bildirgec.org

Yalnızlık

tunabasar35 | 12 August 2005 16:16

Durduk yerde bir şarkı mırıldanmaya başlıyorum.Bilinçsiz bir şekilde…Yavaş yavaş sesimi yükseltiyorum ve şarkının sözlerinibilinçli bir şekilde söylemeye devam ettiğimi farkediyorum.Gökyüzündeki yıldızlardan bahsediyor şarkı…Sitem dolu…Gökyüzündeki yıldızlardan daha yalnız olmak…Gözümün önüne bir kadın geliyor.Kızıl saçlı,güven uyandıran bakışlara sahip bir kadın…”Yok,” diyorum,”bu şarkıyı bu kadından değil,başka birinden duydum.”Hafızamı zorluyorum.Aykırı bir erkek ses sanatçısı geliyor gözlerimin önüne.”Evet,” diyorum,”işte bu sanatçı söylüyor.”Döneminin en aykırı kişiliklerinden biri…Sırf aykırılığı yüzünden hala(ölümünden sonra bile) eleştiriliyor,sırf aykırı olduğu için (sanatına bakılmaksızın) sevilmiyor.Dudaklarımın arasından şarkı sözleri çıkmaya devam ediyor.Ancak aykırı bir kişilik bu şarkıyı söyleyebilir!Yalnızlığın hüznünü ruhumda hissediyorum.Şarkıyı tekrar tekrar söylerken,yalnızlığı hatırlatan yazarlar,şarkıcılar,şairler geçiyor aklımdan.Bir film sahnesinden,bir kitaba giriyorum,bir şiirden çıkıp,bir öyküde buluyorum kendimi.Olaylar,yerler,kişiler değişiyor,fakat hissettiklerim değişmiyor.Dudaklarım hala şarkıyı mırıldanıyor,fakat tek farkla;artık gözyaşlarım da dudaklarımın açılıp kapanmasına göre yön değiştirerek,hislerimi daha da derinleştiriyor.Kim demişti,ben ne zaman yalnız kaldığımı bilmiyorum,her zaman yalnızdım onu biliyorum,diye.Kalabalıklar etrafında yalnızlığını unutan şair kimdi;Murathan Mungan mı?Yalnızlığın Senfonisini kim yazmıştı?Bir anda Oğuz Atay’ın bir öyküsünde buluyorum kendimi.Korkuyu beklerken yalnızlığım derinleşiyor.Lars von Trier’in bir filmine giriyorum.Korkuyu beklemeyi bırakıp,her dakika korkuyla yaşamaya başlıyorum.Ve tabii yalnızlık hep içimde…Bir filmden,bir kitaptan,bir şarkıdan çıkıp normal hayatıma dönemiyorum.Çünkü normal hayatımı bunların içinde buluyorum.Tek fark;bunlar sayesinde normal yaşantımın acısını daha da derinden hissediyorum.Yavaş yavaş sesim kısılıyor.Gözyaşlarım izlediği yollarda kuruyor.Ağzıma tuzlu bir tat bırakıyor bu şarkı.Tekrar söylemeye cesaret edemiyorum.otuzbirtemmuzikibinbeş yirmiüçotuzbirTuna Başar

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

yalnızlık!

