-Suçlu aramanın anlamı yok, hayat böyle bazen yalnızca tek seçim bırakıyor insana…-Tek seçim mi? yapma, sen de biliyorsun ki istemediğin hiçbir şeyi hiç kimse yaptıramaz sana!-İstemiyordum böyle olmasını diyorum, neden anlamıyorsun?-Peki, sen kendine yalan söylemekten ne zaman vazgeçeceksin?-Yalan değil, bu sonu ben hazırlamadım. Ya da tek sorumlu ben değilim. O da üstüne düşen hiçbir şeyi yapmadı kurtarmak için bu evliliği. O sadece talep eden taraftı, bense onun isteklerini yerine getirmeye çalışan bir memur…-Sen de isteyebilirdin susmak, içten içe öfkelenmek yerine. Konuşmayı seçebilirdin saklanmak yerine. Susup bekledin yalnızca bakışlarından, tavırlarından anlasın ne istediğini diye. Oysa o da müneccim değildi. Bir eşin yapması gereken her şeyi yapıyordu. Faturaları ödüyor, çocuklara bakıyor, alış verişe hatta ev işine bile yardım ediyordu.-A! Evet evet… Evlilik buydu yani… Herkesin üstüne düşeni yaptığı bir devlet düzeni. Anlamalıydı, evliliğin iş ortaklığı gibi bir şey olmadığını. Tanıyordu beni. Bakışımı, durgunluğumu sezmeliydi. Tüm bunların bana yetmediğini hissetmeliydi…-Sezgiler, sezgiler, sezgiler… Onların yerine sözcükleri koyabilmeliydin!!!Öfkeyle kaldırıp attı aynayı karşı duvara. Ne çok konuşuyordu bu aynalar kendiyle yüzleşmek mevzu bahis olduğunda. Oysa o bile susup izlemişti bu odada yaşanları. O savunduğu adam kapıları çarpıp gittiğinde niye konuşmamıştı? Niye hep son anı bekliyordu aynalar yüzleşmek için. Tam karşısında bağdaş kurup kaşlarını alırken, sağ kaşın olmadı demiyordu ya da rujun taşmış, rimelin akmış diye de hiç bağırmıyordu aynalar. Öyle zamanlarda kendin fark ediyordun kusurlarını. Sadece hesaplaşma günlerinde bu kadar çok konuşur ve her şeye karışır oluyorlardı.Yerdeki kırık parçalara baktı. Yüzü yüz bin parça olmuştu ve her bir parça kendisini kendisine şikâyet ederek bağırıyordu. Susturamadı hiç birini. Zihnini bin parçaya bölen düşüncelerden kurtulabilmek için suçunu haykıran cam parçalarını süpürüp aldı yerden.Mahkeme bitmişti, yüzleşme hiç bitmeyecekti…
YÜZLEŞME
YÜZLEŞME
sbaskentli | 02 October 2005 21:36
Günler ve geceler aslında ne kadar uzundur biliyormusunuz ..İnsan kendi ile kaldığında daha farkına varıyor zamanın aslında o kadar hızla akıp gitmediğinin…Yanımızda ki dostlar mıdır zamanın o kadar hızla akıp gitmesine neden olan yoksa yaşamın kendisimidir bilmem ama bildiğim bir şey varsa arada bir de olsa insanın kendisi ile yalnız kalıp zamanı ve anı durdurmasının gerekliliğidir.Kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki anlık telaşlara ve akıp giden o deli nehre ……Belkide korkuyoruz zamanı bir an olsun durdurmaktan ve karşılacağımız soruların cevabını kendimize verememekten…Ama nereye kadar bu korku ve kaçış….Günün birinde olmayacak mı bu nasıl olsa biz şimdi dur deyip kendimizi biraz olsun dinlemek için vakit ayırmazsak ve hatta buna cesaret etmezsek günün birinde ya bedenimiz bu emri verecek ya da ruhumuz. Ama o saatten sonra ne kadar sorulara cevap vermeye vaktimiz kalmıştır , ya da gerçek cevapları verip kendimizi tedavi etmeye hayatla yüzleşmeye cesaretimiz kalacakmıdır bu da ayrı bir tartışma konusu değil mi sizce de ??????Merak etmeyin bir ana dur deyip kendinizi dinlemey başladıktan sonra hayat normal akışında sizi bekliyor olacaktır. O her zamanki telaşesi ve hatta hızlı akışının içine sizi çekmek için büyük bir sabırsızlıkla bekliyor olacaktır.Bence herkes bir an önce o anı yakalamalı ve kendisi ile tanışmalı ve barışmalı hızla ve hoyratça harcadığı zaman içerisinde kazandıklarının ve kaybettiklerinin muhakemesini yapabilmeli……………………..
Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.
yorumlar
insan en kolay şekli kusurlarını farkediyor göz görüyor diye.Peki manevi gözümüz neden bu kadar kör kendi kusurlarımızı görmede?
çok güzel bir yazı olmuş,ellerine sağlık lavinya…
aynaya bakacak yüzü olmalı insanın!olmalı ki kenine hesap vermek en zorudur hayattayüreğine sağlık lavinya çok beğendim yazını.
kenine değil tabiikendine olacaktı
sınjob, teşekkür ederim. başımıza bir felaket ya da daha yumuşatılmışı bir olumsuzluk geldiğinde maneviyata sarılan biz değil miyiz? öncesinde tek sorgu yok kendine. ancak düşünce neye çarptık diye bakıyoruz.
marconi’m haklısın en çok kendine hesap vermek zordur. çünkü başkasına yalan söyleyebilirsin ama kendini kandırmak imkansız!
ayna ayna söyle bakim, insandan daha vahşi bir canlu varmu bu dünyada?
bu ahkama yüz puan vermek istiyorum ayrıca soruya cevap vermek istiyorum. butona önce ben bastım çünküel-cevap: YOK
Kadınların ortak kaderi bu galiba! Başka ülkeleri bilemem ama bizim ülkemizde kadınlar hep daha kolay suçlanırlar nedense. “Yuvayı dişi kuş yapar.” türünden görünürde kadını yüceltici ama aslında O’nu erkeklerin belirlediği sıkı kalıplara sokmaya, kendi isteklerini, ihtiyaçlarını önemsemeyi utanılacak birşey gibi görmeye zorlayan ikiyüzlü anlayışlar, bebekliğimizden itibaren öylesine aşılanmış ki zihinlerimize, bir evlilikte işler yolunda gitmediğinde erkeklerden de önde biz kadınlar hemen suçluyoruz eşlerden kadın olanını.Yalnız çelişki olarak görülecek belki ama şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Öyle kadınlar da var ki, ne eş çıkar onlardan ne de anne… Evlilik de annelik de uzak kalsın onlardan… Çünkü yukarıda anlattığım kadın tipinin tersine bu cins kadınlar öyle bencillerdir ki kendi zevklerinden başka hiçbirşeyi önemsemezler. Bu yüzden de kendileri dışında kimseye hayırları dokunmaz. Yapabilecekleri tek iyilik evlilikten de annelikten de uzak durup mutsuz eşler ve çocuklar bırakmamaktır geride.Neyse ki başta sözünü ettiğim kadınlar hala çoğunlukta olmayı sürdürüyorlar ülkemizde. Umarım hiçbir zaman da diğerlerine kaptırmazlar yerlerini.Ellerine sağlık Lavinya76…
şo puanlaru bögün nakit olarak alayum cicim, 100 senden 10 sincoptantoplam( 110)…Allah bereket versin.iban nomu postanuza yolluyom bögün yaturun ki valürden gaybetmeim.
yılın en mantıklı ve en gerekszi en istatistiki ahkamı.özetle kadının durumu anlatılmaya çalışılmış. diyor ki öyle bir büyütülüyoruz ki sonuçta hep biz suçlanıyoruz. bir de diyor ki kadın vardır kadın vardır yani hepsi iyidir diyemem çünkü kötüsü de var.ne imiş: kadınlar ikiye ayrılır:1- evlenecek anne olacak kadınlar hep mutlu olacak kadınlar2- evlenmek çocuk yapmak mutlu olmak uzak olsun kadınlar.ah mavilikler ah.
