…sonuçta çok abartıyordu.o kadar ağlamaya değmezdi hani. ağlamasını bildiği gibi dudaklarına, bol parlatıcılı vişne çürüğü ruj sürmeyi de gayet iyi biliyordu.e nasıl bilmesin? o dudaklar bende olsa ,üzerlerine bol tanrılı bir kainat sürerdim. makyajlı bir kadının ağlaması kimi zaman komik olsa da, çoğu zaman hüzün barındırır -sarılma isteği uyandıran bir hüzün-. makyaj ağlamadan önce gelirse güzel akıyordu o “A” kalite hüzne doğru ve ben hayatımda ilk defa ikisini aynı anda yapmaya çalışan bir kıza denk gelmiştim.hem ağlıyor hem de dudaklarına ruj sürmeye devam ediyordu. dördüncü boyut hatası yaşanıyordu adeta.”hayvan herif!..resmen tecavüz ettin bana!”doğru söylüyordu.ufak çapta bir partiydi. herkes ordaydı hemen hemen. kıvırcığın evinde toplanmış bir avuç “kaybeden” bir avuç “yalancı” bir avuç “eroinman” bir avuç “sanatçı” ve göz kararı serpiştirilmiş bir miktar “pislik” ile servis edilmiş tanrı evi havası buram buram. karanlık ışık altında, yüksek müzik üstünde iç çamaşırlarında esrar türevleri veya ufak bıçaklar saklayan hatunlarla döşeli kanepe kıyılarında tüttürürken buldum kendimi. zaman değil, hayat geçirmeye çalışıyordum yine her zamanki gibi. fonda yansıtılmış porno, beynimde ise moonwalk yapan zombinin biri dönüyordu. tanıdık haricinde kimse alınmıyordu partiye bu yüzden tanrı içeri giremiyordu. kafamız rahattı yani.kıvırcık her zaman giydiği ayağındaki terlikleri sürüye sürüye yanıma geldi “içeri geç. seni biriyle tanıştıracağım”.Yeni bir “junk” diye düşünürken kırmızı tek parça elbisesi içinde narin ve bukle bukle hayli genç bir gülümseme ile karşılaştım. “bak bahsettiğim adam bu. iyi yazardır kendisi. sana yardımcı olacağına eminim”. “memnun olduum!” ağzının kenarları cenneti zorluyordu. yapmacık değil içten gülümsüyordu. kıvırcığın anlattığına göre bugün onun doğum günüydü ve onsekizine az önce girmişti. bütün bu parti biraz da onun içindi hani -yalanını yiyeyim senin kıvırcık-. elinde otuzüçlük standart kız birası ve ışıltılı gözlerle bana yazar olmak istediğinden, ufak çapta denemelerinin olduğundan bahsetmeye başladı. kıvırcık, kızın görüş açısından çıkarak arkaya geçmiş, çaktırmadan kalçalarını tarif ederek havaya yuvarlaklar çiziyordu. bukleli kız bütün güzel neşesiyle durmaksızın birşeyler anlatıp duruyordu. -hiçbir bok anlamıyordum. ezberden bir “evet”, “hı hım” lar-. mekana hiç yakışmıyordu bu parıldayan yüz. hayat doluydu. heidi’nin ortaçağ veba salgını cesetleri ve giyotin bileyen cellatları arasında ip atlaması gibi absürd bir görüntü vardı ortamda. elma şekeri gibiydi, kan şekeri düşmüş insülin hastaları arasında.bir biralık daha konuşup numaramı aldı ve gitti. içeriye attım kendimi, kanepe kenarı boşalıncaya kadar ayakta dikilip kıvırcığın üçüncü sınıf marjinal bir karıya uyguladığı ön sevişmeyi izledim.sonra…sonrası aynı.iki gün sonra telefonum çaldı. öyle bir pozitif enerji ki, telefonun avizesinden ışık doldu odanın içine. akşama doğru buluştuk bukleyle. -köpüklü italyan kahve üreten kafenin birinde–bak bu da şiir. insanın doğayla olan uyumunu anlattım. aşk yok onun içinde.-farkettim. ritim olmamış sanki. kelimeleri biras daha dağıtmalısın.-… sanırım beğenmedin.-yok hayır. olur mu hiç! beğendim. çok güzel olmuş. biraz daha güzelleşsin diye öyle söylüyorum. ben yazamam böyle şahsen. çok çok beğendim. dur birdaha okuyacağım hatta.