Gök-yüzüne yeryüzünü sakladıBi an için düşü aydınlıktıYankılanıyor, sesi geri dönüyorduMutlu olmayı bilen gözleri, uzaktı’Nasıl vuruyor bu ses onu’ydu…Birşey anlamıyor, garip anlamlandırıyordu…Maskelerini seçmiş, her türlü oyuna hazırdı artık…Bana soruyor;- …aklımı yeniden kazanabilir miyim(?) (!)Ben susuyordum- Nasıl olur da ben buradan giderim (?!)Sözleri susuz kalmış dili gibi kuru… Sözüm yetmiyordu,susatıyordum… Gözaltları morarmış, aynada yüzü’ydü. Ağlamak istedim… Ama gitmem en doğrusuydu. O’nu yalnızlığıyla…O’nu öylece…O’nu bırakıp gitmeliydim. Gidenler, bıraktıkları yeri özler mi (?) Bulunamamış cevapların sorusuydum şimdi… En ayazda kalmış ellerim gibi mor – soğuk… Düşüme karışmış renkleri bir bir ayıkladım, tek nefesle uyandığımın… Suyu aç, sıcak olsun, terle, buhar ol..O’nu yalnızlığıyla…..Tek kelime edemeden, tutuldum… Gırtlağıma yapışan güçlü-iğrenç tavrıma kustum… Batıyordum yüzemeyerek… Tatmin olmuş aklımı geri istiyor, nasıl’dı anlayamıyorken, susup kalıyordum… Yalvaracak gücüm kalmamıştı. Bütün kredilerimi kullanmıştım boş alanlarda… Lazımken beş parasızdım……’Ağlama’ demeliydim, ‘yapma,içime’… Ses-tir haykırışıma, ‘ses ver susuma (!)(?)…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………..