mavilikler, bu anlatmaya çalıştığım aslında annemin hikayesiydi. ne kadar eğitimli, kültürlü bir kadın olursa olsun babam çekip gittiğinde herkesle bereber o da kendini suçladı.bir başka kadına aşık olup giden erkek bile söz konusu olduğunda kusur hala kadında aranıyor. “sen kadın olaydında kocanı elinde tutmayı bileydin” diye.anadolu kadını kanı dolayıyor çoğumuzun damarında. o yüzden belki daha fazla isteklerini kendi içinde absorbe eden, erteleyen ya da söylemden hissedilsin diye bekleyen bir kadın modeli var ve bunun tam tersi yırtıcı, isteklerini yaptırmayı bilen, dediğin gibi anne ya da kadın olmanın pek çok vasfını içine sindireyenler de var.kadın olmak zor zannaat vesselam
harlem postaneye gönder cicim yatırırız be ya:) ayrıca hafif yönetiminden rica ediyorum böyle değerli ahkamları dolara dönüştürsün:))
Aerc, yorumumla gereğinden fazla yer kapladığımı düşünüp suçluluk duygusu içinde kıvranırken, sen yorumumu bir kez daha ve üstelik en küçük bir yerine dokunmadan, tamtamına olduğu haliyle döşemişsin sayfaya. Hernekadar hoşnutsuzluk kokuları alsam da yorumundan, yazdıklarıma gösterdiğin bu hassasiyet beni onore etti. Öyle ya, bir kelimeyi bile eksiltmeye kıyamamışsın. Hadi, sağlıcakla kal!
mavilikler paylaştığın fikirler için teşekkür ederim.
yazıda asıl anlatılmak istenen kadının sosyal kimliği değilde her hangi bir insan kadın yada erkek farketmez kendiyle yüzleşmesidir diye düşündüm ben.ama şunu da söylemeliyim ki kadın susarsa erkek susarsa kim konuşacak çocuklar mı?meselelerin masaya yatırılması lazım bardak taşmadan evvel. sonrasında kimsenin aynaya verecek hesabı kalmasın.
Lavinya76, çok incesin. Aerc’in yorumundan sonra, yazdıklarımla insanları sıktığımı, herşeyi bildiğini sanan o ukalalardan biri olarak algılandığımı düşünmeye başlamıştım. Neyse ki sen içime su serptin. Ayrıca şunu da belirteyim, yorumumda sözü geçen ikinci tipteki bencil kadınlarla uzaktan yakından ilgisi olmadığı çok net olarak hissediliyor yazıda anlatılan kadın kahramanın… Tersine çok ince düşünceli, aile kavramına gerken değeri veren bir kadından söz etmişsin anneni anlatırken. Sevgiler…
mavilikler, fikirleri tartışıyoruz yazıları tartışıyoruz neden ukalalık olsun cicim. sevgi ve saygı bizden:)
marconi haklısın ne diyeyim.insanlar konuşa konuşa demi:)
ilahi maviliklerhani derler ya “”altını çiziyorum””. öyle yaptım ya işte.
:)) tüm ahkamın altını çizilmeye değer gördün yaniiiyi bir şey bu:)
İyi de Aerc, gereksiz bulduğun bir yorumun niye bir de altını çiziyorsun ki?! Altını çizip kendini daha fazla öfkelendirmek yerine, tersine hiç yokmuş gibi davran bence. Birini yazdıklarımla huzursuz etmek yerine yok sayılmayı tercih ederim.
tüm ahkamın altını çizmekle yetinmedim. o eşsiz ahkamı kendimce yorumlayıp eşsiz bir ayırdım yaptımdefalarca okunup ezberlenesi bir teori elde etmiş olduk böylece…siz kadınlar…erkekler kadınları evlenecek-eğlenecek diye ayırırken saç baş yoluyorsunuz.ve nihayetinde siz bu ayırımı yapmakta kendinizi yetkili görüyorsunuz..bir de şu saçma işaretlerimsn de yazışırken kullansanız daha iyi olmaz mı acabaşunlar::) ve 🙁 ve :(( ve :))) -bu ikili parantezliler hayli gıdık sahibi olmalı.- diye geldi aklıma şimdi.ya da site yönetimi rica edelim de bize smile tuşları inşaa etsinler
genel anlamda gereksiz bana göre gerekli.ya konuşuyoruz işte huzursuzluk yok mavilikler…hem seni yok sayamam ben. sen de beni yok sayma…sana kısaca mavi diyebilir miyim…
ay lütfen öyle bir şey yapmasınlar, iyice cıvımayalım.
