“Yumurta” dedi.”Ha !” dedim.”Rafadan mı seversin yağda mı ?””Farketmez”..Yeni aldığım simitleri masanın üzerine bırakıp mutfağa geçtim. Salatalık doğruyor ve el bezi olarak yeşil tişörtünü kullanıyordu. Kapının eşiğine yaslanmış bana kahvaltı hazırlayan anlaşılmaz varlığı seyrediyordum. Kafasını kaldırdı gülecek gibi oldu ama gülmedi. üzgündü..Sessiz bir kahvaltı oldu. Çay, tuz, susam sözcüklerinden başka kelime tüketilmedi. Çokokreme dokunmadık bile. Biraz keyifsizdik. İştahımız kaçmıştı..”Otobüs kaçta ?” dedim..”Onbirde” dedi vazoyu düşürmüş bir çocuk masumiyetiyle..Saç kurutma makinesini bavuluna sıkıştırırken stephin king romanını bana bıraktı.. “sevmem, okumam” diyecektim vageçtim..Sesi ağlamaklı gözleri nemliydi..”Niye ağlıyosun” soruma “sanki bilmiyosun” diye karşılık verdi.. odadan çıktı nereye gittiğini bilmiyordum. Umrumda değildi zaten.. Bulmaca çözmeyi sevmediğimden pek durmadım bu iğneleyici lafın üzerinde..TV de Nickelback’in klibi, elimde stephin king in romanı, aklımda çözmek istemediğim sorular, karşımda zır zır ağlayan bir karşı cins..Muhabbet etmek için soru sormam gerekiyordu.. Sormadım.. Arada bir odaya girdiğinde soru soran gözlerle onu izliyordum. Bakışlarını kaçırıyor hızlı hareket ediyordu.Sanki istanbul’a, “giderken ağlamak için” gelmişti. Ancak otogarda gururunu okşayan ve hoşuna gidecek yalanlar söylebilmiştim biraz rahatlasın diye..23 yıllık hayat tecrübemden edindiğim deneyimlerle teşhisini koymuştum : Sevgiye ve ilgiye ihtiyacı vardı..Ama ben onun doktoru değildim..Yine geliyor.. Giderken ağlamak için..
yorumlar
hala duruyorsa ve vermeyeceksen ben alabilir miyim o gittikten sonra?
benden önce davranıp istemiş arkadaş bende aynı şeyi dicektim tüh!!!bende stephen kıng hayranıyım sevmiyosan banada verebilirsin:) hem nickelback da çok severim o giderse bende gelebilirm kitap okur müzik dinlerim bulmacadan da anlarım’!