Şimdi ikinciye başlıyoruz. Onu anlatmak biraz daha zor. Çünkü her hareketini, her yaptığını anlatmalıyım ki; onu biraz olsun anlatabilmeliyim.İlk geldiği zaman pek dikkatimizi çekmemişti aslında. Ortalama biri gibi görünüyordu. boyu ne kısa ne uzundu. Esmer, siyah saçlı, eli yüzü düzgün biriydi. Her yerde karşınıza çıkabilecek ve hiç dikkatinizi çekmeyebilecek biriydi.Ama zamanla onun her hareketinin hesaplı, yaptığı her şeyin zamanlı olduğunu gördük. Dakika şaşmayan biriydi. Her şeyin yerinde ve zamanında yapılmasınıa çok önem verirdi.Konuşmaya başladığı zaman son cümlesini tahmin etmeye başlamıştık zamanla. Kurulmuş saat gibiydi sanki. Çünkü unuttuğu birşey olmuyor, hepimizin ismini, ailesini, yaptığımız yaramazlıkları tek tek hatırlıyor ve cezalarımızı da ona göre veriyordu.

Bununla bir alakası yok tabii :)
Bununla bir alakası yok tabii 🙂

Biz ne kadar istemesek de tahmin, daha doğrusu istatistiksel hesaplama, ile neler yapabileceğimizi biliyor; bizi gafil avlıyordu her seferinde.Biraz zaman geçince biz de onu çözdük. Birimizin normalde yapabileceği birşeyi diğerimiz (özellikle onun hiç ummadığı biri) yapıyor; o beklediği kişiyi suçlayınca, suçlanan kişi masumiyetini anında ispat ediveriyordu. Bu da onu deliye çeviriyordu.Ara sıra da olsa yakaladıkları olmuyor değildi ama, devede kulak gibiydi. Mesela gece yoklama alıyor, yoklamadan sonra uyumamızı bekliyordu. Mimlenmiş olanlar uyuyordu, ama bazan sürpriz yoklamalar yapıyor, bizi sınıyordu. Her ne hikmetse, sürpriz yoklama olacağını hep önceden biliyorduk. Çünkü bu gibi durumlarda etüdü on dakika erken bitirme gibi bir zaafı olduğunu keşfetmiştik.Ona taktığımız isim ise “robot” idi. Bu ismi bulan arkadaş, benim ranza arkadaşım olan, Kamil’di. Robot gibi yürüdüğünden bahsetmişti, bir anda onun ismi robot oldu ve öyle de kaldı.Biz mezun olmadan başka bir okula atandığından, onun hakkında yazacaklarım da bu kadar.