(kahveleri getirirken daima dibine döken şu garsonun sol kıç yanağından bile daha anlamsız bu yazdıkların. okur gibi yapmaktan feci sıkılmışken, sırf göğüs kafesinin üstünde sallanan o iki yavru güvercinleri mıncırma isteğim yüzünden bu şiiri sol omzuma dövme yaptırabilirim.merak etme “aşk yok bunun içinde”.)kendini rimbaudun dişi versiyonu sanıyordu. saçma sapan, eksik-kopuk öyküler yazmıştı ve yazar ışığı altında müthiş bir karakter biçmişti kendisine, hayatı çözdüğünü düşünüyordu -birçok yaşıtı gibi-. boşa mürekkep akıtmak yerine, vücudunu kullanmayı akıl etseydi şimdiden bir yerlere gelmişti. güzeldi bukle. ama salaktı. dünyanın en saçma işine, “yazarlığa” kafayı takmıştı. anlatacak bir derdi, sıkıntısı, buhranları, isyanları yoktu. sırf egosu vardı ve bu da yeterli olmuyordu. dünyayı yaşanacak bir yer olarak görüyordu. insanlara güveniyordu. hayatı seviyordu. bense bukleye yardım etmek istiyordum.bana gidip kendi yazdıklarımı göstermek istediğimi söyledim. hani belki bir şekilde feyz alır kendi yaratıcılığına, bahanesi altında. “çok isteriiiim!”. -ben de-.eve gittiğimizde bir iki yazı bulup getirdim. mırıl mırıl okudu ve çok hoşuna gittiğini söyledi. yüksek alkollü birşeyler ikram ettim. içtik. içtikçe yakınlaştık. kulak arkasını okşadım. kızardı. fena utanıyordu. yakınlaştıkça içtik. derken dakikalardır avını gözetleyen puma gibi birden dudaklarına asıldım. rahat bıraktı kendini, uzun uzun öpüştük. “sen benden hoşlandın mı?” diye sordu. “hem de nasıl! sanırım aşık oldum ben sana” dedim. “sanırım ben de senden hoşlandım”.bir müddet daha öpüştükten sonra vücudunu yoklamaya başladım. bazı bölgelerde gezerken elimi itti. “benim bir lavobaya gitmem lazım” -sanki lavobaya işiyor-. giderken bir öpücük kondurdu. bir sigara yaktım. çiş ve su seslerini dinledim. -ah be! sifonu hala yaptırmadım-. sonra koltuktan fırlayıp banyonun kapısını açtım. “hiii!”ellerini yıkarken arkadan sarılıp göğüslerini sıkmaya, başladım. “yapma lütfen!”. t-shirt ünü hafiften sıyırdım. “istemiyorum!”. birden ani bir hamleyle t-shirtünü yırttım. bağırmaya başladı. bir tokat atıp yere fırlattım ve üzerine geçtim. çırpınıyordu ama bana göre çok güçsüzdü. bütün kıyafetlerini parçalayarak çıkarttım. sonra sütyenini. sonra iç çamaşırını. yavaş yavaş girdim içine. “ama ben seni seviyorum bukle”. ağlıyordu. hızımı arttırdım.-sanırım canı çok yanıyordu-.”hem de çok seviyorum”. salmıştı artık kendini, şok geçiriyordu. ters çevirdim. saçlarından tutup bir iki adım emeklettikten sonra arkasına geçtim. “aşığım dedim ya sana”. gidip gelmeye devam ederken, kafasını klozetin içine soktum. “benim güzel yazarım!”. kafasını klozete sokup çıkarmaya başladım.felaket sert biçimde sevişiyorduk.-yani sevişiyordum- “bu arada aklıma gelmişken, ‘dahi’ anlamındaki ‘de’ler ayrı yazılır”.farklı pozisyonlarda her noktasını zorladım.güzel birşeyi mahvetmek hoşuma gidiyordu.bir sene boyunca görmedim bukleyi.ta ki kıvırcığın evindeki başka bir partiye kadar. gittiğimde parti için hazırlık yapılıyordu. kanepenin kenarına oturmuş kısa şortlu bir hatunu ot sararken gördüm. gülümsedi bana -farklı yüzüyle-. saçlarını kısa kestirip koyu bir maviye boyamıştı. -ve daha birçok değişiklik-. “nabersin?” çekici bir yavanlık yakalamış olan ses tonu ile çantasından buruşuk kağıtlar çıkartıp elime tutuşturduktan sonra cigarayı tutuşturdu. okuyup çevirmeye başladık.inanılmazdı! okuduğum her yazısı inanılmazdı. su gibi kayıyordu yazılar, kelimeler kafama vuruyordu. “birer fotokopi istiyorum bunlardan”. bütün buruşuk sayfaları coşkuyla okudum. koca bir kitaplık olsa yerimden kalkmadan okuyabilirdim.sigarayı öldürdükten sonra gözlerimin içine baktı ve yaramaz bir velet gibi sordu:”sevişmek ister misin?”
yorumlar
Zavallı kız bir ayı ile tanışmış..
http://www.tumgazeteler.com/?a=2784811hık ?
ohaa!
