İnsanın Çaresiz Algısı/Tepkisi
İlişkilerde bulunduğumuz nesnelerin ve kişilerin üzerimizde uyandırdığı baskı/çekinserlik/gitme yada kalmaya mecburiyet hislerine anlam verilemediği anlarda (bilinç üstü kavrayışın dışında/regular mantık harici) bizi baskılayan temel öğe dışımızda bizi zorlayan veya rahatsız olduğumuz tutumlara verdiğimiz mantığımızı aşan yaptırım. Bizi hiç istemediğimiz veya verdiğimiz tepkiyi anlamsız bulduğumuz durumların içine iten bilinç altı çıkarımlarımız bir “Çaresizlik” içinde tepki verir. Örneğin misafirlikte rahatsız ve sıkıntılı olan kişi istemsiz bir şekilde kalma edimine devam ederek hem kendine hem karşıdakine bu çaresiz algısı/tepkisi yüzünden eziyet eder. Bir tür savunma mekanizması gibi dursada temel olarak mekanizma son derece grift bir zeka yapısı ve mantıkla doğrulanır/fayda-zarar ilişkisi kurulabilir herhangi bir zemine oturmaz. Çaresiz algı net kayıp olarak adlandırılabilir, bir nevi insanın çevresine ve kendine geridönüşsüzlüğü olarakda tanımlanabilir.

Herb-i
Herb-i

İnsanın Çaresiz Algısına Ek;
Zihne düşen sorular ve çıkarımların, saçmalama-filtreleme ve eylem diyagramından ön seçmeli saçmalık-filtreleme ve eyleme geçiş.Ön seçmeli saçmalık derken;Daha geniş bir mantık ağı-saçmalamanın getirimlerinden haberdar zihin yapısının bağlantısız gözüken çoktan seçmeli bağ kurabilme yeteneği ile donanması durumu.Burada öncelikli önem arzeden durum, ön seçmeli işlemin ne kadarının kontrollü olacağıdır. Saçmalamak, öngörü ve kendini aşmak adına (sonra anlaşılan) alınan bir risk, düşsel algı birikimi ise; Kontrol “Kalıcı Hafıza”nın etkisinde anlamına gelmektedir.Seçim, bu hafızanın hangi skalasında durduğunuz ve üretim için hangi modun ihtiyacınıza hitap edeceğidir. Bu noktadan haraketle yönlendirilen saçma düşler/düşünceler yumağı yeterli konsantrasyona ulaştığında bilinç üstüne baskıda bulunmaması için çoğu seçimin/kararın birbirini destekler yönde ve mantıklı bir öngrüye dönüşümü gereklidir. Bu durum sezgiselde denen bilinç altı katmanlarının çalışmasına bağlıdır. İsteklerin-mantığın ve dünya algınızın uyum göstermesi drumu pozitif etkileyeceği gibi tam tersi durumlarda çaresiz algının kurbanı olan birey yoğunluk ve şiddete bağıl olarak gerek güven gerekse düşünce kalitesi açısından olumsuz etkilenecektir…Güçlü bir vizyon, ardını görmeye başladığımızda etkilemeye başlamaz. İlk tepkilerimiz (sonrasında tepkimizden utansak bile), vizyonun gücünü sayısal olarak ortaya koyduğundan biz farkında olmadan bilinç katmanları mantık gereğince gündelik hafızaya direk etkilenim olarak yansıtacaktır. Kalıcı hafıza skalasında gerçekleşen bu ayarlamalar maalesef farkına varılan an’dan önce gerçekleşir. Bu mod ayarlaması gereğince düşleme eğilimleri değişen kişide bir farkındalık oluşur yerine göre sıkıntı/mutluluk…Son paragraf bilinç üstünce anlam verilemeyen fiziksel hareketlerin insanın haleti ruhiyesi’nde yaptığı değişime örnektir. Tersi durum “İnsanın çaresiz” algısı olarak adlandırdığım olguya denk düşer ve pek tabiî ki tam bir çaresizlik kaosu içerdiğinden özellikle kurban’a az veya çok hatalar yaptıracaktır. Filtre de dahil tüm düşünce mekanizmaları çöker yerine hiçbir bilinç katmanına oturamayan eklektik hareketler çıkmaya başlar…Kalıcı/Temel Hafıza/Zaman’ın en azından bizim için algılanışı…
