bir hakaret ne senin tarzın ne de hakarete, eden gibi yerici cevap vermek benim…d Yukarda kendimce bi açıklama yapmaya çalışmışım… Fakat böyle bir saldırdım havası da seziliyor yazının uzunluğundan…)
Neyse evri tink iz okey… Güzel beyin jimnasitiği yapmış olduk ama.d Zaman da bir kenarda durup katıla katıla güldü bisee..
sarhoşken söylenen şeyler önceden düşünülmüştür. güzel söz dimi?
Sarhoş musun ki?
ben, içki kullanmam.
Önceden düşünmeden bişeyler söyleyenlerdensin o zaman.
Kızılderili ismi gibi olmuş..
bu, sarhoşken okunmaması gereken bir deyiş. seni sarhoş eden Şeyden kurtul -ayıl sonra bi daha oku..
İlginç, senin sarhoşluğundan bana geldi olay. Altta kalmamak için mi zorluyosun kendini? Kasma bu kadar.
iki durumda da “öncesinde” düşünür insan ama şarhoşken inanmak istediğini söyler.yani önyargılı yada artniyetlisin demek istiyorum .anlıyosun beni dimi heyy! şşşt! orda mısın?
soru sordun, cevap verdim.
Sonunda soru işareti yok cümlenin. Bilmediğin konularda fazla atıp tutma diyorum ben(de). Şu açıklamaları yaptırmadan bi anlasanız işte. Soğutuyosunuz konudan.
evet, aynalı sazan yazdın sonunda bak..soru sormadın, yargıladın.busun sen işte anlıyosun beni değil mi? neden zoruna gidiyorum hı neden?(bak bu soru)
simulten, no kapiş. neyi farklı söylüyoruz anlamadım gerçekten.
Ramazan wakti yazımın altını alkol içeren sözcüklerle süslemeyin:D
Pardon.
Alcohol is strafbaar..
kendimizi hayatımızı hatta insanlığı bile değiştirme fırsatımız gücümüz var yeterki farkında olalım bu gücümüzün…
boşver, hero..
Bir sene önceki halime ne kadar yabancıyım…!Üşenmemişim neler yazmışım
demek istediğim şu ki:böyle bir cümle oluşturabilmek için EMEK gerekir.tebrik ederim.madem amaç adlandırmak:tek kelimeyle salakça.bazen sakız gibi uzatacağım zenginleştireceğim diye ifadeleri salaklaştırmaya değmez.
not: o cümleden sonra okumadım.
İfadeler ve konu salakça olsaydı ben gene aynı konu üzerine düşünüo olurdum herhalde(salaklık bakidir ya hani),şu an saçma buluyorum ama, çocukça diyelim:)
İlmare böyle denetimsiz yazılar ruh sağlığını bozacak diye endişe ediyorum.Müesses nizamı bozup, kaos yaratmanın alemi var mı?
değişik bakış açısı.Ama derin düşünen insanları seviyorum.
Ben de her ne kadar şimdi konuyu saçma bulsam da Şuleceizler, o zamanki derin düşünmüşlüğüme şimdi çok özeniyorum. Tamamen yitirdiğimi anladım çünkü bu yazıyı hatırlayınca…Saol gene de:)
tamam ben bana göre ismi koydumşafak:105 yahu bu koskoca 3 ay eder.evet gördüm sayenizde
askerlik herkes için 9 ay olacakmış diyorlar.
öylede bana faydası olmaz )