=)…selam arkadaşlar…ben hoşgeldim ve hepinize memnun oldum(!)@pilli- evet zavallı kız.@adil- yok daha neler@anthro- güzel iltifat =)bu, koful fan-zin’in bu ayki sayısında yayınlanan yazımdır. kendi çapımda “merhaba” hediyesi olsun amaçlı ilk bunu yayınladım. -canlı kanlı yani-…ee…nabersiniz?
başka yerde yayınlananları buraya koymaz bu moderasyon silerler şimdi, dillendirmeseydin keşke
@beleş- haklı olabilirsin…de…sorması ayıp…nerden “çakma”?!!!ooo…dakka bir gol bir…
3 korner bi penaltı
nasıl nasıl?internet ortamında değil…bir “fanzin” de yayınlanan kendi yazım da mı siliniyor?!..haydaa…maksat ne peki?!peki burdan yayınlayo..daha sonra bir fanzine soksam yazıyı…sistem yenik mi düşmüş oluyor?! =))
nick için pardonly…beleshpritçakma demen lütuf mu?!!….yok daha neler..daha da neler..
hanzi fanzi durumlarından ben anlamam, sen istediğin yere sok o ayrı, hafif napar onu bilemeyiz.
yani sonuçta..bir tuvalet kağıdına yazıp arkadaşıma vermemden pek farklı değil fanzin olayı…insaf ederler diye düşünüyorum.
Yok, senin coşkunvari çakma teşebbüsünden bahsediyordu o. Bu senaryo çakma diyor. Biz bu fantazileri çok izledik çocukluğumuzda. (Biz derken belesprit değil. ben ve ergen arkadaşlarım)
bence de, saçmalamasınlar kalsın burda yazı, ben beğendim
he çakma…o “çakma”! sağolasın anthro …aydınlandım =)sorry beleshprit…cümlen bir kayık olunca ben sandım ki….-o kayık değil..o kayık değil-
@mascalzone- eyw..
=))…yaa belesprit…harbiden çok afedersin..nedense o arya bir “ş” harfi koyma ihtiyacı duydum..beyin-omurilik yanılmasına girdim…şu andan itibaren bütün önyargılı telafuzlarımı yıkıyorum-nickine dair-belesprit…belesprit…belesprit…heh oturdu..
no problem
tuttum bu kalemi. hikayenin ne anlattığını geçtim. onu tartışacak değilim. çünkü herkesin etiği kendinedir. fakat yazarın kaleminden dökülenler fevkalâde.
enteresan kelime oyunları ahize – avize (ışık için benzetmeli türetme)
tanım gücüne şapka çıkartıyorum, yanısıra yazıda kafamı kurcalayan şekilci tarafım okurken beni yoran gramer hatalarına dikkat çekmemi söylüyor. işte şimdi yazara bunu alenen söylüyorum. dikkate alırsa ne alâ. yazılarının devamını beklediğimi de ekliyorum.
aha bir deli daha teşrif eylemüş,hava çok suçak buyüzden yazunu okiyemirem..konsantre olemiyom kapiiş.özetle bir kelime ne diyon sen ?
”Tecavüz” denilince kanım dondu, cümlelere kaplumbağ kabuğu geçirdim.
güzel yazı, bunu yazan sıradan biri olamaz diye düşünüyorum.
eline sağlık
Benim de çok hoşuma gitti. Kıvırcık olmam, karakterler de arkadaşlarıma(yaşadığım bir kaç olaya) benzetmem ve hatırlatması sebebi ile tekrar tekrar okuduğum bir yazı. Tebrik ediyorum…
Yazar, hayvani hareketleri süslü cümlelerle, eğlenceli hale getirmiş..Bazı arkadaşlar da zevk almış, hayret yani..
