Bu yazı, www.countercurrents.org sitesinde yer alan Robert Riversong imzalı The Thermodynamics Of An Intelligent Living Universe adlı makalenin çevirisidir. Çeviri için site yönetiminden izin alınmıştır.Makale çok uzun olduğu için dört kısma bölünmüştür.Birinci kısmı buradan okuyabilirsiniz.İkinci kısmı buradanokuyabilirsiniz.Üçüncü kısmı buradanokuyabilirsiniz.YAŞAYAN CANLI EVRENİN TERMODİNAMİĞİ – 4
Tarımsal devrimle birlikte fiziksel ve kültürel çevremizde değişen şeylerden biri de “kâr” kavramıyla tanışmamız oldu. Bütün canlı organizmalar ve ekosistemler enerjiyi vücuttaki karbonhidrat ve yağ olarak, veya yemiş ve tohum zulası olarak, ya da ormanların ve okyanusların tabanında çok uzun zaman içerisinde biriken humus ve biyokütle olarak saklarken, bunu her zaman için günlük ve mevsimsel dengeleri muhafaza edecek şekilde yapmış, sağlıklı ve olgun bir ekolojinin geri dönüşüm kapasitesini aşmamıştır. Bu ekolojik zorunluluk, Kızılderililerin sadece ihtiyaçları olduğu kadarını aldıkları, bireysel ve toplumsal bir karar alırken sonraki yedi nesli de gözettikleri felsefelerine benzemektedir.Fosil yakıt biçimindeki “antik gün ışığının” kullanılması sayesinde maddi “servetin” emsali görülmemiş bir şekilde büyümesi ve modern ekonominin basit ihtiyaçlar yerine sadede kâra odaklanmasıyla birlikte, insanlık küresel ölçekte, son derece hiyerarşik, eşitlikçi olamayan, ekolojiyi yok eden, ve dünyayı kendi zaman algısı içersinde muhtemelen sonsuza kadar sürecek şekilde ciddi anlamda değiştiren bir türe gerilemiştir. Kendi ilkel gerilememizi, gerçek ilerici ve aydınlanmış gelişim zannettiğimiz gibi, güçlü kültürel baskı kaynaklarını da kişisel ve toplumsal çıkarımız zannediyoruz. Bu baskı kaynaklarının başında, özellikle şehirlerdeki aşırı kalabalıklaşma, temel kaynakların adaletsizce dağıtılması, temel olmayan servetin daha da adaletsizce dağıtılması, ve kültürün tetiklediği, genellikle biyo-kültürel ihtiyaçlarımıza ters düşen hiçbir zaman tatmin olmayan arzularımız gelmektedir. Bunun sonucu, bu makalenin başında bahsedilen evrimsel sürecin en sonundaki insanımsıdır.Termodinamik açıdan, bilinçli ve bilinçsiz tercihlerimizle, işlevini kaybetmiş ve gerileyen bir insan ekolojisi yarattık. Kendi “atık” maddesi oksijenle bir yandan dünyayı kalıcı olarak değiştirirken bir yandan da kendi kendini zehirleyen anaerobik siyanobakteriler gibi, insanlar da kendi ürettikleri aşırı atıkla kendi kendilerini (ve milyonlarca başka türü) zehirliyor.Tabii asıl görevimizin ne olabileceğini bilmiyoruz ve bilemeyiz. Bir bilim-kurgu yazarı, çok uzun zaman önce dünyaya düşen bir uzay gemisindeki uzaylıların, evrimleşip akıllı varlıklara dönüştükten sonra uzun ömürlü uzaylıların evlerine dönmesini sağlamak maksadıyla uzay gemisi için gereken parçaları yapmak üzere dünyaya yaşam tohumu serptiğini yazmıştı. Belki de öyledir.Ya da belki, kuantum fizikçisi Erwin Schrödinger’ın çığır açan eseri “Yaşam Nedir“in sonsözünde, vücudun, doğanın determinist kanunlarına göre hareket eden bir mekanizma olduğu görüşüyle iradeli kontrolle elde edilen inkar edilemez tecrübeyi uzlaştırmak için yazdığı gibidir. Şöyle yazmıştı: “Bu iki gerçekten yapılacak tek çıkarım, bence, benim… atomun hareketlerini doğa kanunları içinde kontrol ettiğimdir. Yani ben Tanrıyım.”Bu görüş, Alan Watt’ın, o değilmiş gibi yapan o olduğumuz görüşüyle uyuşmaktadır. Bilinmeyenlerle dolu evrende, evrenin dağılmış ve bireyselleşmiş hali olabiliriz. Ne var ki, insanlığın son zamanlarda yaptıkları Tanrı olmakla ya da evrenin kendisi olmakla pek de uyuşmamaktadır. Belki de artık yaşımızın gereği gibi (3,5 milyar yıllık yaşam ve 2,4 milyar yıllık insanlık) davranmamızın ve termodinamiğin ikinci kanunu çerçevesinde optimum dengede yaşamayı bir kere daha öğrenmemizin vakti gelmiştir.——————–Makalenin yazarı Robert Riversong süper izole edilmiş güneş enerjili evlerin tasarımcısı ve müteahhidi, sürdürülebilir tasarım öğretmeni, doğa rehberi, dönüm noktası kılavuzu, ve doğmak için mücadele eden yeni dünyanın ebesidir.
NOT1: Bu çeviriyi yapmak için harcadığım zamandan da anlaşılacağı üzere, yazarın fikirlerine genel olarak katılsam da, bunların birebir benim fikirlerimi yansıttığı iddia edilemez. Burada yazılanlar öncelikle yazarı bağlar.NOT2: Bu makalede anılan bilim dallarına hakim olmadığım için bazı terimlerin çevirisinde hata yapmış olabilirim. Benden daha bilgili arkadaşlar düzeltirse memnun olurum.NOT3: Linkler bana aittir. Çeviriyi yaparken konuyu daha iyi anlamak için okuduğum başka yazıları, belki meraklısı çıkar diye paylaşmak istedim.