Aslına bakarsanız bahsi geçecek reklamı bugün izlemedim. Geçen hafta bir sinemanın ön dayatma reklam kuşağında gösterdiler.Çocukken oynadığım oyuncakların kırıldığını hissettim. Birileri benden habersiz uçurtmalarımı sattı, hem de en sevdiklerimi.Herşey satılıktı bu ülkede, bunu öğreneli uzun yıllar oluyordu, ama para sayma makinelerinin güllerin içine konulacağını tahmin edememişti gözlerim.İzleyeceğim film rezil olmuştu, o reklamdan sonra kendime gelememiştim.Gerçekten hep yalnızlık var galiba sonunda.Hayatta hep yalnızlık olduğunu öğreten öğretmenlerim artık gözbebeklerini dolarlarla kırpıyorlar …Yazıklar olsun !Mazhar, Fuat ve Özkan ! Yazıklar olsun !Şu an bazı geceler Angelica’ya bazı geceler Reina’ya gittiği halde eğlenemeyen, mutlu olamayan, Ortaköy’deki kahvehanelerin eski halini, İstiklâl’in arka sokaklarını özleyen, Fenerbahçe Parkında yürürken Pyramid’e girmek içinden gelmeyen, penceresinin camına düşen her yağmur damlasında “iyi ki İstanbul’dayım” diye hisseden yürekler varsa bu yürekler Mazharıyla Fuatıyla Özkanıyla büyümüştür.Bodrum’a gittik, barlar diye bir sokak olduğunu gördük, şaşırdık, ” Bodrum’da biraz deniz biraz uyku yok muydu ” dedik ? Şaşırdık. Nasıl anlatsak diye sorgulayan kalbimiz elimizde, nereden başlayacağımıza şaşıracağımız gözlere bağlanmak istedik, bağlanamadık, çünkü orası barlar sokağıydı.Uyu(ya)madığımız geceler, ” bazen ” vardı. Güneş doğuyordu, güneş batıyordu, ama insan uyumuyordu bazen. Deniz masmavi değildi, deniz masmavi olacağı vakit de yine “bazen” yanımızda oluyordu.Bir orada bir burada günler de geçirdik, deli deli kulaklarımız küpeli dönemlerimiz oldu, sevdalandık aşık olduk, diday diday day diye geçiştirdik, ele güne karşı yapayalnız kaldık ama hiçbirzaman sanmadık gözyaşlarımızın bittiğini, kelimelerimiz vardı, onlara sığındık, kelimeler kâfiydi, new york sokaklarında memleketi düşüneceğimiz hiç aklımıza gelmezdi, düşündük; gündüz böyle diyenler gece olunca arkamızdan vurdu …Ne güzel, ne güzeeel ………Can Dündar’ın “Kaçaydı Bu Şarkı” başlıklı köşe yazısında dile getirdiği gibi söyleselerdi; ederi neyse biz toplar verirdik, parasıyla değil mi ?
yorumlar
Demek ki talep yok! Yoksa niye sürünsün adamlar.Teke tek programının Okan Bayülgen bölümünde Ali Eyuboğlu anlatıyordu. İnternette araştırma yapmış. Halk nelere ilgi duyuyor diye arattırmış. Sonra da yazdırmış getirmiş. Jennifer Lopez falan çıkmış. Bunları istiyor halk dedi adam. Hoş biraz baştan savma olmuş araştırması. Aslında porno istiyoruz farkedememiş onu.Demek ki bir sanatçının onurunu koruyacak kadar sevmiyormuşuz ilgi duymuyormuşuz. Buradan o çıkıyor. Basın yayın da ne ilgimizi çekiyorsa onu ön plana çıkartmakla yükümlü malumunuz. Fuatı Özkanı böyle çoluk çocuğun maskarası oluyor işte.Onlarda yakında bir porno çevirir orta yol bulunur.