Bu yazıyı beğenen arkadaşlardan özellikle aşağıda ismini verdiklerime hiç yakıştıramadım..Pilli PatiHaritaMucizemsin
Yazar bir hikaye kurgulamış olsa bile, karşı tarafın izni dışında bir olayı büyük bir yüzsüzlükle anlatıyor ve tecavüzü sevimli göstermeye çalışıyor, hikayedeki zihniyeti sevmedim..
ben de merak ettim. bize neyi yakıştıramadınız efenim?
Bir üstteki yorumumda açıkladım..:)
hikayenin içeriğine ve çeşit çeşit insanların çeşit çeşit etik anlayışına dokunmadan yorum yapmakta olduğumu ben de daha önce belirtmiştim efendim.yazarın kalemini iyi konuşturduğu yönünde ise hala fikrimin arkasındayım.
Gerçek olduğunu tabi ki düşünmedim ama, tecavüzü, süslü cümlelerle, alaycı bir dille anlatma mantığını sevmedim..
”belkide bir arinma ifade ediyor yazar için pbk .”Hayır, kesinlikle, tecavüzün işe yaradığını, anlatıyor..
hikayenin etkisi konusunda yorumlar farklı işte. birşey diyemiyorum. çünkü biliyorum ki kimse kimseyi ikna edemeyecek. @pbk’nın fikri yanısıra benim dikkat etmediğim bir unsuru @harita ortaya dökmüş. kadın kahraman sonradan kendisi teklifte bulunuyor. @pbk’nın bu konuya bakışı hala menfi.şimdi olayın moralitesini tartışmaya açmak mı gerekir onu da bilmiyorum. böyle yazılar sayesinde gençlerin kendilerini bekleyen riskleri görmeleri açısından yazı iyi mi kötü mü? gibi bir soru geçiyor aklımdan hemen. herşeyin pespembe gösterildiği bir dünyaya mı yetişmeli çocuklar? riskler hakkında uyarılmaları hangi yöntemlerle hangi sınıra kadar olmalı? gibi sorup geçiyorum bu yorumdan. sonra yine uğrarım.
beyinler özgür olmalı, düşünmüş kurgulamış yazmış,bu bağlamda yazıda bir hata varmı? yoktürkçeyi layıkıyla kullanmış mı ? evetgüzel yazılmış mı? evetpalavra mı gerçek mi ? balgibi palavra, kuru sıkıyazarın ahlakını sorgulamak gerekli mi? bence değil
…hikayenin kurgusunu hikayeden soyutlayarak düşündüğümde ben de anlatımı başarılı buluyorum.yalnız şu avize ahize benzetmesi umarım basit bir dikkatsizlikten ibaret değildir.tabi anlatılanlar bana ağır geldi.yazarın başka kurguları varsa onları okumak isterim, en azından bana 3. sayfa haberlerini hatırlatmayacak cinste olanlarını.
yazının ne anlattığından çok nasıl anlatıldığı önemlidir. bu bir sinema filmi olsa izleriz; tarantino’ nun bundan beş beter hikayelerini izlerken ohaaa! manyak mı? niye bu konuyu seçmiş, böyle şeyler nasıl da aklına gelmiş demiyoruz. adamın değişik bir sinema dili olduğunu tüm dünyacak kabul edip beğenip beğenmeme hakkını da saklı tutuyoruz. burada da mesele bundan ibaret; konuya ne takılıyorsunuz ki? yazan kiişinin kelimeleri nasıl akıttığına, seçilen üsluba ve yazdığı şeyin özenli hâline bakın. Ha şunu deseniz anlayacağım; of be arkadaşım! üslubun süper, konu benim açımdan pek iç açicı değil ama yazım şeklin harika, umarım hayatın içinden başkaca da konularda birşeyler karalarsın da onu da okurum, denebilir, ama sen tecavüzü nasıl böyle anlatırsın, ya da neden anlatırsın, bu kadar açık belirtilir mi? falan denmez yani:)
diiimi ama caanım efendim
”makaleci DİYOR Kİ, (08 Ağustos 2009 11:29)ama sen tecavüzü nasıl böyle anlatırsın, ya da neden anlatırsın, bu kadar açık belirtilir mi? falan denmez yani..”Böyle bir şey dediğimi düşünmüyorum, sadece tecavüz ün kadının hoşuna giden bir durummuş gibi anlatılmasına karşıyım, böyle zihniyetleri sevmem..“hayvan herif!..resmen tecavüz ettin bana!”doğru söylüyordu.buradaki pişkinlikten, nefret ettim..Her ne olursa olsun, hikaye olsun, deneme olsun, film olsun, bu hain fikre karşıyım, efendim..Yazarın dilindeki sapıklığı beğenmedim..Ustaca yazılmış bile olsa..