Aerc, mahçup ettin beni şimdi. Ben seni yanlış mı anladım yoksa! Tabii ki Mavi diyebilirsin bana… Yeter ki kızma. Şaka şaka… Kızmadığını biliyorum artık. Bunun için de kuşlar gibi hafif hissediyorum kendimi. Teşekkürler!
aerc, o ikili parantezler yazıda kendimizi daha doğru ifade etmemize yarıyor bence. ben de sık kullanıyorum çünkü çoğunlukla espiri yaptığımda bile şaka mı gerçek mi diye soran oluyor. e kimse kimsenin yüzünü bakışını görmüyor.bu durumda kurtarıcı olabiliyor parnatezler. o kadarcık lüksümüzde olsun yani. lüks sayılırsa bu…
lavinya, eline saglik, begenerek okudum.
çok hoş bir anlatım olmuş.elinize sağlık.
suiza sevindim beğenmenesevdimdeme teşekkürler:)
Sevginin masaya yatırılmış şeklidir mahkemeler..Keşke evlenmek hiç olmasaydı, dolayısıyla boşanmak ta..Söz verseydi herkes birbirine, dönmek kolay olmasaydı..
evlenmek olmasaydı mı?sırf boşanmamak için evliliğin olmaması fikri ilginç.
hımmm..evlilikler, suçlar, suçluluk psikolojisi ve elbet öğretiler.. .çok basit değil, katili bulun-vurun başını.lavinya bizden saklamışsın ama benden kaçmaz. yüzleşirken neler dediklerini yorumlarıma bırakman cesaret işi takdiir ediyorum..ama..anlaşılmıştır bence.._fazla konuşuyorsun bu aralar._sustum.
sevgili morfik, anne ve babamın hikayesinden bir kesitti bu. konuşan annemdi yani. yorumlarda anlattım zaten:))
hazır kıta.
kim sen mi ben mi?? mucizemsin
he siz bana özelden yazın, ben onlara cevap verirken burdan sallayın..oh ne ala. :))
lavinyam, yorumları da okuyunuız diye not düşsene yaw. sonra böle oluyor.
bana demiyo.
bana heç demiyo..
Boşanan anne babaların çocukları geç evleniyor..
boşanmak nasıl bi kelimedir yahu! dolu iken boş olmaktan ve çeşit çeşit iykk şeler çağrıştırıyor. hoş başka ısınamadığım kelimelerde çok.
misal?
ya ben mucizemsin e demiştim onu:))
bkz: yorum..
kanıt???
aman kızlar ben kime ne dediğimi şaşırdım yamucizemsine dedim ki hazır kıta olan kim sen mi yoksa ben mi?sonra morfik e dedim ki sen çok şirinsin:)pbk ya dedim ki hap öyle olmayabilir
hakikaten ya boş olmaktan geliyor sanırım aman ne itici üstünde hiç düşünmediydim
ben şimdi anladım. 🙂
karpuz kabuğu mu oldu, şimdi boşalma:)
mucizem, seni öyle böyle değil fena özlemişim. ama hii saat onikiye geliyor. camdan ayakkabı düşürüp gidiyorum.sevgillerle efenim. roman havası ile uğurlayın beni. 9 8 çağırın beni.not:karpuz kabuklarını doorayıp ineklere vermeli. 🙂
mucizemsin hani dini nikah olayında yapılan bir boş ol seremonisi var ya ordan geliyor sanırım. yadasandım. aman ne bileyim ben ya:))
telak-i selase mi?selametle morfik, bende seni çok özlemişim:)))
mucizem katıksız şeker gibi:))ya da şekerli karpuzikisi de olur:)
morfik camdan ayakkabıyı niye düşürüyor diye saf saf düşünürken ayakkabıyı camdan düşürmediğini ayakkabının bizaatihi camdan olduğu bir masala gönderme yaptığını 10 dk düşündükten sonra idrak ettiğimi belirtmeyi borç bilirim:)))
morfiki öyle hemen anlayamıyoruz zati. biz yıllardır decoder kullanıyoruz. hatta yazıları için olan decoderi avrupadan getirttik:)
ha tamam o zaman bende sorun yok yani:))bir decoder değil bin decoder feda olsın kendisine gayri:)) alıp takmazsam ne olayım
evliliği kurtarmak adına yapılan çocuklara üzülüyorum..