mishkin | 26 May 2005 17:08

sevgili günlük,uzun zamandan beridir hiç bu kadar zinde uyanmamıştım…amannn yarebbiii nasıl bir yaşama sevinci,nasıl salakça bir iyimserlik peydah olduysa içimciğimde sabahın köründe attım kendimi sokağa…bütün apartman sakinlerinin sabah sevimsizliklerine ve suratsızlıklarına rağmen onlara tek tek “hayırlı sabahlar efenim” deme duygusu uyandıran bu manasız cuşkuyu her ne kadar kendimle bağdaştıramadıysam da olmuştu bir kere ve yapacak bir şey yoktu.-ancak otobüs şoförü çok aksi çıktı…yüzüme bile bakmadı-neyse efenim ben böyle pürneşe halinde kendicağzımı atmışken sokaklara ve ortaya çıkan grotesk laylaylomluğa pek de kulak asmadan ilerlerken -oysa çok az kalmıştı kazasız belasız iş yerine varmaya,topu topu yüz metre kadar yani- caddeden geçmekte olan bir otomobilin ve ona, yerli işbirlikçi kabilinden kollarını açmış bir su birikintisinin gazabına uğramıştım.işte olan olmuştu gene sevgili günlük!ilk başta bu tür kazalara uğrayanların yaşadıkları türden kısa süren bir sersemleme halinden sonra toparladım kendimi ve çevremde taş,demir ve araba camına ya da kaportasına zarar verebilecek bir nesne aramaya koyuldum…ama ne mümkün efenim…maalesef kentleşme olgusu sürecinde ya işi fazla ciddiye alıp yanımıza yöremize ne olur ne olmaz diye bir kaç kaldırım taşı ayırmayı unuttuk ya da kentleşirken su birikintilerinden doğan olumsuzluklara karşı şoförlerimizi eğitmeyi gözden kaçırdık -unutulanlar kısmında yağmurun da olması ihtimali var ki bunu angutluğun dik alası diye tabir etmek mümkündür sevgili günlük-o an ayırdına pek de varmaya muktedir olamadığım bu sosyolojik tetkikleri bir yana bırakıp yarıcı,parçalayıcı,kırıcı bir nesne bulamamanın derin buhranını yaşarken,en çaresiz kaldığımız anlarda başvurduğumuz ancak doğru zamanlarda hatırlamamız gerektiğinde hayatımızı çok kolaylaştırabilecek bir şeyi; sözcükleri ,yani dili fark ettim sevgili günlük!saniyenin onda biri civarında bir hızla kafamda çakan bu şimşekimsi düşüncelerden kendimi sıyırdım ve bastım en galiz küfürlerimden birini -bu otomobili kullananın geçimini nasıl sağladığına dair küçük bir bilgi şeklindeydi- ve hızla giden otomobilin arkasından nefret ve cinayet hissiyatı uyandıran bakışlarımla araç sahibinin dikiz aynasını hedef alarak baktım…lakin nefret ve cinnet temayülü gösteren bakışlarım küfür anında planladığımdan yüksek çıkan sesimle birleşince araç şoförünün üzerinde derin bir etki yapmış olsa gerek araç durdu!evet…ben ki hayatının neredeyse her döneminde yok sayılarak yaşamış biri olarak ilk defa bir küfür etme teşebbüsünde bulunmuş; ve yol kenarında bütün kentli aldrımazlığıyla yürüyen kalabalığın ve de iri kıyım araç şoförünün dikkatine haiz olmuştum!kabul etmem lazım çok şansızmışım.doğal olarak böyle durumlarda her aklı başında insanın yapması gereken şeyi yaptım ve arkama dahi bakmadan, benden yaklaşık yüz metre uzaklıkta bulunan o kapılarından sevgi sıcaklığı,o tavanlarından şefkat ve sadakat, o çalışan personelinin gözünden tüm hüsniyetin ve meşakkatin sular ırmaklar gibi fışkırdığı iş yerime doğru koşmaya başladım.nasıl bir iş yeri sevgisi ve oraya kavuşma arzusuyla koşmuşum ki bir kaç saniye içerisinde ordaydım…ancak hemen aşağıya inmedim ve giriş katta bulunan tuvaletlere yöneldim…oradaki küçük pencerelerden birinden dışarıya baktım…ve onu gördüm…yani siyah arabasıyla üzerime su sıçratan medeniyet düşmanı iri kıyım adamı…allahtan çevrede bir çok işyeri vardı da hangi binaya girmiş olduğumu karıştırdı…yol kenarında telefon kartı,bazen simit,bazen de hepsini birlikte satan ülkemin hür teşebbüs mümessili seyyar satıcıdan beni sordu…seyyar satıcıyı net olarak göremediğim için gammazlanıp gammazlanmadığımdan emin olamadım.Yapacak bir şey yoktu…alt kata çalışma masama yerleştim ve iti kıyım adam izimi bulur da oraya gelirse nolur nolmaz diye bugün tüm mesai arkadaşlarıma inanılmaz derecede iyi davrandım…iş yerinde dosta güven düşmana korku verecek türden hamdullah beyin çayını bile getirdim bir ara…öğlen yemeğine çıkmayıp arkadaşlarım yemekten döndüklerinde sevinsinler diye onların yarım kalan işlerini yaptım…eee arkadaşız bugüne bugün!

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.