Yine iyi bir anne olamamıştım çocuklarım için. Kızım resmen kaçırılıyordu ve ben kızımı kurtarmak için attığım her adımda yere yuvarlanıyordum. En sonunda kalkıp yürüyebildim ama kızımın çığlıkları kesilmişti. Duyulmuyordu sesi artık. Nagihanımın çığlığı benim kulaklarımda hâlâ yankılanıyordu:“Anneee, kurtar beni!”“Anneee, kurtar beni!”Son kez yerden kalktığım sırada elektrikler de gelmişti. Hemen Pusat’ın yanına gittim. Ne olduğunu anlayamamıştı, çok da korkmuştu. Daha 8 yaşındaydı ve ablası onun yanındayken kaçırılmıştı. Korkuyla sordu:“Anne ablama ne yapacaklar?”“Bir şey yapmayacaklar oğlum.”“Neden kaçırdılar ablamı?”“Kaçırmadılar oğlum. Onların çocukları yokmuş biraz onlarla kalacak ablan sonra geri gelecek.”Bir çocuğu kandırmak kolay oluyordu ama sonrası?… Bunu düşününce kendime olan öfkem daha da arttı. Hep sonrasını düşündüğüm için kaçırılmıştı ya kızım.Bunları düşünmenin zamanı değildi şimdi. Hemen telefona sarıldım:“Yüksel, Nagihan…” Oğlumun yanında konuşmayacaktım zaten korkmuştu. Annem de bir o kadar dehşetle kapıdan bize bakıyordu. Anneme işaret ettim Pusat’ın yanında dursun diye.Bu arada Yüksel telefonun ucundan bağırıyordu:“Ne oldu kızıma?”“Kaçırdılar Yüksel! Senin yüzünden kızımı kaçırdılar.”Bunları söylediğime pişman olmuştum ama benim de içim yanıyordu. Aslında kendi suçumu kocama yüklemiştim. Eğer ben kızımı koruyabilseydim Nagihan’ım, ilk göz ağrım, hala benim yanımda olacaktı.Çökmüştüm, çökmüştük. Kocamı ilk defa bu kadar çaresiz ve çökmüş hissediyordum. Telefonun öbür ucundan hıçkırık sesleri geliyordu. Kocamın en iyi arkadaşı Fatih onu sakinleştirmeye çalışıyordu daha doğrusu azarlıyordu resmen:“Yüksel karılar gibi ağlayıp zırlayacağına kalk da bir şeyler yapalım!”Bu ses Yüksel’i kendine getirdi. Hatta beni bile kendime getirdi. Cümleyi ben bile hatırlamıştım. Yüksel anlatmıştı. Ortaokuldayken kendisinden büyük birisi Yüksel’i dövmüş. Yüksel oturmuş ağlarken Fatih yanına gelmiş, ne olduğunu bilmiyormuş ama Yüksel’e:“Karılar gibi ağlayıp zırlayacağına kalk da bir şeyler yapalım!” demiş.Pusat’ı da alıp kocamın yanına gidecektim. Bir arada daha güvendeydik. Buraya gelişimiz en baştan beri saçmaydı zaten. Bizi takip edebilen birileri annemlerin evini bilmeyecekler miydi? Düşünememiştik ama onlar düşünmüşlerdi. Hatta işlerine bile gelmişti.Bu arada telefon hala açıktı ve konuşma sesleri geliyordu. Düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi Fatih ile Yüksel’in konuşmasına verdim. Fatih’in ne dediğini anlayamadım fakat Yüksel’in konuşmasını rahatlıkla anladım:“Hadi hastaneye gidiyoruz. Şu çocuk kimmiş, neciymiş bir öğrenelim.”“Tamam, gidelim.”“Alo, Özge…”“Efendim!”“Biz Fatih’le hastaneye gidiyoruz. Sen de Pusat’ı al oraya gel. Beraber daha güvende oluruz.”“Tamam, geliyoruz.”Telepati dedikleri bu olsa gerekti. Hemen hazırlandık, yola koyulduk oğlumla beraber. Kırmızı ışıkta dururken aklıma geldi. Yüksel Fatih’e; “Hadi hastaneye gidiyoruz. Şu çocuk kimmiş, neciymiş bir öğrenelim.” demişti. Çocuk…Kocam benden hiçbir şeyini gizlemezdi, ben de ondan gizlemezdim. Fakat şimdi Yüksel’in bir sırrı mı vardı?Devamı Gelecek Bölümde 🙂