Beklenen gece geldi ve çattı, hatta çatıp da geçti bile. Eskiden oldugu gibi olmasada bi şekilde insanlar tv lerinin önünde yer almıştır diye düşünüyorum. Aslında biraz kötümser bakıyordum yeniden başlıyacagı haberleri gündeme geldiginde. Çünkü babamız (Erdogan Dikmen), lazbakkalımız (Aydın Tolan) ve tombalak’ımız (Gürdal Tosun) yoktu kadroda. İşte böylesi bir ön yargıyla izlemeye başlamışken birden eski havayı soludugumu farkettim. yıllar öncesinde bilmem kaçıncı bölümü izlerken ki atmosfer vardı yine ortamda.İlk bölüm oldugu ve aradan geçen zamanda olanları bi şekilde vermeleri gerektigi için fazlasıyla geriye dönüşlerin yaşanıp gelecek bölümler için hazırlıkların yapıldıgı bir bölümdü. Yılmaz Erdoganın oyunculugunu açıkcası pek iyi bulamadım, kötü demiyorum : ) ama pek iyi de demiyorum. Mimiklerine pek hakim olamadıgını gördügüm mükremin abinin yanı sıra tirbuşon un mimiklerini süper kullanışı + oyunculugu beklemedigim bir performansla karşı karşıya bıraktı beni. bunların dışında lütfiye ye diyecek birşey bulamıyorum 🙂 Kendisi ne yaparsa yapsın, daima beni hayran bırakan (bkz; otogargara/çeşme sahnesi sonu) kişi oldugu için kelimelerim yetersiz. Annemiz bittigi bölümdeki performansı ile karşımzıda idi…Lütfiyemiz biraz, tamam birazdan fazlaca delirmiş durumdaydı ama nasıl olduysa birden kendi özüne dönüverdi.Yılmaz Erdogan şiirlerindeki imgeleri, kelime oyunlarını, anlam karmaşalarını seven biri olarak oyunda bu havanın fazlaca etkili olmuş olması, buram buram yılmaz erdogan kokması biraz kötü gibi geldi bana.Selamlamada Güven Kıraç ın bulunmuş olması her ne kadar acaba arkaplanda mı vardı? yoksa ilerde kendisini demi görecegiz? dedirtti.Özetle, ön yargılı olmak kötü şeymiş ama herşeye ragmen güzel girişti.Bi noktada (çocuklar) fazlasıyla yanlış karar oldugunu düşünmüş olsam da…