Çok eski zamanlarda bir çinli yaşarmış. Küçükken 36 yaşında çok zengin olacağı kehanet edilmiş. Velileri çok sevinmiş ve bu haberi etrafa anlatmışlar. Tüm köy bu çocuk için mutlu olmuş. Çocuğun ailesi bahçivanmış, ancak bu çocuk aile mesleğine devam etmek ya da farklı birşeyler öğrenmek istememiş. Ne gereği var? Nasılsa zengin olacakmış.Böylece, ailesinin himayesi altında yaşamını sürdürmüş. Bir gün ailesi vefat etmiş, adam da evini ve bahçesini satmış. Köyün dışındaki küçük bir kulübede yaşamaya başlamış. Komşuları acıdıkları için bu adama yemek verirlermiş. Zaman geçmiş, adam 36 yaşına basmış, ancak vadedilen zenginlik ortada yokmuş. Etrafında adamın bu haline acıyan kimse de kalmamış.Adam ormana gitmiş, çilek toplayacakmış, bulamamış. Evine dönerken bir çukura düşmüş. Merdiven yapıp dışarı çıkması lazımmış, o da üşeniyormuş, yanından geçen köylüler onu çıkarıncaya kadar o çukurda oturmuş. Sonra kulübesine dönmüş ve ölmüş.Çinli göğe yükseldikten sonra Tanrılara şikayete gitmiş. Nasıl olur? Vadedilmişti. Zenginlik nerede? Herkes telaşa kapılmış. Kader kitabına bakmışlar. Gerçekten de, çinliye 36 yaşında zenginlik gelecekmiş. Sorunu araştırmaya başlamışlar. Altın bekçisini sorguya çekmişler. O da:- Nasıl mı olur? Zenginlikle ilgili bir sıkıntı yok. Alıcıda bir sorun var. Zenginliği alma zamanı geldiğinde, bu adamı bahçivanların arasında aramaya başladık. Aradık, aradık, bulamadık. Ailesinin evine baktık, yabancı insanlar oturuyordu. Tüm bölgeyi taradık, yoktu. En son tesadüfen ormanda bulduk. Zenginliği yolunun üstündeki çukura yerleştirdik, sadece önündeki toprağı biraz eşecekti. Yine olmadı. Sonra adamı kulübesinde bulduk, zenginliği de kafasına düşürecektik, çok zayıftı, öleceğinden korktuk. Bir de, ne görelim, kendisi ölmüş…Kaynak için buraya bakabilirsiniz.