Sarı leblebinin,fındığın ve cevizin yanında lezzet fırtınası estiren bir kuruyemişten bahsediyorum. Belki tahmin edenleriniz vardır. Hani salkım salkım olur bağda yetişir. Bitkisinin adı da “asma” dır.
Mor Üzüm
Evet bildiniz üzüm ama kurusu. Bu ucuz kuruyemiş gerçekten sayısız faydasına rağmen pek fazla tüketilmemektedir. Geneli ege bölgesinde üretilen üzümün kurutmasıda bu yörede yapılmaktadır. Özellikle Manisa/Salihli beldesinde bolca üretimi gerçekleşen kuru üzümün ihracatıda 2008 yılında patlama yapmıştır. Kurumak için sıcağa ihtiyaç duyan fakat bir o kadarda suya ihtiyaç duyan bir meyve kuru üzüm.Latince adı Vitis Vinifera olan kuru üzüm,sağlık açısındanda insanlara çok fazla yararı olan bir kuruyemiştir. Kabızlık, sarılık, selülit, öksürük, idrar yolları hastalıkları ve karaciğerde oluşabilecek rahatsızlıklara karşı büyük ölçüde ilaç amaçlı kullanılmaktadır.Her gün mutlaka bir avuç tüketilmesinin sağlık açısından çok yararlı olacağı üstünde duran uzmanlar son incelemelerde ise bütün kuruyemişler gibi unutkanlığı giderdiği ve zihne ferahlık verdiğini saptamışlardır.M.Ö 5000 yıllarına kadar dayanan bir tarihe sahip olan üzüm en fazla çeşite sahip meyve türlerindendir. 15.300 civarı çeşidinin bulunduğu bilinmektedir. Anavatanı Anadolu olan üzümün Türkiye’de 50 60 çeşidinin ticareti yapılmaktadır.Şarap, şampanya ve rakı üretiminde kullanılır öyle ki şampanya üretimi bunlardan en zor ve zahmetli olanıdır. Dünyada tek yerdeki şampanya üretimi yasal sayılmaktadır. Diğerleri köpüklü şarap olarak adlandırılırlar. Bundan bir başka yazımızda bahsedeceğiz.
kuru üzüm
Gelelim diğer kullanım çeşidi kuru üzüme. Kuru üzüm genelde keklerin içinde düşünülür hep. Kimilerine göre fazla tatlılık verir kimilerine göre kuru üzümsüz kek kek değildir.Peki nasıl üretilir kuru üzüm?Öncelikle Ege bölgesinde iklim koşulları yüzünden üzümler erken olgunlaşırlar. Ağustos ortası veya başında yaş üzümler çiftçiler tarafından kesilir. 1 yıllk geçimini bu işten sağlayan yüzlerce köy vardır ege bölgesinde.Üzümler delikli plastik veya gargıdan yapılmış selelere doldurulur.(Kelter) Üzümü asmadan kesenler genelde kadınlardır. Kelterleri ise erkekler taşır. Omuzlarda normalde 2 şer 2 şer çekilen kelterler bazı gaza gelmiş yağız delikanlılar tarafından 4 er 5 er çekilebilirler. Kelterler bazen 1 salkımla ağzına kadar dolabilirken bazende 1 saatte dolabilmektedir. Bu bağın bakımına ve yaşına bağlıdır. Salkımı beslemesiyle alakalı bir durumdur.Kelterler gençlerin omuzlarında “bandırma” denilen tezgahların yanına getirilir.Bandırma;içinde potasyum karbonat ve zeytinyağı bulunan bir sudur. Bu karışım “POTASA” olarak ta bilinir. Büyük bir koni şeklinde tenekedir bandırma. Bu potasyum karbonatlı karışım bandırma varilinin içine katılır. Zeytinyağı üzümü sarartması için konulmuştur bu karışıma.Potasyum karbonat ise üzümün üstündeki mumsu tabakayı kaldırarak kurumasına yardımcı olmaktadır.Potasyum karbonatsız da kurutulmaktadır fakat daha uzun sürmektedir. Bu yöntemle üzüm en fazla 1 hafta içinde kurumaktadır.