ya kendine karizma yapmış işte,hani bakın ben ne erkekim böyle de yaparım demek istemiş, kadını da ahanda böyle mest ederimin resmini çizmiş. yazı olarak okumak zor tabi illaki bi yerlere konduruluyor mesaj aranıyor ama kurusıkı palavra işte ciddiye almayın konuyu,
tecavüz eleştirilerini acımasız buldum,yazarın şevkini kırmayınbırakın yazsın içinden gelenleridöksün malzemeyi, karsın hamuru, versin fırına
bazılarının aklı fikri mercimekte..
bu kadar da olmaz
Ayıp denen bişey var..
pes doğrusu
çok ayıp çook
rezillikte dünya kalitesi..
tarihi yeniden yazdıklarını mı zannediyorlar
geciken adalet, adalet değildir..
Rezil yaw, kız güzelce gitmiş partiye, elbise giyinmiş, yazar olmak istemiş, sen koru yarabbim, böyle ırz düşmanlarından..Adamına denk gelmemiş sapık yazar..
olacak şey deil, skaldâl bu
yüzyılın rezilliği..
Keşke şirin kız erkek çıksaydı ve adam erkeğe aşık olsaydı, hikaye alışılmışın dışına çıkardı biraz..Kurgu, öyle yaptığının yanına kalıp, sempatik bir gülümsemeyle bitirilmez..
Gaylerin aşkı diyosun pbk..
Yok adamın ”küçük kız kabusu” diyorum..Ama böyle dejenereler, onu da fazla takmaz..
böyleleri en fazla neyi takarlar ?
zema yazarı tanıyor musun gibi bir söylemde bulundun
Kız tarafından atılan süper bir dayak, kan şekeri düşen hastalara yardım amaçlı, Unnupro..Herşeyi devletten beklememek lazım..
doğru söylüyosun
Diğer ikisi nedir beleşsipirit ?
ho ho ho..Gerginiz yine, hayırdır ?
@onnupro lütfen fransızcanızla okuyunuz rumuzunu. o zaman parmak çıtlatması duracaktır.
” il m’a toujours rougir ” diyorum o zaman..
utanmayın efenim, sıkılacak bir durum yok ortada. Şeyseller’deki mansiyonunuza hepimizi davet eder, sayın @belesprit’nin onuruna kadeh kaldırırken kısa bir konuşma yaparsınız, olur biter. hepimiz güler eğleniriz sonra. zaten en iyi yaptığımız şey değil mi?
@pillibebekkuyuda hafızam beni yanıltımıyorsa bukowsi hayranı değil misin? bukowski kadınlar kitabında tecavüzü anlattığı, yüceltiği çok sahne var. bukowski yapınca okey de bizden biri yapınca mı kötü? neden tepki gösterdiğini anlyamdım, özür dilerim.konusundan ziyade anlatım tarzını kötü buldum. cümleler çok basit. ucuz yazacağım biri kızar die korkuyorum:P
Yanılıyorsun, ”kadınlar kitabında” herşey kadınların isteğiyle olur, bir daha oku..
peki.mercedes ile zorla ilişkiye girdiği ve kadının ağladığı sahneyi hatırlatayım.yazar arkadaş da oradan mı kopya çekmiş. benzer olaylar.
Bukowski her kadının aşık olacağı türden şeytan tüylü bir adamdır..Kitaplarında aklından geçenleri anlatır, hoşlandığı her kadını ayağına getirir ayrıca tasvirlerinde ayrı bir çekicilik vardır.. Kitabı kapatınca yanında olmak istemeyen çok az kadın vardır..Taklit etmeye çalışmış olabilir ama olmamış..
bence çakma bir yazı değil, tersine kaliteli buldum. konu her ne olursa olsun, önemli olan o konuyu sağlam bir üslubla ifade edebilmektir görüşündeyim. bu arada, okurken en çok dikkatimi çeken cümleleri pati zaten alıntılamış, ona katılıyorum gerçekten oldukça iyi cümleler.