Untmamalı ki hani unutur insan işte o soruları yeniden ve yeniden sormamıza sebep olan bu geçişler. Kısaca kalıcı hafızamız hislerimiz (bu skalada gider geliriz) tekrar eden yıkıcı sorularınıza bir ne hissediyorum yapıştırmak gerek/çalışmalı, daha önce sorulmuş ve alınan yanıta göre işleyen hislerimiz bu cevabı anlık verebilir ve istediğiniz (kalmak istediğiniz) ruh halini seçebilirsiniz…Daha açmak gerekirse;Hatırlanırsa hafif’te bir yazı yazmıştım “wassago2000/perception” adlı. Uyuşturucu ve aşk arasında bulunan bağa ve her insanın uyguladığı/geçtiği bu sevda hadisesinin uyuşturucuların pik noktası olduğuna ilişkin “mecburi kabulleniş” karşı iradeyi kabullenme yollu serbest dolaşım felan feşmekan…İş bu noktanın temeli, hisler kalıcı hafızamız derken yukarıda yaptığım alıntının zeminini anlatmak istedim.Geçmişte ne kadar farklı ve yoğunluklu şeyler yaşamış isek his dünyamıza etki eden bir sakala/yaşa skalası/kalıcı hafıza’ya dönüşür. Her ne yaşarsak yaşayalım iş/ev/kavga/gürültü şu bu ne aklınıza gelirse taban ve tavan’ı oluşturan iyi yada kötü haleti ruhiyemizin sınırlarını bu belirler. İşte his dünyanızı bir kere değiştiren bir şey olduğu zaman çarpılmamız bundan. Bu unutulabilir bir şey de değil, kalıcı hafızada yapılan değişiklik bittabi her şeyi değiştirir. Artık dünya daha farklı olduğu gibi, bunun böyle olduğu da hissedilmiş ve kazınmıştır.İnsanlar hep irade der durur bir şey ile savaşımı ve mücadeleyi anlatırken, halbuki bu irade sizin değil kalıcı hafızanızı şekillendiren nesnenin karşı iradesidir. Aksi egonun reddidir maalesef günümüzde bu şekil anlaşılmaktadır. İnsan paranoyaklaşmadıkça gerçeğinin genişliğini ve tabiî ki bir ölçüde giderek sadeliğini/yoğunluğunu neden kendi kessin? Bilinç altı bu soruya sessiz kalarak yanıt verecektir, siz ne düşünürseniz düşünün gerçekten ölümle karşılaşmadıkça bilinç altınız size işkence gelen istemini sürdürecektir… Gene belirtmek gerekirse neticede zihinde başlayıp gene zihinde sonlanan bu yolculuğun kontrolü işte bu şekil kendini bilmek ediminden geçere benziyor. Gördüğümde bu hissettiğimde, lakin kimbilir daha neler çıkacaktır…Pek tabi bu benim yorumum/gözlemim/düş’üm…Ayrıca insanın çaresiz algısı ismini verdiğim henüz tam manası ile sınırlarını aktaramayacağım bir konu başlığının tüm konular ile muazzam ilgisi olduğundan bahsetmeliyim. Yine kısaca bahsetmek gerekir ise örnek ile;Diyelim bir misafiriniz var aklı başı yerinde bir kadın/erkek her ne ise ve sıkıldınız ister istemez belli ediyorsunuz (normalde direkt söyleseniz asla sizi kırmayacak birey) içindeki o tırıhırııırı diye nitelendirilen gıcıklık duygusu yani bilinç altı ezikliğin/çaresizliğin/bilinç üstünün mantığını kırarak dahada uzun süre kendi de istemeye istemeye kalır. U bir gıcıklık durumu veya savunma mekanizması gibi algılanmamalıdır çünkü;Herkez zarar eder ve hiçbir şekilde mantıklı bir düzleme oturtulamaz çaresizce gelen feedback’ler ile süslenerek olay büyür de büyür. Hani ilişkilerde bitden deve yapıp kazanı kaynatmak misali onada yakın hafif veya temelinde var diyelim… Henüz dediğim gibi sınırları ve kontrolü nedir/ne kadarı tek yönlüdür bakılmalı bir durum…Herkeze saygılar sevgiler… 6 aylık wassago2000!Dip not; 6.ayın insan hayatında ayrıca önemini vurgulamak isterim, ablamın bebeği 6.ayını bitirdi ve insanın ilk karakterini oluşturma çağına şahit yazıldım… Şöyle ki;Bebek insan artık tüm varlığı ile nesnelere ve algısını/dikkatini çeken şeylere yönelmiyor “oo” gözler ile bakmak yerine kendini geri plana alarak seni oyalayacak bir yüzü araya koyuverip dikkatini sesten/ışıktan bağımsız çekip başka başka yönlendirebiliyor. İşte bunu yapmasına olanak sağlayan ilk bölünme, ara yüze karakterin babası yahut atası diyorum…