Geometri dersindesiniz, öğretmeniniz bir anısını anlatıyor.Çocukken ayakkabı boyacılığı yaptığından ve üç defa ayakkabısını boyadığı fakat parasını alamadığı bir adamı dördüncüsünde ayağında sarı tuvalet terlikleriyle öylece bırakıp ayakkabıları da babasına götürdüğünden, keyifli bir şekilde bahsediyor;(bu olay cereyan ederken sınıf gayet sessiz ve iri bir sinek gürültülü bir biçimde sınıfta uçuyor öğretmenin es verdiği yerlerde sineğin sesini duymak mümkün).Uyumak üzereyken bu hikayeyle tekrar ayılıyor derse katılma çabası içerisine giriyorsunuz fazla geçmeden bu kez biraz geometriyle,biraz fizikle ve birazda hayatla rahat bir şekilde bağlantı kurabileceğiniz bir konudan bahsetmeye başlıyor öğretmen.Zaman kavramına bir örnek vermek istiyorum arkadaşlar diyor ,ve onay bekliyor,sizde “lütfen hocam” şeklinde ki bakışlarınızı onun bakışlarına yönlendiriyorsunuz,gereken onayı aldıktan sonra,artık tebeşir kullanılmayan parlak beyaz yüzeyli karatahtaya lacivert kalemiyle bir nokta koyuyor,”bu” diyor “yaşadığımız an,bu nokta şimdiyi gösteriyor,geçmiş geçmiştir gelecek ise henüz gelmedi yani geçmiş ve gelecek diye bir şey yok,bu kavramlar sadece beynimizde oluşan izlerden ibaret geçmişin bıraktıkları,geleceğe dair ise tahminler,yaşamın an’lardan oluştuğunu pek çok kez duyduğunuzu biliyorum,geometride de şekilleri noktalar oluşturur…”diyor,bu esnada öğrencilerden biri gereksiz bir soruyla konuyu bölüyor,ders bitiyor ve zamana dair eksik bilgilerle öylece kalakalıyorsunuz.Ders bitiyor ve eve dönme vakti geliyor. Kadıköy’den eve giden yol ortalama bir buçuk saat sürüyor. insanların evlerine dönmeyi en uygun bulduğu saatler sizin için en uygun olan saatle çakışıyor – çok fena-,yer bulabilmek için iki durak geriye yürüyerek ilk duraktan binmeyi ve rahat bir yere oturup müzik dinleyerek bir buçuk saati değerlendirmeyi düşünüyorsunuz bir yandan da mizah dergisi okumak kulağa hoş geliyor; ama kısa süre sonra uyumak gibisi olmadığını fark ediyorsunuz. ( Bu arada şehirlerarası otobüslerde uyku tutmazken bu otobüslerde nasılda kendinden geçiyor insan.)İnsanın evi gibisi yok yahu; ama siz bir yakınınızda kalıyorsunuz işler yoluna girene kadar diye gelmişsiniz işler yoluna girmemiş gitmiş,neredeyse bir sene olacak,iki tane erkek kuzeniniz var ikisi de birbirinden yaramaz küçük olan sekiz büyük olan on beş yaşında,her ikisine de bir sille dahi atabilecek konumda değilsiniz teyzenize yahut eniştenize ayıp olur çünkü,çocuklara fazla yüz vermişsiniz utanmasalar sizden makas alacaklar,bu kısmen sizin kabahatiniz e tabi çocuklarda söz dinler takımından değil.Küçük kuzene ders çalıştırıyorsunuz onun ise tek düşüncesi oyun oynamak;kalem ve silgisi ansızın kavgaya tutuşuyorlar,gürültü,karmaşa,çığlıklar,( siz siz olun çocuğunuzun fazla televizyon izlemesine müsaade etmeyin.) Derken gözünüze bir şey takılıyor dershanede geometri dersinde gördüğünüz sinek televizyon ekranında öylece duruyor,azıcık ilerliyor ve tekrar duruyor sizi takip ettiğine neredeyse eminsiniz öfkeyle yerinizden kalkıyor ve elinizi pıtlık yapıyorsunuz ( “pıtlık” ne kadar güzel bir kelimeymiş) daha evvel bu pıtlıkla çok sinek öldürmüşlüğünüz var deneyimlisiniz yani,sakin bir kaç adımla sineğe yaklaşıyorsunuz pıtlığınızı sineğin sol kanat boşluğuna gelecek şekilde ayarlıyorsunuz,bu kısım çok önemli sineğin süratle çarpan kalbi sol kanadının hemen alt tarafındadır eğer yeteri kadar dikkatli olur ve sert bir vuruş yaparsanız bu,amacınıza ulaşmanızı o denli hızlı kılacaktır.Vuruşu gerçekleştirdiğiniz anda sineğin kalbi durur ve birde vuruşunuzu sert bir cisim yönünde yapmanız faydalıdır zira “bir vurursam birde duvar vurur “durumu,söz konusu sinek için geçerlilik kazanacaktır…
yorumlar
yapıcı olmak lazım.ben sineğin kalbinin nerede olduğunu öğrendim sayenizde. kalp masajını nereye yapıcağımı da az çok kestirdim doğal olarak. ama suni solunum da gerekecek muhtemelen. ben ona giremem işte, yardımcı lazım olacak…
Rahmetli sinekler.
Sinek deyince şöyle bir bilgi notu aktarayim sizlere; bazi ülkelerde kafelerin, bakkalarin duvarlarinda mukavva üzerinde yapişmiş onlarca sinek görürsünüz, ilk önce hayal falan gördüğunüzü sanirsiniz, bir müddet sonra anlarsiniz ki; o yapişkan ilaç sürülmüş mukavva bir sinek çekicidir, bazen günlerce o mukavva durur duvarda kaldirmazlar ve o pis görüntü içinde yemek yerler.
Meksikalıların da mutfak kültürü (özellikle haşerat konusunda) çok gelişmiş. Özel restaurantları var. Menülerinde ortalama 40 küsür börtü, böcek yemeği sunuyorlar. Canlı,cansız,az pişmiş,hamburger…
Bir şeyi belirtmem gerek sanırım sineklerin aslında kalbi yoktur bu yazı gereği öyle olduğunu varsaydım,ayrıca az önce trake solnumu yaptıklarınıda öğrendim,yani suni solunumda mümkün gözükmüyor.
yırttık o zaman…
bu yazıda hoşuma gidenler:1-geometri öğretmeninin anlattığı ayakkabı anektodu2-sizin kuzenlerinize tokat atma isteğiniz.sinek detaylarını ise geçiniz
pıtlık nedir bilmiyorum ama çok güzel bir hikayeymiş bu.
PITLIK : işaret parmağımız ile baş parmağımızı birleştirip küçük bir yuvarlak yapıyoruz ( çok güzel ) daha sonra işaret parmağımız bu yuvarlağın bozulması için kendini ileri zorluyor amacı düz bir hale gelmek.Velevki baş parmak buna izin vermiyor taaaki yeteri kadar kasıldığını hissedinceyedek daha sonra bir enerji boşalması yaşanıyor ve işaret parmağı düz hale gelirken önüne çıkan herşeyi hoyratça yok ediyor. işte bu kadar…