İsteyen istediğini beğensin. Ve de laisez faire, hatta canı çıkana kadar faire. (yada başına bela gelene kadar) Fekat şu soruyu beğeni sunan arkadaşlara tevcih edeyim. Peki Bukowski Hüseyin Üzmez olayını da edebi bir şekilde anlatsa, bir yaşlı adamın bir çocukla ilişkisini süslü ve sanatlı cümlelerle anlatsaydı hala beğenmeye devam edebilir misiniz? Bu konuda limitleriniz nedir?
ovvv…birçok güzel yorum/eleştiri…teşekkür ederim şöyle en kabacasından…ama geç kalmışım.. tek tek cevap vermeye kalksam burdan fizana yol olacak o yüzden vazgeçiyorum…cümleleri derinlemesine irdeleyebilen insanları görmek çok zevkli benim için..-ve bir o kadar zevki de yüzeysel geçenler veriyor-…fakat benim takıldığım tek yer, birçok kişinin yazı da geçen “tecavüz” eylemine takılmaları (gerçekten tecavüz mü değil mi? o da ayrı bir tartışma. ben sizin dediğiniz gibi “tecavüz” olarak kabul edeceğim bu cevabımda) . öncelikle şöyle salak bir cümle kurmak istiyorum; tecavüz bu yazıda amaç değil, araç! bu yazı bir tecavüz hikayesi değil! tecavüz, yazının alt metinde geçen büyük değişimi imgelendiriyor yalnızca-ve bence cuk! diye de oturuyor hani- anlatıcı kıza neden tecavüz etti? kız tecavüzden sonra neden değişti? tecavüz neden kızın isteklerine giden kestirme bir yol? “gerçek olan” ile “tecavüz” neden va nasıl bağdaşlaşabiliyor? ….vs…vs…bu sorulardan başlayın. anlatılan çok ağır. rahatsız bir yazı olması gerekiyordu. ben de gereğini yaptım. yazıyı kısaca cinsel fantazi yazısı olarak görenleri kale almıyorum. geri kalan herkesle diledikleri kadar konuşabilirim.ahlaki ve etik anlayışdan uzak olan herşey “kötü” değildir! -ama kesinlikle sınırsızdır-hem nedir ki kötü ? …@anthro- anlattığı şeye bakar.
anladım. o zaman hüseyin üzmezin bu toplumda samimi bir şekilde eleştirildiği konusunda kafamda soru işaretleri belirdi. çok çelişkili bir toplumuz hasılı..
bir de yanlış anlaşılmasın. yazının üslubu hoşuma gitmese de ahlak bekçiliği ve dudu bacılıktan hazzetmediğim için uzaktan seyreylemeyi tercih ediyordum bu yazıyı ama içerikteki tecavüz konusundan hazzetmediğini belirtenlere karşı pek bir saldırgan tutum gördüm. ondan dayanamadım.
hüseyin üzmez adi, aşşağlık, iki yüzlü..bla bla bla(küfür parantezine alıyorum)..bir adamdır bence -aman yanlış anlaşılmasın-…kendi sefa pezevenkliği yüzünden hasta bir çocuğu kullanmasını hiçbir kritere sığdıramıyorum.sığdırabilenin elini sıkarım…benim kastettiğim…bu ilişki üzerinden anlatılandır.
ben de şunu vurguluyorum. hüseyin üzmez puşttur ama onu eleştirenlerin pekçoğu da esasen onun ait olduğu siyasi arkaplan nedeniyle böyle saldırmışlardır. samimiyetsizdirler. tecavüzcüleri eleştirirken de öyle. mesela bir internet haber sitesinde ortalama 100 bin tık alır haberler, tecavüz haberi ise 40-50 bin tıka ulaşır. insanların ilgisini ilginç bir şekilde çeker bu mevzu. ama yorumlara baktığınızda ise bu habere çullanan kitle “asın bunları, taksim meydanında sallandırın” derler. çünkü iki yüzlüdür bu toplum, bastırılmış duyguları nedeniyle bakar o habere. baka da bilir. o ayrı mevzu. ama eleştirme hakları yoktur. riyakarlığa gerek yoktur. bla bla..beğenenler beğenebilir bu yazıyı. ama içindeki tecavüz unsurundan dolayı hoşlaşmayanları da uzaylı görmüş gibi tepki ile karşılamayın.
edit:mesela bir internet haber sitesinde ortalama 100 bin tık alır haberler,>>mesela bir internet haber sitesinde ortalama 10 bin tık alır haberler,
bu arada pibek’i sert eleştirmişler diye çıkışmıştım ama bir haklı eleştiri aldım. ama pibek de yazıyı tutanları çok sert eleştirdi diyorlar. o da doğru. kimse tercihleri ve bir yazıyı tutması nedeni ile eleştirilemez. herkesin özgür tercihi. mahalle baskısına da gerek yok.
hüseyin üzmez konusuna katılıyorum yaptıgı puştluk evet ama aldıgı eleştiri görüşü yüzünden bu kadar abartıldı, yoksa kim olursa olsun tam beddualık, sopalık hatta bizzat düzülmesi gereken bir kişidir ama tepkiler samimim değil ( sizi bizi demiyorum bazı medya kuruluşlarını)
Hangi mahalle baskısı yaw, Bep haricinde kimseyi tanımam..”Hayırlı tecavüzler” diyeyim o zaman..(Bu kadar hayırlısını görmemiştim.)