Üzüm kelterlerde bu bandırma varilinin içine bandırılıp çıkartılır. Daha sonra sergiye götürülür tanelenerek serilir. Ne kadar ince serilirse o kadar güzel kurumaktadır. Salkımlar parçalanmazsa üzümün sadece üst kısmı istenilen gibi kurur ve alt kısım ise çürür.1 hafta sonunda üzüm çöplerinden ayıklanır. Salkımlarda kuruduğu için üzüm sadece taneleri alınır ama daha tam olarak satışa hazır değildir. İçinde hala salkımlardan parçalar bulunmaktadır. Bu salkım parçaları ise “çalkar” denilen bir makina ile ayıklanır. Çuvallara doldurulur. Çiftçi güzellerinden seçtiği bir poşet numunesini alır ve tariş ya da tüccar’a satış için götürür. Genelde satış fiyatı 1.40ytl ile 2.00 ytl arasında değişen kuru üzüm, numarandırılarak satılır. 9, 9,5, 10 gibi numaralar verilir. Numara arttıkça üzümün sarılığı artmış yani fiyatı artmış demektir. Aslen önemli olan lezzet değil rengidir. Çoğu tüccar renginden dolayı fiyatını arttırmaktadır kuru üzümün.Üzümün her çeşidir kurutulmaz,işte kurutulan çeşitleri:Çekirdeksiz üzüm,Kadın Parmağı,Narince,RazakıÜzümün fabrikasyon aşaması hakkında bilgi için buraya tıklayınız…Sezonun ilk kuru üzümünün satış fiyatı hakkında bilgi için tıklayınız…2008 ağustos ayı kuru üzüm rekoltesi için tıklayınız…Tzob(Türkiye Ziraat Odaları Birliği) üzüm kampanyası hakkında açıklama için tıklayınız…
yorumlar
üzüm tılsımlı bir meyve gibi gelir bana hep. onunla uğraşmak oldukça meşakkatlidir. dalında iken ve sonrasında gördüğü işlemlerde insan ile ruhani kontağının kesilmediğini, kesilirse küsebileceğini düşündürtür bana. güneşini, yağmurunu, toprağındaki gübresindeki mineralini vitaminini alırken bile seçer sanki. kendi özünde birşeyler saklar. bağlara girdiğinizde sessizlik düşer üzerinize, susarsınız, o sakladıklarını dinlemek için sanki daha bir kulak kabartırsınız. okuyanlar olarak hiç bağ gezdiniz mi? bilmiyorum. tuhaftır işte.not: böylesine bir araştırma yazısına bu kadar araştırmadan uzak bir yorumla başlangıç yaptığım için affedin. ilerleyen safhalarda bildiklerimden de birşeyler aktaracağım. şu an içimden, çocukluğumdan bu düşünceler koşup geldiler. burayı seçtiler.
Peki bende devam edeyim pilli bilgiden uzak yoruma:)Asma bahçesindeki yapraklardan anlaşılırmış bir kadının hamaratlığı dermiş eskiler, tam olarak şöyle “hamarat kadının asması gölge yapmaz “Bizimkilerin bahçesindeki asmadan ilk kez kendi ellerimle yaprak toplayarak yaptığım dolmanın tadına kimseler doyamadı..Meyvesi ayrı güzel, yaprağı ayrı…
Bizzat içinde büyüdüm ve hala yazın bu aylarda giderim bağlara. Gerçekten orada anlatılanları dinlemek çok hoşuma gidiyor. Ramazan ayının ağustosa denk geldiği dönemlerde hem oruç tutup hem üzüm kesen insanların anıları mesela 🙂 “Suyumuzu asma verirdi” diyorlar.Uğraşmaktan bıktığı için çook uzun yıllar önce 1 koyuna 1 dönüm yer satan büyük büyük dedemin hikayeleri var mesela 🙂 Şuan hala tapular onun üzerine olmasına karşın bir çok akraba tarafından paylaşılmış durumda.Zaten bu tapu sorunu çözülürse bir mucize olur.Özellikle yediveren denilen bir üzümü yemelisiniz. Siyah çekirdekli daha yemeden kokusundan zaten başınız dönmeye başlayacaktır. 1 salkımı yemeden leyla olmuşsunuzdur zaten 🙂
yediverenin bir diğer adı da misket…