Bugün bir akrabamızla mutfak sohbeti yaptık, uzun uzun ordan burdan konuştuk ve çocukluğumuza döndük. Konu çocukluk anılarımız değil videoydu.İlk halam almıştı videoyu, renkli televizyonu da ilk alan o olduğu gibi, hep ikinci biz üçüncü yengem olurdu.

İlk izlediğimiz film ise dün gibi hatırlıyorum Şeytanın Evi isimli klasik 80 li yılların abuk subuk bir korku filmiydi.Bu muhteşem alete sahip olmak bizim için inanılmaz bir duyguydu sanıyorduk, aslında çile o zamandan sonra başlıyordu.

Kasetçilere gidip kimlik bilgilerini verdikten sonra kayıt açtırıp kaset kiralamaya hak kazanan büyüklerimiz kalan angarya işlere bizi koşmaya başlamıştı bile.Film almak, getirmek, yanlışlıkla izlenilmiş film alınmışsa geri götürmek, kasetçi geri almazsa sopa yemek hep bizim video yüzünden başımıza gelen belalardı.En kötüsü de başa sarılmamış filmi kiralamamızdı. Ah ne kötü bir durumdu o başa sararak bir ton vakit kaybedilecek, mutsuz olunacaktı. Ve bunun sorumlusu kaseti alıp gelen gerizekalıydı.Film karlı, kumluysa vede tracking ayarıyla düzelmiyorsa yine suçlanacak kişi belliydi, yine biz iyiydik vhs videoya küçük beta kaset alan salaklarda vardı.Birde bu video maceralarımızdan daha evvel sanırım video yaygın degildi, bizim orda bir teyze vardı. Heralde eşi yurtdışından falan getirmişti evinde günde beş-on kere en az 25 kişiye cüzi para karşılıgı film izletirdi. Bunlar genellikle Banu Alkan, Ahu Tugba filmleri olurdu iyi para kazanmıştır diye düşünüyorum.Kaset alıp verirken bizim ismimize açılmış kayıtlarda renkli kartona yazılırdı, alınan film, alış ve veriliş tarihi falan amma alengirli işti video izlemek.Eger anne-babalar evde yokken izlenecekse film, bizden biraz büyük ergenler bize kızmışlarsa odanın kapısını kilitler bizi filmden mahrum eder, hatta daha da acımasızlaşırlarsa filmin sesini açarak katıla katıla aglamamıza sebep olurlardı.Ne zaman cd olayına girdik farkında değilim ama amma omzumuzda yükmüş video izlemek işi.Ama güzel olansa alması, takması, başa sarması bile ayrı dert olan filmleri izlemenin daha zevkli olmasıydı. Belkide bunun sebebi sahip olmanın zorluguydu.Zaten küçükken şimdikiler gibi herşeye şıp diye hemen sahip olmadıgımız içinmi daha güzeldi bayramlar,oyunlar,okul yılları..