Herşeyin hayırlısı tabe.
sana yapılan da biraz mahalle baskısı olmuş Pibek. Ben seni eleştirenlerin çok sert eleştirdiğini dediğimde benim gözüme soktukları şu yorumun da maksadını aşmış:
Bu da benim görüşüm, neden tuttuklarını sormuşum, genelde fikren kendime yakın hissettiklerimi burada eleştirmişim..Kendime de sormuşum, ”tuhaflık bende mi” demişim ama içimden demişim, kimse duymamış..Bu da benim özgürlüğüm..(Şu an özgür fikir demogojisinde akepe hükümetini geçtiğimden eminim..)
yani güzel kardeşim okumuşsun spinoza sallıyorsun buradan:))espri yaptım lütfen alınma. ahlak yerle bir edilmesi gereken bir şeyken bize gerekli olan etiktir. sen burada bir kadınla isteği dışında birlikte olmayı anlatmışsın, üstelik bunun onu değiştirdiğini ifade ediyorsun. şimdi yazının gerçekle bağını kurmayalım. kurarsak “evladım tecavüz sonrası kimse değişmez.sadece travma yaratır” diyebiliriz. ancak sen ahlakın, kadının tabularının yıkılışını ve hatta onun özgürleşmesini tecavüze bağlamışsın.ki tecavüz mü değil mi tartışılır. tutunamayanların edebiyatını yapmak istiyorsanız jean genet okuyun. gerçek tutunamayanlardandır. taklik yapanlardan değil. ayrıca bu tasvirler rocco’nun büütn filmlerinde var yahu! (inan olacaktı, uzun uzun anlatacaktı:)Hüseyin Üzmez olayı elbetteki siyasal yapısından dolayı infiale uğrar. bu solcu geçinen adamın çalışanını sömürmesi, işten atması veya en büyük kapitalist olması gibi bir şeydir. sonuçta ahlaka övgü döşeyen, nefse hakim olan diyen birinin yaptığıdır.eleştirilerinizi haksız buldum.
nevdalist kardeşim…ben hiç spinoza okumadım ve “salla”mıyorum. yukarıda tartışması geçen sadece bir “öykü”dür. herhangi bir zümrenin-akımın-dönemin edebiyatını da yapmaya çalışmıyorum. bu yüzden eleştirilerinin bir çoğunu pas geçiyorum. -yukarıdaki sanat eserine!(aksini kanıtlayabilirsen lafımı geri alırım) objektif bakarak..yazıyı, soysuz sanata yakıştırabilirim ancak-bak bir de böyle yüzeysel cümleler kurarak eleştiri yapma..neymiş! ‘ “evladım tecavüz sonrası kimse değişmez.sadece travma yaratır” ‘…kusura bakma ama saldırı olarak algılıyorum…bir defa kendine şunu sor..geçirilen travma kişide değişikliğe sebebiyet vermez mi?! ..şimdi seni 18 adet mozambikli inşaat işçisi bir dağbaşı evine hapsedip..bir ay süreyle …hunharca DİİİİİİT!se…sende hiçbirşey “değişmez” mi?…seni bilmem ama birçok kişinin psikolojisinde derin yaralanmalar oluşur…uffff…şu tecavüz olayını geçelim artık ama…biras derine inelim…@anthro- bastırılmış duygulardan bahsettiğin yorumunu çok beğendim.
spinoza kim abi
Hegel şöyle der; “Bir filozof olmak için önce Spinozacı olmalısınız, eğer Spinozacılığınız yoksa, hiçbir felsefeniz de yoktur”.