eklemek gerek diye düşünüyorum. özür dileyerek copy-paste yapacağım. orjinali phx’in verdiği linkte mevcuttur.’Burası Türkiye, unutulur’Bu yazıyı yazmadan, reklam filmiyle ilgili olarak görüşme talebinde bulunduk Mazhar Alanson’la… Menajeri belli bir süre, sadece albümle ilgili olarak ve ancak üçüyle birlikte söyleşi yapabileceğimizi söyledi.Neyse ki, sormak istediğim soruyu albüm çıkmadan Cumhuriyet sormuştu. Onlar da Hatice Tuncer’in sorusunu içtenlikle yanıtlamışlardı. (25.7.2003) Üçünün cevaplarını aynen buraya alıyorum:Soru: “Şarkılarında ne diyorlar, şimdi reklama çıkıyorlar” gibi eleştirenler oluyor?MAZHAR: Hepsi unutuluyor Türkiye’de… Bunu bana Özkan öğretti. ‘Yoktur böyle bir şey’ dedi bana… Hepsi aynı tabağın içinde… Bob Dylan’ı, Leonard Cohen’i siz öyle reklamda göremezsiniz. Burası Türkiye’dir. İşimiz gücümüz, çoluğumuz çocuğumuz var. Özkan’ın ‘Mick Jagger da gelse onu jilet reklamına çıkarırlar’ diye bir sözü vardır.FUAT: Bizim toplumda ‘Gerçek sanatçı sürünmelidir’ diye bir düşünce vardır. Ne kadar sürünürsek o kadar iyi…ÖZKAN: Çok süründük. Evet, öyle şeyler var, ‘Size yakışıyor mu’ falan… Ama ‘O senin şahsi fikrin… Sen de bizim yerimizde ol, kendi kararını kendin ver’ derler, sorarlar adama…
reklama çıkmasada daha önceden bir çok reklamım müziğini yapmıştı. Hatta bu ilk değil ki. Mazhar ve garanti bankasının elmalı reklamı vardı. Bak ulan reklama, harbiden iyimiş ki unutmamışım. Sonra yine bu adamların şarkısını yaptığı reklamlar vardı. Mesela hafiftede bunun bahsi geçmiş. Çokanat reklamları, clio reklamı. Hatırlayan var mı?
“… duvarlardaki sloganlar reklamlara dönüştü, randımanlı gitmiyor işler eskiden olduğu gibi.. şu garip halim sonunda buralara benzedi.. “artık özeleştiri olarak mı algılarsınız.. ne yaparsınız bilemiyorum da.. jilet (ali desiderooo), benzin (güllerin içinden) derken ağır ağır bütün şarkılarımızı sattılar..
Bu ilki olduğunu düşündüğüm için kızmıyorum ki zaten.Kapanacak bir mağazanın yok pahasına satışa çıkardığı ürünler değil ki değer biçilsin ?Bir müze kapanacak olsa içindeki eserler, zenginlere mi satılır yoksa başka bir müzede değerlendirilmeye mi çalışılır ?Elmalarla armutları karıştırıyorsun Rusty !Reklam iyi olduğu için mi unutmuyorsun yoksa şarkı iyi olduğu için mi? Reklamı iyi yapan metin yazarları mı müzik mi ?”bu adamlar” dediğin sanatçılar da Türkiye’nin yarım asırlık çınarları .Yapraklar dökülse bile kütüğünden mobilya yapılmasına karşı çıktığımız bir çınar !
müzik yüzünden unutmadım bu reklamları.Ama MFÖ’ye hiç bu açıdan bakmamıştım. Başkaları reklam filmlerine çıktığı zaman batmıştı ama MFÖ bu reklamalrda müzik yaptığında yada boy gösterdiğinde rahatsız olmamıştım. Bilmem neden. Güzel müzik yaptıklarından heralde. Bu adamlar dediğm adamların konserleri en çok zevk aldığım konserler. Aşık olduğumda, sevgilimden ayrıldığımda onların şarkılarıyla kafaları çektim üzüldüm, eğlendiğim.Reklam ve MFÖ konusuna gelince, yine bu adamlar kendilerini müzikleriyle yeterince ispatlamış adamlar. (Sanırım buda neden rahatsız olmadığımı açıklıyor) Adabıyla uslubuyla para kaznıyorlar. Reklamlara müzik yapmaları, yada orada görünmeleri beni rahatsız etmiyor. Ama televolelerde görürsem…