Uzun zaman oldu kelimelerimi ekrana aktarmayalı, hep parmaklarım beynime yetişmeye çalışırdı yazarken. Yok durdu sanki ellerim aslında beynim sustu, söylecek sözüm kalmadı.Sabah 6.10 telefonumun alarmına uyanmak istemedim, o çalmadan kapattım alarmı, işe gitmek gelmiyordu içimden uyumak istiyordum, annemi mi hasta etseydim, babamın şekerini mi yükseltseydim. Kendimi hasta etmiştim kaç kere, nerdeyse 15 günde bir kendim iyi hissetmiyorum diyip o günü kendime tatil ilan ediyordum. Artık yine iyi değilim diye aramak gelmedi içimden. Servise mesaj attım ben bugün yokum diye, ee ne yapacaktım, telefonu kapattım, beynimi de…TV nin karşısına sıralanmış film izliyoruz, elimde kocaman patlamış mısırla dolu kase, elinde dondurma ile kardeşim geliyor yanıma, tam dondurmaya uzanmışken elimi çarpıyorum komidine ve uyanıyorum.. Saat 08:00 şu anda ofiste olmalıydım, elli tane şifre girip kullanacağım programları açmış, gelen onlarca fırsat mailini bakmadan silmek için özel çaba harcıyor olmalıydım. Ama ben hala yatakdayım, sessizliği dinliyorum, dün okuduğum kitaptaki karakter kulağında müzik sonuna kadar açık uyuyordu, sebebi tüm asiliğine rağmen sessizlikle başa çıkamamasıydı. Bende mi başa çıkamıyorum sessizlikle acaba diye düşündüm, çok konuşan içim varken nasıl sessiz kalabilirdim ki.. Susturmaya çalıştım içimi, ama susmadı, hadi dedi nasıl gideceksin ofise, karşıya geçen arkadaşını ara dedi çok bilmiş, istemem dedi herşeye burun kıvıran, caddeye çıkar dolmuşa biner ordan da bir taksi giderim işte diye kestirip attı. Önce yataktan kalkmayı başarabilseydim keşke, uykumu almıştım, neden insan gibi bu saatte kalmıyordum hergün diye hayıflandım. Önce makyajımı yaptım, sonra giyindim. Kahvaltı da etsem tam olacaktı:) ama içim istemedi. Cüzdanıma baktım hiç param yoktu, neyse ki yolumun üzerinde bankamatik vardı ordan çekerdim, bugün hiçbirşeyi dert etmeyecektim. Önce ofisi aradım biraz gecikeceğim dedim, sonra havayı içime çektim, tam bahar değildi ne de kış, ama hoşuma gitti. Caddeye çıktığımda sabah trafiğinin başlamış olduğunu gördüm, hesaplarıma göre 1 saat de orda olacaktım. Bankamatik de ilk aksiliği yaşadım, para yoktu. Neden yaptığımı bilmiyorum ama banka güvenlik görevlisine sordum para koyacaklarmıydı? yarım saat sürer dedi görevli, cüzdanım elimde ama ben ne yapacağım dolmuşa bineceğim 5 kuruşum yok dedim, adam sırıtarak suratıma baktı, çıkartıp bana dolmuş parası vermesini mi bekledim bilmiyorum ama bekledim öylece, çok çaresiz hissettim kendimi sakin ol dedi içimdeki herşeye hakim olan ilerde var bir bankamatik daha, hadi bak yürüyüş olur sana, nemlenen gözlerimi güneş gözlüğümün arkasına gizleyip, kafamı ve burnumu havaya kaldırdım, en havalı yürüyüşüme geçiş yaptım, daha iyi hissettim kendimi.Dolmuşdan inerken kafamı vurmam ise tam embesillik bir durum olmasına rağmen bu sefer gözyaşlarıma izin vermedim. Bunu yeni keşfetmiştim ne zaman akacaklarını hissetsem gözlerimi yukarı deviriyor, içimden honki ponki torina şiki şiki şayne tikitaktak diye şarkı tutturuyordum, gözyaşları geri kaçıyordu bu iğrenç şarkı sözlerinden mi yoksa benim akortsuz sesimden mi bilmiyorum:)Hava güzeldi, ben keyfime göre 2 saat kaytarmıştım, tüm olanlara rağmen gün daha yeni başlıyordu, bana ne sürprizleri vardı kimbilir….
yorumlar
üç gün sonra öleceğim:) üç gün keyif süreceğim 🙂 yaşasın duygu sömürüsü :)güzel..!
