Orada oturuyorsun. Hep oturduğun o koltukta… Gözlerini binbir güçlükle açık tutarak, televizyona bakmaya zorluyorsun.O kadar yorgunsun ki, söz geçiremiyorsun bedenine. Uyumak istiyor o çünkü. Sense uyanık kalmak, sabahı geciktirmek, her an’ı bilinçli kılmak istiyorsun.
Yoksa uçar gider zaman. Uyku alır götürür seni, bir yere koyar. Öyle bir yer ki, yoktur zaman. Sen de yoksundur, düşlerin vardır. Çok başka bir senle dolu sahneler saniyeler içinde gelip geçer.Sonra bir bakmışsın yatağındasın. Gözlerin açık… tavanı seyrediyorsun. Şu lamba uyanışı müjdeliyor sana. İşte o lambayı görmeden önce daha fazla zaman geçirmek istersin uyanık olarak.Yoksa neden sabah uyanmak bu kadar çok önemli olsun ki?! İşe gitmek, tüm günü orada geçirmek, sonra gelmek… Ve ardından uyku… Sana ait onca saniyeyi yiyip bitiren koca bir canavar…
yorumlar
Bazen zamanın uçup gitmesini arzular insan. Yaşanan bazı şeylerin yaşandığı anda kalması gerekir. Böyle anlarda, bilincindeki o zaman faktöründen kurtulmak ister. Yüreği, zihni ve bedeni farklı zamanları yaşar. Yüreği geçmişin bir köşesinde, zihni hayal dünyasının bir ucunda, bedeni ise yaşanılan zamanda zincirlenmiş gibidir. Zamanın dışına çıkmak; geçmişten, gelecekten ve yaşanan andan kendini kurtarmak için çabalar. Ama olmaz bir türlü 🙁
dünyadaki en değelri şey para değil, zamandır demiş abilerden biri. kim demiş hatırlamıyorum, galiba bir filmde gördüm ben bunu.
Dostoyevski’nin de aynı şekilde vurguladığı gibi eğer her şey üstümüze geliyorsa, geceleri tavanı seyrediyorsak veya hep bir gözümüz açık uyuyorsak veya sırf düş görmek için uyumak istiyorsak, birazcık düşünmemiz gerekir. Çünkü, belki de biz ters yöne gidiyoruzdur.
şapkamızı önümüze koyup düşünmenin vaktidir..
birgün bir yazı okudum, tüm hayatım değişti…
Avalianch, bir daha Mavilikler nick’li tek bir yazı ya da yorum okumaya tövbe ettiğini düşünmüştüm ben. Mahçup ettin beni doğrusu. Yalnız ibret alınan şey ne, bak onu anlamadım işte!
Bence uyumaktan ne kadar korktuğumuz, uyanık geçen zamanlarımızın bizi duygusal yönden ne kadar tatmin ettiğine bağlı… Koca bir günün büyük bir bölümünü bir iş yerinde gerçek anlamda ilgi duymadığımız, bize hiçbir anlam ifade etmeyen şeylerle geçirmek zorunda kalıyorsak; gece yatağa gidip kendimizi uykuya bırakmak için hiç de acele etmeyiz bence. Kendimize kalan zaman bu kadar sınırlı olunca, uykuyla ondan çalmak istemeyiz doğal olarak.
bende de tam tersi bir durum söz konusu mavilikler. 10 günden beri hep uyumak istiyorum. masada bile uyuyabiliyorum artık. asansörde, telefonla konuşurken. bu durum depresyon belirtisiymiş.hep güzel rüyalar görüyorum uyurken. seberg in karım olduğunu, işten atıldığımı, evden atıldığımı, eski karımın beni deliler gibi sevdiğini (meg), tombinin aslında bir insan olduğunu görüyorum. uyurken çok mutlu olduğum için hep uyumak istiyorum. ara-sıra uyanarak uyuduğumda duyduğum mutluluğun tavan yapmasının hesaplamalarını yaptığımda oluyor.yahu depresyon böyleyse, iyileşmek istemiyorum mavilikler.
Aerc, uyku kimi zaman bir kurtuluş da olabiliyor tabii. Kaçmak isteyeceğimiz, değiştiremediğimiz birsürü olumsuzluklar birikebiliyor. Sen de sanırım böyle bir dönemdesin. Umarım kısa sürer bu dönem. Sen de uykuya düşman olur, tek bir saniyeyi bile ona kaptırmak istemeyecek kadar memnun olursun yaşamından.