=)…hegel mi?!!….iyi ki “spinozacılığım” yokmuş benim..
derin diye diye beynimizi ütüledin yahu? sen kendi yazdığın yazının çok derin olduğunu düşünüyorsun, ben de sana kral çıplak diyorum. bunda anlaşmamız mümkün değil. üstelik ben sana bu yazının özgün olmadığını bir sürü şeyden yukarıda da yazıldığı gibi araklama hadi yumuşatalım esinlenme olduğunu düşünüyorum. rocco’nun filmlerinde kafayı klozete sokma ve diğer olaylar çoktur. çok rica edeceğim pornocuya çıkacak adım, yazdırma bana:))belki değişimi açmak. insan kendi tabularından kurtulursa elbetteki özgürleşir, buna hak vermiyor değilim. bunun cinsellik üzerinden ya da şiddet üzerinden gerçekleştiğine inanmıyorum. ancak birey isterse kendi tabularını yıkabilir, gerisi laf-ı güzâf. durum budur. no problema, no panic.spinozayı ahlaktan dolayı ekledim. meğer hiç haberi yokmuş, rezil oldum. jean genet oku ama, seveceksin.istersen daha derin cümlelerde kurabilirim. şöyleki: eşgüdümlü dil yapısında üretici ve dönüşümsel olarak çalışırsan aynı zamanda yaratıcılık ve açık uçluluğu kazanarak, gelenekçi yapıyı yerle bir edebilirsin ve sonlu ya da sonsuz sayıdaki tümceler bütününe ulaşarak edinçi gerçekleştirirsin.velhasıl seni derin bulamadım, üzgünüm 🙁
güzelmiş yazı be.
şimdi manson, ”jean genet kim abi” dicek, bide onu açıklamakla uğraşacam
hayır, ben de korkuyorum rocco kim diyecek?
onun açılımını da sen yaparsın artık
senin gibi bir üstat varken, bana düşer mi ya hu?haddimi bilirim, ben.
korkunun ecele faydası yok yannız.
heh şöyle be nevdalist kardeş…biras olsun eleştirisel kelimeler görebiliyorum yorumunda..neydi o öyle evladım mevladımlı..illa sert mi çıkmamız gerekiyor kardeşim?!! =)..öpüyorum..eşgüdümsel dil yapısında üretici ve dönüşümsel olarak zaten çalışmaktayım..yazıya gerekli özveriyi gösterirsen..birtakım nüansları bulabileceksin..hiç yok deme..”böğee” derim yani..”bok atıyor bu..ya da aptal” a çıkartırım kendi topraklarımda adını..bir daha da muhattap olmam -kaldı ki ben muhattap olmak istiyorum-…klasizme karşı bir yapıda olduğumu zaten anlamışsın…ama “gelenekleri yıkmak..altüst etmek” gibisinden idealist bir tavrım yok…kaldı ki hiçbir idealizmim yok yazına karşı…ayrıca yazıda..”tabularından kurtulup özgürleşen birey”e dair hiçbirşey yok..bulursan bana da haber ver..herşey tamam da…yumuşatarak söylediğin bu “araklama” hali de nerden çıktı?!..rocco yu biliyorum pornocu..ve sanırım ünlü bir filminde partnerinin başını klozete sokuyor..ben öyle bir film izlemedim..şimdi senden duyuyorum desem de…inanmayacaksın..bu açıdan “hee …hee” diyorum kısaca…diğer “araklama” yerler nereler peki?!!..aynı pornoda mı var?..yok daha neler ya nevdalist !!…önyargılarını ve egonu bir kenera bırakarak okumanı tavsiye ederim…böylelikle belki kendine dair…..amaan…s*ttiret ya =)…herkes mutlu olduğu gibi kalmalıvelhasıl, ben sığ bir adamım…
Spinoza kuş cinsi değil miydi ki?
kel kuş
hint bülbülü
Bak bak baaaak! Benim icin bir de simdi rocco ne diye sorar demisler.Rocconun seker oldugunu bir gerizekali bile bilir bebegim.
misal ben dahi biliyorum.
Peki bu rokko o rokkoysa, benim bildiim rokko kim?
rokoko ile karıştırmış olmayasın.
Serisi var bende o tatlının.
Kuş musun sen?
@muci aman diyem. onu da mokoko ile karıştıranlar çıkabilir şimdi.
:))
onu rokko ile Rocco’yu karıştıranlar söylesin @impulse
talihsiz bir soru olmuş @harita. :))
sor tabi.
pati sen yapma bari allasen karışıklık yok. isyan bu haykırış yani kenan doğulunun deyimiyle. dalga geçtim enee gerçek sana çıkabilir mi ki!
ajda pekkan da flû gibi diyor, o da mı dalga geçiyor