çok özletmişsin yahu. duygusallığı beceremem ama süper keyifle okuduğum bir hafif yazarı olarak okuyunca yokluğunu daha iyi hissettim. çeşitli yalaklıklarımı yaptığıma göre yazıyla ilgili ilgili de bir çift sözüm olacak.sabah yataktan kalkmamak için zorla uyuyan bir insanım. evet o karanlık odanın kokusunu dokusunu seviyorum birader. depresyondan depresyona giresim, yataktan çıkmayasım, agorafobilerden agorafobi beğenesim geliyor.banyo aynasına işini sev, az ye yazdım hiç kullanmadığım kırmızı bir rujla. filmden gördüm. işe yarar mı diye denemek istedim. gündelikçim fırçaladı beni. ayna hep leke olmuş çıkmıyor diye. oysa hayallerim vardı benim. o yazıya bakıp hayatıma anlam katacaktım.15günde bir rutin hayata küsmeye ortalama yarım saat içinde toparlanıp hayata dönmeye yönelik çalışmalarım var.bir de evden çıkıp arabanın camını açıp son derece liseli genç kız şarkılarıyla dolu salak albümün sesini açınca acayip havaya giriyorum bence. bi halt sanıyorum kendimi. hayatın ta a. koyarım lan diyorum. bazen aylar sürüyor bazen iki gün içinde yiyorum o lafı.
Manso teşekkür ederim:) ne kadar mutlu olduğumu anlatamam.. Bende özlüyorum hafifi, seni, sörsi yi, puella yı, pati yi, hepinizi… Yazasım yoktu ne zamandır, ama yazmak bana iyi geliyormuş yine keşfettim..bende seninle aynı durumdayım, bu aralar demet akalın şarkıları ile havaya girip, hayatın içine ederim diyorum ama sonra bir hüzün çöküveriyor ki hani öyle bir dibe batıyorum ki, bu akşam da dibe batmama az kalmış ama batmayacağım, hatta birazdan şık şıkıdım süslenip davetli olduğum doğumgünü partisine gitmezsemm:))
Istanbul u, sabah trafigini animsatti bana bu yazi..Tekno muzikle kendimden gecer elimde kahvem, ise nasil geldigimi anlamazdim, ey gidi gunler..
*J*
Herşey herzaman arka arkaya gelirmiş gibi olur, belkide düşüncelerimiz olaylar üzerinde iyi ya da kötü şekilde etki ediyordurlar.
Hafifte farklı yazılar görmek güzel
“Bende mi başa çıkamıyorum sessizlikle acaba diye düşündüm, çok konuşan içim varken nasıl sessiz kalabilirdim ki.. ” ben başa çıkamıyorum ne içimde ki gevezeyle ne de sessizlikle…
Elin ayağın tutuyorsa yürü,kim ne diyorsa aldırma.düşeceksen düş,ağla zırla..meyveni güneşe bırak.bırak ki olgunlaşsın arkadaş.hangi herzeyi yiyeceksen ye.yediğin yanına kardır.hangi boyutun ufkuna dalacaksan dal,örfünü,ananesini,geleneğini göreneğini sik at bi tarafa. bunlardan hayır bekleme, kime hayır gelmiş ki? fazla da azıtma muayyen şeylerle iktifa et..muayyen ne? başkalarının sana yapma dedikleri şeyler.işte bunların hepsini yap.
Linet geri dön
dönüp naapcakki ,iyi işte orası
:)))